Sabır ve İslam

Sabır üç çeşittir. En önemlisi günah işlememeye sabırdır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Sabır üç çeşittir: 1- Belaya, musibete sabır, 2- Din bilgilerini öğrenirken ve ibadetlerini yaparken sabır, 3- Günah işlememek için sabır. Belaya sabredene 300, ibadet yapmaya sabredene 600, günah işlememeye sabredene ise, 900 derece ihsan edilir.) [Ebuşşeyh]
Musa aleyhisselam, Hızır aleyhisselama, (Ledün ilmine nasıl kavuştun?) diye sorunca, o da, (Günah işlememeye sabretmek sayesinde) diye cevap verdi.
Kur’an-ı kerimde sabrın önemi çok âyette bildiriliyor. Üç âyet meali şöyledir:
(Sabredenlere, mükafatlar hesapsız verilir.) [Zümer 10]
(Ey iman edenler, Allah’tan sabır ve namazla yardım isteyin. Allahü teâlâ elbette sabredenlerle beraberdir.) [Bekara 153]
(Ey Resulüm, kâfirlerin eziyetlerine, ülülazm Peygamberler gibi sabret!) [Ahkaf 35]
Sabır hakkında hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
(İmanı en üstün olan; sabırlı, cömert ve hoşgörülü olandır.) [Deylemi]
(Hak teâlâ, sevdiği kulu dertlere müptela kılar, o da sabrederse, ondan razı olur.) [Deylemi]
(Kötü komşunun eziyetlerine ölünceye kadar sabredeni Allahü teâlâ sever.) [Hakim]
(Allahü teâlâ, sabredeni sever.) [Taberani]
(En üstün ibadet sıkıntıya sabretmektir.) [Tirmizi]
(En şiddetli bela sabrın az olmasıdır.) [Deylemi]
(Yeminle söylüyorum, uğradığı zulme sabredenin Allahü teâlâ şerefini arttırır.) [Taberani]
(İki gözünü kaybeden sabrederse Cennete gider.) [Hatib]
(Müminin silahı sabır ve duadır.) [Deylemi]
(Allahü teâlâ buyurdu ki: Benim hükmüme razı olmayan ve verdiğim musibete sabretmeyen benden başka Rab arasın.) [Taberani]
Sabır hazinedir!
Sabretmek, kurtuluşa, başarıya sebep olan güzel huydur. Sabır, Peygamberlerin hasletlerindendir. Bunun için atalarımız, (Sabır, acı ise de meyvesi tatlıdır), (Sabır selamettir), (Sabırla koruk helva olur) demişlerdir. Belalara sabretmek, kurtuluşa sebeptir.
Bir farzı yapmak veya bir günahtan kaçınmak sabırsız ele geçmez. Çünkü, (İman nedir?) diye sorulduğunda Peygamber efendimiz, (Sabırdır) buyurdu. (Deylemi)
Sabrın büyüklüğü ve fazileti sebebiyle Kur'an-ı kerimde yetmişten fazla yerde sabır ve sabredenlere verilecek sevaplar bildiriliyor. Âyet-i kerimelerde mealen buyuruluyor ki:
(Sabredenlerin mükafatını, yapmakta olduklarının daha güzeliyle vereceğiz.) [Nahl 96]
(Allah sabredenleri sever.) [Al-i İmran 146]
(Eyyubü, [mal ve canına gelen musibetlere] sabredici bulduk. O ne güzel kuldu, hep Allah’a yönelir, Ona sığınırdı.) [Sad 44]
(Ey iman edenler, sabredin, sabretmekte birbirinizle yarış edin!) [A.İmran 200]
Sabrın fazileti o kadar büyüktür ki, Allahü teâlâ, sabrı çok aziz eyledi. Herkes sabır nimetine kavuşamaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Sabır, Cennet hazinelerinden bir hazinedir.) [İ.Gazali]
(Eğer sabır insan olsaydı, çok kerim ve cömert olurdu.) [Taberani]
(Hoşlanılmayan şeye sabretmekte büyük hayır vardır.) [Tirmizi]
(En hayırlı vasıta sabırdır.) [Hakim-i Tirmizi]
(İmanın yarısı sabır, diğer yarısı ise şükürdür.) [Beyheki]
Şakik-i Belhi hazretleri, (Sıkıntıya sabrın mükafatını bilen, sıkıntılardan kurtulmaya heves bile etmez) buyuruyor. Sıkıntılara karşılık verilecek nimetleri hatırlayarak, sıkıntı hafifletilebilir. Nitekim Allahü teâlâyı sevenler, birçok acılara katlanmışlar, hatta o acıları duymamışlar bile, Sırri-yi Sekati hazretleri, (Allahü teâlâyı seven, Ondan gelen belaların acısını hiç duymaz. Bir değil, yetmiş kılıç darbesi alsa yine duymaz) buyuruyor. Nitekim, Mısır halkı günlerce yemeden içmeden Hazret-i Yusuf’un güzelliğine bakakaldılar. Onun güzel yüzüne bakmakla açlıklarını unuturlardı. Bundan daha önemlisi de Mısır’ın ileri gelen kadınları, Hazret-i Yusuf’un güzel cemaline bakarak, ellerini kestiler, fakat acısını duymadılar. (Yusuf suresi 31)
Bela, musibet, günahlara kefarettir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki: 
(Size gelen her musibet, kendi ellerinizle işleyip kazandığınız günahlar yüzündendir. Bununla beraber Allah bir çoğunu da affeder, musibete uğratmaz.) [Şura 30]
Demek ki işlediğimiz günahların bir kısmına ceza olarak musibet geliyor. Böylece ahirete kalmadan dünyada günahımızın cezasını ahirete göre çok hafif olarak çekiyoruz.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
(İnsanın karşılaştığı her şey Allahü teâlânın dilemesi ile var olmaktadır. Bunun için, iradelerimizi Onun iradesine uydurmalıyız. Karşılaştığımız her şeyi aradığımız şeyler olarak görmeliyiz ve bunlara kavuştuğumuz için sevinmeliyiz! Kulluk böyle olur.)
Gelen bela ve sıkıntılara sabrederek göğüs germek büyük nimettir. Sabredemeyen felakete düçar olur. Bir hastalık, bir bela gelince bağırıp çağırmak fayda vermez. Aksine zararlı olur. Bunun tek çaresi Allahü teâlânın takdirine razı olmaktır. Sabırlı olmayan muvaffak olamaz. Bir kimse başına gelen felaketlere sabretmezse devamlı huzursuz olur, doğru dürüst ibadet edemez. Kim Allah’tan korkarak sabrederse sıkıntılardan kurtulur. Sabreden muradına erer. Her hayra sabırla ulaşılır.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kimde şu üç şey varsa, dünya ve ahiretin hayrına kavuşmuş demektir: Kazaya rıza, belaya sabır, rahatlıkta dua.) [Deylemi]
Demek ki, belaların nimet olması, o belaya sabretmeye ve Allahü teâlânın gönderdiği kazaya razı olmaya bağlıdır. Bela gelince feryat eden, önüne gelene Rabbini şikayet eden, nimetten mahrum kalır, azaba layık olur. Belaya sabır, Peygamberlerin hasletlerindendir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allah’ın sevdikleri, belaya uğrar. Sabreden mükafata nail olur, sızlanan da cezaya.) [İ. Ahmed]
Selam ve dua ile,
YORUM EKLE

banner103

google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0