Mansetx yazarı Ali Sünlüklü’ye konuşan, Ak Parti Bursa Milletvekili Bedrettin Yıldırım adeta bilinen tarihi yerle bir etti ve Türkiye’nin ana sorunları hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu!
Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkede neden kara taşımacılığına mahkûm yaşıyoruz?
Bu yılların alışkanlığı. En ucuz taşımacılık demiryolu taşımacılığı. Geçen gün Devlet Demir Yolları Genel Müdürü bana, demiryolu ile insan taşımanın kişi başına maliyeti 1 lira dedi. Kara taşımacılığına ağırlığın verilme sebebi otobüs ve kamyon lobisi. Çünkü Türkiye hem kamyonculuk ta hem otobüsçülük te güzel bir pazar. Bundan dolayı teşvik ediliyorlar, bunun sonucunda da deniz yolculuğu da geri planda kalıyor. Osmanlı döneminden dünyanın en büyük donanmalarına sahip bir milletken, Cumhuriyet döneminde bu ihmal edildi. Cumhuriyet’in ilk yıllarında demiryollarının gelişmesi için büyük Atatürk’ün ciddi çalışmaları var. Atatürk öldükten sonra demiryolları ihmal ediliyor. Bu gün ise Hükümet olarak demiryollarını yeniledik. Bizim zamanımızda deniz taşımacılığında da ciddi gelişmeler oldu.
Ulusal petrol devlerinin lobilerinin de etkisi yok mu bu geri kalmışlıkta?
Elbette etkili olmuş olabilirler. Türkiye onlar içinde ciddi bir Pazar. Bu pazarın gelişmesi için deniz yolunun geri planda kalmasına katkıları olmuştur. Birde buna hükümetlerin zayıf kalması eklenince olmuştur tabi ki! Sabah erken kalkan hükümetin üstüne binerdi. Siz pijama ile Başbakanların karşılandığı dönemleri unutmayın! 28 Şubat sürecinde Erbakan’ın hükümeti düştü, yeni bir hükümet kuruldu. O hükümetin başbakanı ziyaret için bir medya patronuna gittiğinde, o medya patronu Başbakanı pijama ile karşıladı.
Sizin genel başkan yardımcınız Süleyman Soylu’nun Bursa’da söylediği bir cümlesi var. Türkiye’ye saplanmış 3 kama vardır. Bunlar Kürt sorunu, Ermeni sorunu ve Kıbrıs sorunudur. Kürt sorunu ile ilgili Hükümetin ciddi atılımları oldu. Peki Ermeni ve Kıbrıs sorunundan bu ülke nasıl kurtulur?
PKK sorunundan önce büyükelçiler sorunu vardı. Asala’nın büyükelçileri şehit etmesi vardı. Sonra Asala geri çekildi ve bir başka taşeron örgüt olarak PKK kuruldu. Bu ülkede Kürt sorunu yok Kürtçülük sorunu var. Bir şey daha söyliyeyim, Türkiye’de olsa olsa Türk sorunu, kuşatılmış bir Türk toplumu var. Ermenilerle, Kürtlerle ve bir takım azınlıklarla kuşatılmış Anadolu Türklüğü sorunu var. Biz her çeşit ırkçılığa karşı bir milletiz. Türkiye’de hangi şehre gittiniz de o şehrin taahüt işlerini yapan Kürt müteahhite rastlamadınız? Biz bunlardan gocunmuyoruz. 70 tane Kürt milletvekili var. Kürt sorunu nerede? Bu ülkede Kürtlerden Cumhurbaşkanı’da, Başbakan’da, Meclis Başkanı’da olabilir. Ana dilde eğitim konusuna gelince, şu anda ona hazır değiliz biz. Kürtçe eğitim veren dershane ve kursların önü açıldı, kimse bu kurslara gitmedi. Türkçe’yi bilen insanlar bile artık İngilizce öğrenmenin peşindeler. Kürtçe’yi öğrenip ne yapacaklar? New York’da, Paris’de, Japonya’da Kürtçemi konuşacaklar? Kürt milletvekilleri Kürtçe bilmiyorlar, bundan da utanmıyorlar ama istismar ediyorlar. Dış güçler Ermeni meselesini geri çekip, Kürtlerle Türkiye’yi terbiye etmeye çalışıyorlar. Kıbrıs sorununa gelince, sadece Kıbrıs sorunu yok adalar sorunu var. Adalar 1940’lı yıllarda ikinci dünya savaşında İtalyanların işgalindeydi. İtalyanlar bize buyurun gelin adaları teslim alın, size verelim dediler ama o günün hükümeti milli Şef İSMET İNÖNÜ; bizi adalarla meşgul etmeyin, bizim adalara ihtiyacımız yok diyerek adaları elinin tersi ile itti. Bu gün bu adalar burnumuzun dibinde ve adalar başlı başına bir yaradır Türkiye için. Kıbrıs adasına gelince; 1974 yılında rahmetli Erbakan dayattı hepsini alalım adanın dedi ama o günün askeri idaresi her zaman olduğu gibi buna karşı çıktı. Kıbrıs’ın ikinci barış harekatını bile zorla yaptırdı Erbakan. Türkiye güçlü olduğu zaman adalara yerleşeceğiz, Yunanistan’da defolup gidecek!
Eski sendika başkanlarından Rıdvan Budak, Bayram Meral’de daha önceden meclise girselerde niye sendikalar enflasyona ilaveten yüzde 1’lik refah payını alamayacak haldeler? Eski bir sendikacı olarak cevaplar mısınız bunun nedeni milletvekillerinin çoğunun işadamı olmas mı, sendika başkanlarının vizyonu mu küçük?
Mecliste ciddi lobiler var. İş adamları lobisinin ne demek olduğunu ben çok iyi biliyorum. TOBB yasasına bir hüküm koyduğumuzda ortalık ayağa kalktı. Gece yarısında TOBB başkanı ve bir takım çevrelerin nasıl gelip meclise karargah kurduklarını biliyorum. İşçilerin ücretleri ile ilgili konuya gelince, şahsen ben asgari ücretin 1000 lira olmasından yanayım. Taşeron işçilere zenci muamelesi yapıldığını da biliyorum. Ben asgari ücretin bir puan daha yukarı çıkmaması için patronların baskısını da biliyorum. Bir taraftan bunlar olurken, bir taraftan da Türkiye’ye 350-400 milyar dolara mal olan banka soygunlarından sonra o patronların yaşam tarzlarında bir değişikliğin olmadığını, çocukları oğulları ile keyif çattığını biliyoruz ama asgari ücrete bir kuruş daha zam verelim dedik mi ayağa kalkıyorlar. Asgari ücret çok geniş kesimi ilgilendirdiği için bütçeye ciddi bir yük getiriyor ve patronlarda bu konuda direnç gösteriyorlar.
Üç tarafı denizlerle dört tarafı düşmanlarla çevrili bir ülkeyiz. Sizin Hükümetiniz zamanında milli savunma konusunda Mehmetçik piyade tüfeği, insansız hava aracı Anka ve Altay tankı gibi ciddi hamleler yapıldı. Hükümetinizin gündeminde Uçak Gemisi var mı?
Uçak gemisi var. Denizaltıları da yapmaya başladık. Şu an Milli savunmaya çok ciddi kaynak ayrılıyor. Aselsan’da 3 mühendis gitti, intihar süsü verildi. F16 savaş uçaklarının yazılımlarını yapanlar öldürüldü. Bunlar MOSSAD’ın, CİA’nın, almqan istihbaratının ve diğer gizli kuruluşların işidir.
Oslo görüşmeleri basına sızdıktan sonra MİT’in bazı üst düzey yetkilileri hakkında savcı soruşturma açtı. Başbakan’da MİT personeline sahip çıktı. Sizce bu bir sivil darbe girişimi miydi?
Evet yani orda çok yönlü bir denklem vardı. O denklemi Başbakan çözdü ve o operasyona müdahele etti. Orda hedef MİT müsteşarı değil, Mit Müsteşarı’nın nezdinde Başbakan’dı. Birisi ŞAH dedi, birisi MAT dedi.
Ergenekon sürecinde Hükümet HSYK ile sorunlar yaşadı, günümüzde bu sorunlar bitti mi?
Burda bir nolu asker tarafından güven ortamı sağlandı. Bu darbe zihniyeti hemen yok olmaz. Siz ne kadar temizlerseniz temizleyin alttan verilen bir eğitim anlayışı var. Sizin Harp okuluna ve Askeri liselere giden çocuklara ilk öğretilen şu; BU ÜLKENİN EFENDİLERİ SİZSİNİZ: Bu ülkede Cumhur Başkanı olmakta sizin hakkınız Başbakan olmakta sizin hakkınız, kendinizi ona göre ayarlayın. Bu anlayışla çocuklar yetiştiriliyor. Biz Silahlı Kuvvetler’in yetiştiği kurumlardaki eğitimi de sivilleştirmezsek, darbeci anlayış devam eder. Bu Osmanlıyı batıran İttihat terakki anlayışının uzantısı bir anlayıştır. Bu Abdülhamit Han’ın Yıldızdaki sarayına baskın yapan anlayışla, komiteciler ve hareket ordusunun Selanik’ten gelip Türkiye’de ihtilal yaptığı anlayışla 28 Şubat anlayışı anlayıştır. Başbakan’ın ofisi dinleniyor, böcekler konuyor. Ben genel müdürken de benim odamda da bulundu.