UNESCO Dünya Kültür Mirası geçici listesindeki dünyanın en büyük Türk İslam Mezarlığı olma özelliğini taşıyan Ahlat Selçuklu Meydan Mezarlığında 178 akıt (oda mezar) bulundu.
Bitlis'in Ahlat ilçesinde Anadolu'nun Orhun Abideleri olarak da adlandırılan tarihi Selçuklu Meydan Mezarlığında, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recai Karahan başkanlığındaki kazı, restorasyon ve konservasyon çalışmaları devam ediyor.
Boyları 4,5 metreye kadar varan, üzerindeki yazı ve şekillerle sanat eseri niteliği taşıyan mezar taşlarının bulunduğu alanda yürütülen çalışmalar sırasında 178 akıt tespit edildi.
"Akıtların gizemleri ve sırları henüz çözülebilmiş değil"
Prof. Dr. Karahan, yaptığı açıklamada, akıt mezarların Anadolu'daki örneklerinin nadiren Ahlat'ta görüldüğünü söyledi.
Akıtların oda mezarları olarak düşünülebileceğini belirten Karahan, Ahlat Selçuklu Mezarlığı'nda tespit ettikleri akıtlarda eşyayla gömme geleneğine rastlamadıklarını ancak 15'e yakın cenaze kalıntısı, kemik ve kafa tası tespit ettiklerini aktardı.
Kemiklerin bir kısmını ölüm nedenlerini tespit etmek üzere Ankara'ya göndereceklerini kaydeden Karahan, şöyle dedi:
"210 bin metre karelik bu alanımızda 178 akıt tespit ettik. Yeraltı incelemelerimiz ve jeoradar taramalarımızdan sonra bunlar ortaya çıktı. Bunların 11'i DAP İdaresi ile Kültür ve Turizm Bakanlığımızın iş birliğiyle restore edilerek, korumaya alındı. Şimdiye kadar 5 akıt açmış durumdayız. Akıtların gizemleri ve sırları henüz çözülebilmiş değil. Herhangi bir kitabeye ya da çok detaylı buluntulara rastlamadığımız için bunları zaman zaman kazmaya ve gün ışığına çıkartmaya çalışacağız. Orta Asya'daki Kurganların yeraltı mezarlarının Anadolu'daki devamı olarak görüyoruz ama İslami usullere dönüşmüş bir geleneğin devamıdır. Orada mezarlar belli bir düzene göre kurulurken buradaki mezarlarda İslami usullere göre defin yapılmış. Kafa tasları ve gömülüş yönleri bunu gösteriyor. Bir geleneğin devamı olarak Ahlat'ta yaşatılmış. Daha sonra da Anadolu Selçuklularında ve Osmanlı'da kümbet ve türbe şeklinde devam etmiş."
Karahan, "kripta" dedikleri yer altındaki cenazenin olduğu kısmı bu akıtların temsil ettiğini daha sonraki dönemlerde üzerine mescit şeklinde yapıların yapıldığını belirtti.
Akıtlara cenazelerin yerleştirilmesinin ardından kapıların yapıldığını ifade eden Karahan, "Genellikle kapılar eğilerek girmek için basık yapılmış bu da ölüye olan saygıdan dolayıdır. Burada örülmüş olan bir kapıya denk geldik. Sağlam şekilde günümüze kadar gelmiş. Devamına bakacağız. Nereye açılır, başka bir kapısı var mı, başka yere açılır mı gibi soruların cevabını da yapacağımız çalışmalar sonunda ortaya çıkartmaya çalışacağız." değerlendirmesinde bulundu.