Türkiye Yazarlar Birliğinin kurucusu ve 1979-96 tarihleri arasında resmî, sonrasında ise gizli başkanı D. Mehmet Doğan’ın güya Ülkücü Hareket’in tarihî sürecini kaleme aldığı yazısı gerçeklerle yakından uzaktan alakası olmayan bir fantezi ürünüdür.
Bu yazıyı daha önce yazmayı düşündüğünü ancak tepkilerden çekinerek yazamadığını söyleyen Doğan’ı şimdi kimler, hangi dinamikler cesaretlendirmiştir.
Ülkücü Hareket’in tarihini bilmeyen dimağları zehirleme amacına matuf bu talihsiz yazının Fethullah Gülensevici bir Atatürk düşmanını savunmak için yazılmış olması oldukça manidardır. Ancak Doğan’ın cesaret kaynağını yeterince açıklamamaktadır. Camiamızla yakından uzaktan alakası olmayan bu “Atatürk düşmanı tip”, güvendiği dağlara kar değil buz yağdıracağımızdan emin olsun.
Kökleri Türklüğün bilinen tarihine dek giden bir fikir hareketi olan Ülkücülüğün “paramiliter” bir yapı olarak ortaya çıktığını iddia eden bu “Atatürk düşmanı tip” ya paramiliterliğin ne demek olduğunu bilmemektedir ya da yazısından da belli olduğu üzere Ülkücü Hareket’in tarihine vakıf değildir.
Ülkücülük bizzat Alparslan Türkeş’in kurduğu bir fikir hareketidir. Ülkücü Hareket, cihana nizam verme davası olanların birleşme noktasıdır. Hareketimizin fikrî temelleri, atıldığı günden beri aynıdır. Ülkücülük zamana ve zemine göre şekil değiştirmez, aksine zamanı ve zemini kendisine uydurur.
Dünden bugüne yazdığı gazeteler, yazılar, birlikte olduğu kişiler ortada olan bu “tip”, Ülkücü Hareket’e dair bir söz söyleme hakkını nereden bulmuş, anlamak mümkün değildir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, Türk milletine bakışı sakat olan bu zatın Milliyetçi-Ülkücü Hareket’e doğru bakmasını beklemek makul olmayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini “rejim” olarak gören birinin; varlığını Türk devletinin ve milletinin bekasına armağan eden Ülkücü Hareket’i hakkıyla değerlendirmesi mümkün değildir.
2000 yılında TYB’nin Fethullah Gülen’e -bir hizmeti görülmediği hâlde- verdiği “Üstün Hizmet Ödülü”nde bu şahsın payı açıklanmaya muhtaçtır. Çünkü ödül programında yaptığı konuşmada ödüllerin Türkiye’nin fotoğrafını çektiği yönündeki ifadeleri ortadadır. Yine çeşitli vesilelerle yaptığı Fethullah Gülen güzellemeleri ise akıllardadır.
Bu ve benzeri “tipler” bukalemun gibi farklı yerlerde farklı şekiller alırlar. Bunları ele veren özellikleri ise her nereye giderlerse gitsinler Atatürk düşmanlığı yapmalarıdır. Eşeğe altın semer vursan nasıl ki eşek gene eşekse bunlar da ne kadar millî görünürlerse görünsünler gerçekte gayrimillîdirler.
Dünden bugüne Atatürk düşmanlığını merkeze almak suretiyle yazdığı yazılarda Türk milletinin birliğini ve dirliğini dinamitlemeye çalışan bu tip, yazılarını yazdığı harflerle bile kavgalıdır. Türk milletine açıktan düşmanlık yapmayı başka gayrimillî tiplere bırakan Doğan gibiler, Atatürk düşmanlığı üzerinden aslında Türk milletine düşmanlık beslemektedirler.
Bunların Türk milletine bakışı dönemseldir. Bunlar, Türk devletinin bir dönemini seçerler ve aslında gerçekten ne olduğunu da bilmedikleri bu dönemi kutsarlar. Türklüğün bu dönemine benzemeyen her dönemi, her kişiyi hedef tahtasına oturturlar. Oysa Ülkücü Hareket, büyük Türk tarihine bir bütün olarak bakar. Hunlardan Türkiye Cumhuriyeti’ne hatta tüm Türk Cumhuriyetlerine kadar gelmiş geçmiş tüm Türk devletlerini kendilerinin olarak görürler.
Bu sebepledir ki Ülkücüden “Ülkücü tip” diye bahseden bu “Türk düşmanı tipler”in ilk saldırdığı yer Ülkücü-Milliyetçi Hareket’tir. Hepsinin cemaziyelevvelini bilmekteyiz. Milletimiz müsterih olsun Ülkücüler; vatan ve millet hadimleri olarak üzerine düşeni dün olduğu gibi bugün de yapmaktadır. Hepsiyle mücadele edecek, hepsinin ipliğini pazara çıkartacak azmimiz de gücümüz de vardır. Bu uğurda en büyük moral kaynağımız aziz Türk milletinin bu Atatürk ve Türklük düşmanlarına fırsat vermemesi ve kahramanlıklarla dolu engin Türk tarihidir.