Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
24 Haziran seçimlerine ilişkin değerlendirmesi sorulan Yılmaz, seçimlerin hayırlı olmasını dileyerek sözlerine başladı. Seçimlerde vatandaşın iki tercihte bulunacağını ifade eden Yılmaz, milletin cumhurbaşkanını seçeceğini, seçilecek cumhurbaşkanının 2014'te seçilen cumhurbaşkanından farklı olacağını, vatandaşın cumhurbaşkanını hükümeti kurma yetkisiyle yetkilendireceğini söyledi.
Yılmaz, vatandaşın ikinci tercihiyle de yasama organını oluşturacağını, milletvekillerine temsil vekaleti vereceğini belirtti.
"Aziz millet en doğru kararı verdi"
Vatandaşın milletvekillerine, "Beni Mecliste temsil et, cumhurbaşkanı ile kavga etme, onun önüne engel çıkarma, ona yardımcı ol, istikrar kurumsallaşsın. Türkiye, boşuna kaynak ve enerjisini tüketmesin" diyeceğini anlatan Yılmaz, "Bu aziz millet, bu zamana kadar hep sağduyu ile en doğru şekilde karar verdi. 24 Haziran'da da bir önceki seçimlerden daha büyük bir sorumlulukla evlatlarının geleceği için Türkiye'nin geleceği için çok doğru, yerinde, sağlıklı bir karar vereceklerine inanıyorum." diye konuştu.
300'ün üzerinde milletvekili
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım ile il mitinglerine katıldığını belirten Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gördüğüm husus şu; ilk turda bir aksilik olmazsa Sayın Cumhurbaşkanımızı milletimiz Cumhurbaşkanı seçecektir. Bizim inancımız odur ki AK Parti, 300'ün üzerinde milletvekili ile temsil edilecek. Cumhur İttifakı yani MHP'den gelen milletvekilleriyle çok rahat bir şekilde Mecliste Sayın Cumhurbaşkanımıza destek olacak, yasaları çıkartacağız diyoruz. Cumhurbaşkanının çalışma çerçevesini Meclis belirleyecek. Geçen yıl referandumda bu muhalefet partileri 'Artık Meclis şekli organa döndü, yetkisi yok' diyorlardı. Şimdiyse bütün gayretleri Mecliste çoğunluğu almak için. İttifak kurdular. Ya geçen yıl söylediğiniz doğru değildi ya da şimdi söylediğiniz doğru değil. Bunlar her dönemde nasıl olup da doğru olmayan beyanlarla milletten bir iki oy alabiliriz diye bir yaklaşım gösteriyorlar. Zaman doğruyu gösteriyor. Meclis önemli miymiş? Hem de çok önemliymiş. Güçlü hükümet, güçlü yürütme, güçlü yasama olduğu takdirde Türkiye'de güçlü olur dedik. Güçlü bir Meclis, güçlü hükümet olacak. İkisi de güçlü olduktan sonra Türkiye'nin önü ebediyen açık olacak."
Tam gün eğitim
Yılmaz, ikili öğretimden tam gün eğitime geçilmesi yönünde yapılan çalışmalara ilişkin soru üzerine, önceliklerinin eğitimin kalitesini artırmak olduğunun altını çizdi.
Bugün muhalefet partilerinin de eğitimin kalitesinin artırılmasından bahsettiğine dikkati çeken Yılmaz, şunları kaydetti:
"20 yıl önceki seçim kampanyalarının hiçbirinde 'eğitimin kalitesini artıracağız' diye bir cümle duydunuz mu? Okul, öğretmen yok ki kaliteyi artırsın. Kaliteden bahsedebilmek için altyapının mutlaka tamamlanmış olması lazım. 'Bu iktidar ne yaptı' denirse, eğitimin altyapısını tamamladı ki herkes artık 'ben okul istiyorum mahalleme, ilçeme' demiyor. Dedikleri tek şey eğitimin kalitesi. Altyapıyı tamamlamadan eğitimin kalitesinden bahsetmek mümkün değil. Her parti beyannamesinde kaliteli eğitimden bahsediyor. Eğer muhalefet bu noktaya gelmişse bu AK Parti'nin büyük başarısı. Eğitimin kalitesini artırmak için altyapının tamamlanması lazımdı. Bu kendiliğinden olmaz. Kaynak ayırmanız lazım. Önce kaynak üreteceksiniz. Ürettiğiniz kaynağı eğitime ayıracaksınız. Hatta diğer ülkelerin gerisinde kaldığınız için diğer ülkelerden daha fazla ayırmanız lazım. Biz okuma yazma oranında, okullaşmada, kızların okullaşmasında 80 yılda yapılanın kat kat fazlasını yaptık. Bu hükümet döneminde, 16 yıllık dönemde en büyük reformlar eğitimde yapıldı."
Eğitimi milli gelirden ayrılan pay
Milli gelirden eğitime ayrılan miktarın 80'li yıllarda Türkiye'de yüzde 1,2, Almanya'da, 4,8, İtalya'da ise 4,9 olduğuna dikkati çeken Yılmaz, "90'lı yıllarda ise 2,2 Türkiye'nin ayırdığı pay. Almanya yine 4,8. Şimdi Almanya'dan daha fazla ayırıyoruz. 10. Kalkınma Planı'nda bir hedef konulmuş. Konulan hedeflerden birisi, milli gelirden eğitime ayrılan kaynak OECD ortalamasına yaklaştırılsın şeklinde. OECD ülkelerinin milli gelirde eğitime ayırdığı pay 5,4. Türkiye'de ise 6,2. OECD ülkelerinin önüne geçmişiz. En son 2018'de kısa bir süre önce OECD'nin bir raporu yayımlandı. Raporda, 'Türkiye eğitime diğer ülkelerde olmadığı kadar büyük bir kaynak ayırıyor' deniliyor." değerlendirmesinde bulundu.
"İkili eğitime Türkiye'de son vereceğiz"
Eğitime ayrılan kaynağı daha verimli kullanmak ve kaliteyi artırmak için yapılması gerekenlerden birinin ikili eğitimi ortadan kaldırmak olduğunu belirten Yılmaz, ikili eğitim nedeniyle dersler bazen blok işlendiğini, öğrencilerin sabah alaca karanlıkta okula geldiğini, akşam karanlığında okuldan çıktığını, teneffüs aralarının bazen 5 dakikayı bile bulmadığını ifade etti.
Böyle bir sistemle kaliteli eğitimden bahsedilemeyeceğine işaret eden Yılmaz, "Mümkün olduğunca, ikili eğitimi, imkanlar dahilinde kaldırmak lazım. Öğrenci alaca karanlıkta gelmesin. Saat 09.00 gibi ders başlıyorsa gelsin, 15.00-16.00 gibi çıksın. Evine erken gitsin, diğer alanlarda oynasın, sosyalleşsin, dinlensin. Bunların hepsi eğitimin bir parçası." diye konuştu.
"58 bin derslik ihtiyacımız var. 47 bin dersliği şu anda planlıyoruz, yapıyoruz. İnşaat halinde." diyen Yılmaz, Nevşehir, Tunceli, Ardahan, Bartın, Erzincan, Karaman, Burdur, Artvin, Kırıkkale, Bolu, Bilecik, Sinop, Gümüşhane ve Bayburt'ta tam gün eğitime geçildiğini aktardı.
Yılmaz, "2019 yılı sonunda eğitimin kalitesinin artırılması adına ikili eğitime Türkiye'de son vereceğiz. 2019 yılı sonunda İstanbul'da biraz zorlanacağız. Özel bir gayret gösterilmesi lazım. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımızın önderlik edeceği özel bir seferberliğin sarf edilmesi lazım. Eğitimin kalitesinin artırılması adına ikili eğitime Türkiye son verecektir. Çok büyük mesafe aldık." dedi.
Fatih Projesi
Fatih Projesi hakkında da bilgi veren Yılmaz, şunları söyledi:
"Fatih Projesi kapsamında sınıflarımızı 430 binin üzerinde akıllı tahta ile donattık. Her öğretmene gidip 'Memnun musunuz?' diye sorun. Eğitim sürecini hızlandırıyor. Aşık Veysel'i anlatmak için Aşık Veysel demek farklı bir şey, Aşık Veysel'in resmini koyup kendi ağzından 'Uzun ince bir yoldayım'ı dinlediğinde Aşık Veysel'in herhalde yarısını anlatmış olursunuz. Dolayısıyla gerçekten 430 binin üzerindeki akıllı tahtalardan 1 milyon 400 binin üzerindeki tablet bilgisayarlarımızı da öğretmenlerimize ve öğrencilerimize dağıttık. Ama 21. yüzyılın dili kodlama eğitimi. Şimdi 5. ve 6. sınıflarda teknoloji ve tasarım dersimizin ayrılmaz bir parçası. Daha sonraki yıllarda tercihli olarak alınacak."
Birçok belediye, sivil toplum kuruluşu, iletişim ve telekominikasyon kurumlarının kodlama dersi verdiğini ifade eden Yılmaz, "O halde sadece izleyen değil kodlamada da uygulamayı, pratiği yapabilecek, klavyesi ayrılmaz bilgisayarla 4.5 G sim kartıyla beraber taşınabilir vereceğiz. Kaçıncı sınıflardan vereceğiz, 5. sınıflarda ve 9. sınıflarda dağıtacağız, 4 yıl olacak ve 4 yıl sonra da kendisinden almayacağız. Öğretmenlerimize de her 4 yılda bir yeni bilgisayar vereceğiz." değerlendirmesini yaptı.
Bilgisayar teknolojisinin 4 yıl sonra çağ dışı kaldığını belirten Yılmaz, şöyle devam etti:
"Önümüzdeki yıl, hem ilkokullarımıza hem meslek liselerimize hem özel eğitimlerimize alacağız ama dağıtımını öncelikle 5. sınıflarda ve 9. sınıflarda başlatacağız. 5. sınıfta alan çocuk, ortaokulu bitirene kadar, 9. sınıfta alan çocuk liseyi bitirene kadar onu kullanacak. Mevzuat eksikliklerini tamamladık. Yönetmelik eksiği vardı. Hukuki anlamda alt yapı tamamlandı. Her bir öğrenci başına en iyi hizmeti hangi bedelle verebilir diye teklif alıp, arkadaşlarla bir görüşme yapılacak, ondan sonra da dağıtımına başlayacağız diyoruz. Çok büyük mesafe aldık, çoğu gitti azı kaldı derler ya, işte burada da çoğu gitti azı kaldı."
"Müfredat dışı soru yok"
2 Haziran'da sınavı yapılan liselere girişte merkezi sistem ile ilgili çeşitli iddialar ortaya atıldığının anımsatılarak, "Sınavın zor olduğu, özellikle sayısal bölümde öğrencilerin çok zorlandığı, okullarda görülmeyen konuların öğrencilere soru olarak yöneltildiği, TEOG'dan çok farklı bir sınav olduğu yönünde eleştiriler var. Bu sınavda öğrencilere müfredat dışı soru soruldu mu? Sınav sistemi bundan sonra da bu şekilde mi devam edecek?" şeklindeki soru üzerine Bakan Yılmaz, kendisine de bu konuda her türlü eleştirinin geldiğini aktardı.
Yılmaz, eğitim uzmanlarının kendisine yaptıkları açıklamalar hakkında şu bilgileri verdi:
"Eğitim uzmanları, kesinlikle müfredat dışı hiçbir sorunun olmadığı, sorulan soruların öğrencilerin kazanımlarıyla beklenenle uygun olduğu, dersleri iyi anlayan, anladıktan sonra analiz yapabilen, geçmiş öğrenmeleri unutmayan, öğrendikleriyle bilmediklerini de çözebilme yeteneğini de kazanmış öğrencilerin kesinlikle bu sınavda başarılı olacağını söyledi. Ama şunun altını çizerek söylüyorum. Bu ana kadar hiçbir eğitim uzmanı, veliler diyebilir ama hiçbir eğitim uzmanı, kesinlikle müfredatta olmayan bir soru soruldu diye hiçbir yer görmedik. Her şey mutlaka müfredatta vardı, kazanımlara uygundu.
Aralık ayında biliyorsunuz, örnek sorular yayımladık. Hiçbir eğitim uzmanı, 'Aralık ayında bu soruları yayımladınız ama şimdi sorduğunuz sorularla aralık ayındaki ile bir paralellik, bir uyum yok' diyeni de görmedik. Denilen şuydu; müfredata uyumlu, kazanımlara uyumlu ve aralık ayında örnek sorularla da paralel olarak bir sınav yapıldı."
"PISA sorularıyla eşdeğerli"
Yeni liselere yerleştirme sistemiyle ilgili soru üzerine Yılmaz, bir milyon öğrencinin sınava girdiğini, 120 bin öğrencinin yerleştirileceğini bildirdi.
Bakan Yılmaz, liselere giriş sistemi sınav sorularına ilişkin, "Bu sınavda sorarken ne kolay soralım, ne zor soralım dedik. Öğrencilerimizin okulda öğrendiği bilgilerin hayatta kullanılabileceğine inanması, o doğrultuda soruları. PISA sorularıyla eşdeğerli." diye konuştu.
Soruların aşama aşama bir zorluk derecesinin bulunduğunu aktaran Yılmaz, şöyle devam etti:
"Eğer bir milyon öğrencinin 300 bini tam 500 puan alsaydı diyelim, nasıl yerleştireceksiniz bunları? Hangisini fen lisesine, hangisini sosyal bilimler lisesine, hangisini proje uygulayan okullara alacaktınız? Boyunun uzunluğuna mı bakacaktınız, kilosuna mı bakacaktınız? Bu sınavın amacı 1 milyon öğrenciden 120 binini ama haksızlık yaşamadan, adaletten ayrılmadan. Zor muydu? İçinde zor olanları vardı."
"Yeni nesil daha iyi eğitim alıyor"
Sınavlara ilişkin istatistik değerlerin yakın zamanda açıklanacağını belirten Bakan Yılmaz, yeni neslin büyüklerden çok daha iyi eğitim aldığını, eğitimin amacının kişinin sosyalleşmesine, öz güven kazanmasına katkı sağlamak olduğunu vurguladı.
Yılmaz, şu değerlendirmede bulundu:
"Okul öncesi eğitimde daha biz evlatlarımıza bunu vermişiz. Bir de hep onu söylüyorum, akıllı telefonlar veya bilgisayarlar en ufak bir sıkıntı olduğunda siz çözemezseniz bile evladınızı çağırıyorsunuz. 'Oğlum şuna bir bakar mısın?' diyorsun. Bu da teknolojiyi kullanma konusunda da yeni yetişen neslin, eskiler de teknolojiye ne kadar yatkın olursa olsun onlardan çok daha iyi konumda olduğunu gösterir. Türkiye'nin bugünü eğitim alanında da diğer alanlarda da kat kat daha iyi. Bu yetişen neslimizle birlikte, evlatlarımızla birlikte çok daha iyi noktaya geleceğiz. Biz inanıyoruz."
"Vatandaşların talepleri dikkate alınacak"
Liselere yerleştirme sistemine ilişkin soru üzerine Yılmaz, öncelikle temel aynı kalmak kaydıyla bir, iki okulun daha tercihlere eklenebilme ihtimalinin bulunduğunu, ihtiyaçların ve vatandaşların taleplerinin dikkate alınacağını ifade etti.
Yılmaz, bu durumun eğitimde demokratikleşme olduğunu belirterek, öğrencilerin hiçbirini istemedikleri okula göndermeyeceklerini vurguladı.
Çalışmanın detaylarını yeni bir kılavuzla açıklayacaklarına değinen Bakan Yılmaz, şu ifadeleri kullandı:
"5 tane bu fen liseleri ve diğer proje uygulayan okullar, 5 tanesi o sınavla alan okullardan tercihte bulunacak. 5 tane kendi evine yakınlıktan, aşama aşama yakınlıktan biz okul seçtireceğiz, 5 tane de ola ki daha uzakta olanlar öncelikli olmak üzere pansiyonu olan okullara. O halde bir şekilde her öğrencimize 15 okul seçme hakkını vereceğiz. Detaylarını da önümüzdeki döneme az kaldı, bir hafta on gün içerisinde belirleyeceğiz. Ama taahhüdümüz, hiç kimseyi tercih etmediği bir okula göndermeyeceğiz. Her bir alanda yani pansiyonlu okullarda, sınavla alan okullarda ve sınavsız alan okullarda 5, 5, 5 olmak üzere 15 okul tercihinde bulunacağız."
"Vatandaşın demokratik kararına saygı göster"
Yılmaz, CHP'nin 1+8+4 şeklindeki eğitim sistemi teklifine ilişkin, "Türkiye'de 100 kişiden 12 kişi çocuklarını imam hatibe gönderiyor. Sen göndermiyorsun evladını, ama bırak gönderen vatandaşın bu demokratik kararına saygı göster."
Milli Eğitim Bakanı Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bilimsel eğitim, anasınıfından başlar. Hangi çocuğun güzel sanatlara yatkınlığı var, spora yatkınlığı var, yeteneği var, bunları bırakın ilköğretimi okul öncesinde eğitimde başlaması lazım. Bu ne diyor? Sırf meslek liselerini 28 Şubat zihniyetinin günümüze taşınması, hortlaması ama bunu söyleyemiyorlar. Bunların yaptıklarının ne bilimsel eğitim ne çağdaş eğitim ne de dünyanın gittiği yönle hiçbir alakası yok."
Bakan Yılmaz, muhalefet partilerinin milli eğitim politikaları ile ilgili vaatlerini oluştururken Bakanlık yetkilileriyle görüşmediklerine dikkat çekerek, "Müsteşarımla, üst düzey yöneticilerimizle görüşmediler. Vaatlerinin hiçbirisinin tutarlılığı da yok." dedi.
"Kendilerini bu ülkenin sahibi sanıyorlar"
Bakan Yılmaz, CHP'nin yeniden parlamenter sisteme döneceğiz vaadine ilişkin, "Milletin hata yapacağını düşünüyorlar. Milletin, doğru kimseyi seçeceğini düşünmüyorlar. Bunlar, bu milleti yetersiz görüyorlar, yani seçkinci tavır. Kendilerini bu ülkenin sahibi sanıyorlar, geri kalanı maraba. Marabanın hakkı olmaz." diye konuştu.
Yılmaz, muhalefetin eğitime ilişkin vaatlerinin ya yapılanlarda ya da bilimsel eğitim gerçeklerinden uzak olduğunu söyledi.
"Çağdaş ülkelerdeki kriterleri yakaladık"
Milli Eğitim Bakanı Yılmaz, AK Parti'nin göreve geldiğinde öğretmen başına düşen öğrenci sayısının 28 olduğunu, bu rakamın şimdi 17'ye düştüğünü belirterek, "Çağdaş ülkelerdeki kriterleri yakaladık. Fransa ve İtalya'da ise öğretmen başına düşen öğrenci sayısı bizden yüksek." dedi.
Yılmaz, şöyle devam etti:
"Biz geldiğimizde 688 bin öğrenci birleştirilmiş sınıflarda eğitim alırken biz bunu 165 bin 870'e düşürdük."
"25 bin öğretmenin ataması Eylül'de"
84 binin üzerinde öğretmen ataması yapıldığını aktaran Yılmaz, "Şimdi 25 bin öğretmeni de Eylül ayına kadar eğitim ailemizle buluşturacağız. Yaklaşık 100 bin öğretmen ihtiyacımız var. Bu yıl, 25 bin öğretmen ataması gerçekleştireceğiz." ifadesini kullandı.
Her okulun bir karnesi olacağını anlatan Yılmaz, "Bunu şu anda imam hatip liselerinde, meslek liselerinde yapıyoruz. Tamamına yaygınlaştıracağız." dedi.
Milli Eğitim Bakanı Yılmaz, CHP'nin eğitim sistemine yönelik vaatlerini eleştirerek, şunları kaydetti:
"Eğer eğitim bunların eline düşerse inanın geriye gideriz, çağ dışı kalırız."
Okul öncesi eğitim
Bakanı Yılmaz, okul öncesi eğitimde yüzde 90'nın üzerinde okullaşma oranı yakalanan illerin sayısının 43'ün üzerine çıktığını bildirdi.
Milli Eğitim Bakanı Yılmaz, 'Değerler Eğitimi' ile çocuklara hayvan sevgisini de aşılayacaklarını belirterek, "Çevresiyle barışık, kendisiyle barışık, mutlu ve sağlıklı bireyler yetiştiren bir eğitim sistemine sahip olmak bizim amacımız." dedi.
Emekli öğretmenler de ek göstergeden yararlanacak
Yılmaz, öğretmenlere verilecek 3600 ek göstergeye ilişkin, "Şu anda emekli olmuş öğretmenlerimiz de bu haktan faydalanacaklar. Bakanlığımızda bir çalışma yapılıyor, her emekli öğretmenimiz bu yasa kapsamında 500 liranın üzerinde ilave kazanım elde edecek." diye konuştu.
AK Parti döneminde kamuda istihdam edilen engelli sayısının 50 bine ulaşığını söyleyen Yılmaz, şunları aktardı:
"Bakın 80 yılda yapılanın yaklaşık on katı kadar atadık. Geçen yıl bin 500 engelli öğretmen atadık, şimdi de 500 öğretmen ataması yapıyoruz."
Türkiye ile ABD'nin ortak Münbiç adımı
Milli Eğitim Bakanı Yılmaz, AA muhabirine ABD ile varılan mutabakat çerçevesinde Türk askerinin dün Münbiç'te devriye faaliyetine başlamasına ilişkin değerlendirmede bulundu.
Yılmaz, "Münbiç'te ABD ile uygulama protokolü aşamasına gelinmesi ve yapılan protokolün uygulamaya geçmesi Türkiye'nin dış politikadaki çok büyük başarısını göstermektedir. Türkiye, kendi ulusal çıkarlarını, milli menfaatlerini göz önünde tutarak Afrin'le ilgili sorun olduğunda Rusya ile çözebilme kapasitesini, Münbiç ile ilgili sorun olduğunda ise diplomasi yoluyla ABD ile çözebilme başarısını, kabiliyetini, yeteneğini kazanmış bir ülkedir. Bu gerçekten daha önce görülmeyen bir husustu." diye konuştu.
Türkiye'nin ulusal çıkarlar söz konusu olduğunda daha önce hiç olmadığı bir yeteneği, kabiliyeti kazandığına işaret eden Yılmaz, şunları kaydetti:
"Pekala Rusya ile görüşüp kendi çıkarlarını, güvenliğini sağlayabiliyor, ABD ile görüşüp yine kendi ülkesinin halkının güvenliğini, çıkarlarını koruma yeteneğini kazandı. 'Dış politikada ne yapıldı' denildiğinde, tek başına bu cümle; Afrin sorununu Rusya ile çözebilme yeteneğini, Münbiç sorununu ABD ile çözebilme yeteneğini diplomasi yoluyla kazanan bir Türkiye."
Güncelleme Tarihi: 19 Haziran 2018, 13:39