Takeda tedavi aşamalarında plazmadan elde edilen hiperimmün globulinler’den faydalanacak. Hiperimmün globülinler, daha önce şiddetli akut viral solunum yolu enfeksiyonlarının tedavisinde etkinlik göstermiş olmaları nedeniyle COVID19’a yönelik önemli bir tedavi opsiyonu olarak görülüyor. Plazmadan elde edilen ürünlerin geliştirilmesinde 75 yılı aşkın deneyimi olan Takeda; TAK-888 adını verdiği potansiyel bir anti-SARS-CoV-2 Poliklonal H-IG’nin araştırma, geliştirme ve üretimi için çalışmalarını sürdürmesinin yanı sıra, hâlihazırda pazarlanan ve üzerinde çalışılan Takeda ürünlerinden herhangi birinin COVID19 hastalarına yönelik etkili tedaviler olup olmadığını da inceliyor.
Takeda, TAK-888 araştırmalarını hızlıca ileriye taşımak adına ABD, Asya ve Avrupa'daki çeşitli ulusal sağlık ve düzenleme kurumları ile görüşmeler yapıyor. Bu araştırmayı ileriye taşıyabilmek için COVID-19’dan başarılı bir şekilde iyileşmiş ya da aşı geliştirildikten sonra aşılanmış olan kişilerden plazma alınması gerekiyor. Nekahet dönemindeki bu donörler, virüse karşı COVID-19 hastalarında, hastalığın şiddetini azaltma ve hatta önleme potansiyeli olan antikorlar geliştirdi. H-IG, iyileşen hastalardan veya aşılanmış donörlerden alınan plazmalardan elde edilen patojene özgü antikorlara odaklanarak işlev gösteriyor.
Takeda’nın uzman ekibi, antikorları yeni bir hastaya aktararak bu kişinin bağışıklık sisteminin enfeksiyona yanıt vermesine yardımcı olabileceğine ve iyileşme ihtimallerini artırabileceğine inanıyor. TAK-888 için gerekli olan plazmanın mevcut plazma donörlerinden alınabilmesi ihtimalinin olmaması nedeniyle Takeda tedaviyi ilk olarak Georgia eyaletindeki üretim tesisi içerisinde ayrı bir alanda üretecek.
Takeda Plazmadan Elde Edilen Tedaviler İş Birimi, Araştırma ve Geliştirme Sorumlusu Dr. Chris Morabito yapılan çalışmalarla ilgili olarak, “Plazmadan elde edilen ilaçlar, her gün dünyanın dört bir yanında nadir ve karmaşık hastalıkları olan binlerce kişinin umut bağladığı kritik, hayat kurtarıcı ilaçlardır. Ölçeğimiz, uzmanlığımız ve yeteneklerimiz ile birleşen mirasımız, Takeda’yı TAK-888 gibi plazmadan elde edilen tedaviler potansiyelini gerçeğe dönüştürmede öemli bir konuma getiriyor” dedi.
Takeda Aşı İş Birimi Başkanı ve şirketin COVID-19 Müdahale Ekibinin Eş Başkanı Dr. Rajeev Venkayya ise çalışmalarına ilişkin, “Kendini dünya genelindeki insanların sağlık ve refahına adamış bir şirket olarak, yeni koronavirüs tehdidine yönelik elimizden geleni yapacağız. COVID-19 hastaları ile bu hastalara bakan insanlara yönelik tedavi seçeneklerini genişletebileceğimiz konusunda umutluyuz” dedi.
COVID-19, şiddetli akut solunum yolu sendromu koronavirüsü’nün (SARS-CoV-2) neden olduğu, pnömoniye neden olabilen ve ilk keşfedildiği andan bu yana dünya genelinde 3.000’in üzerinde ölümle sonuçlanan bir hastalıktır. Bugüne kadar COVID-19’un önlenmesinde ya da tedavisinde kullanımı onaylanmış bir aşı ya da tedavi bulunmamaktadır. Hastalarının daha parlak ve daha sağlıklı bir geleceğe sahip olmaları için çalışan Takeda; kamu sağlığı, aşılar, plazmadan elde edilen tedaviler ve Ar-Ge alanlarındaki şirket içi uzmanlarından oluşan bir iç çalışma grubu ile, COVID-19 ile mücadeleye öncelik vererek tedavi araştırmalarını sürdürecektir.
Takeda Hakkında:
Japonya merkezli olan Takeda,değerlerine bağlı, AR-GE odaklı vizyonuyla biyofarmasötik alanında lider bir şirkettir ve bilimi yüksek düzeyde yenilikçi ilaçlara çevirerek hastalara “Daha Sağlıklı, Daha Parlak Bir Gelecek” sunmaktadır. Takeda, AR-GE çalışmalarını dört terapötik alanda sürdürmektedir; onkoloji, gastroenteroloji, nörobilim ve nadir hastalıklar. Ayrıca, plazma kaynaklı tedaviler ve aşı alanlarında da hedefe yönelik AR-GE yatırımları yapılmaktadır. Takeda, sağlam ve farklı yöntemler içeren bir portföy oluşturmak için geliştirilmiş ortak çalışmalara dayalı AR-GE becerilerini kullanarak ve yeni tedavi seçeneklerinin sınırlarını genişleterek, insanların hayatlarında fark yaratan, yüksek düzeyde yenilikçi ilaçlar geliştirmeye odaklanmaktadır. Takeda çalışanları, yaklaşık 80 ülkede hizmetleri alanındaki iş ortaklarıyla birlikte hastaların yaşam kalitesini arttırmaya kararlıdır.