Okumak cahilliği alır eşşeklik baki kalır

Anlamlı bir söz aslında son yaşananları cuk diye anlatıyor.

Behlül ismini şerefsizle suçlayan şerefsizler, İslamım değerlerinden uzak ve aşağılayıcı, darbeci zihniyetin ürünleri.  Yinede size kızmıyor acıyorum. 

Şimdi  Hz. Behlül’ün hayatını okuyun dikkatlice.  Sonra kendinize şunu sorun. Bu Behlül’ü biz ailemizle izledik ve bize böyle tanıttılar. Tıpkı Kara Fatma, İnek Şaban gibi. Şaban ayına inek,  çarşaflı insana Kara Fatma.  Bu ülkede bu örümcek zihniyetin, Arap ismini köpeklere koyduğu gibi.

Behlül ismi bu ülkede milyonlarca var. Siz ne ara amcasının karısına göz dikeni, kendi aranızda izlediniz veya  o dönem RTÜK’ e hangi şikayetleri verdiniz, onu açıklayın. Şeref’i olmayanların, Şeref’ten bahsetmeleri komik oluyor bilin istedim.

Tekeden süt çıkmaz, hep söylüyorum ondan süt çıkardığını sanan zavallının, peşinden gitmesi bir yıldız kayması gibidir. Buyrun okuyun özür dileyin şimdi.

BİRİLERİ İBRET ALSIN DİYE HZ. BEHLÜL'ÜN HAYATI

Halife Harun Reşid zamanında yaşayan Allah aşığı ve veli bir zat.

Asıl ismi; Ebu Vüheyb bin Ömer Sayrafi'dir.

Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir.

Kufeli olduğu halde Bağdat'da yaşamış ve 805'de vefat etmiştir. Harun Reşid'in kardeşi olduğuna dair rivayetler varsa da, bunun aslı yoktur.

Halife Harun Reşid'e nasihat verirdi:

Behlül Dana; Eymen bin Nabil, Amr bin Dinar ve Asım bin Ebi'n-Necid'den Hadis-i Şerif öğrenmiştir.

Bir toplantıda Harun Reşid kendisiyle buluştu.  Harun Reşid, ona ''Çok zamandır seninle görüşmek istiyordum.'' deyince, Behlül;  ''Ben böyle arzu duymadım'' diye cevap verdi.

Buna rağmen Harun Reşid, kendisinden yine nasihat istedi. ''Ne nasihati istiyorsun?

Şu saraya bak, bir de kabirlere bak! Bunlardan ibret almayan, nasihat almayan nelerden alır! Halin ne olacak, ey Mü'minlerin Emiri!

Yarın Cenab-ı Hakkın huzuruna çıkacaksın.

Büyük küçük yaptığın herşeyden sual olunacaksın.

Bunlara nasıl cevap vereceksin iyi düşün!

Bu hesap zamanında aç ve susuz olacaksın, çıplak bulunacaksın. Orada bulunanlar sana bakıp gülecekler.

Perişan halin orada meydana çıkacak, başka nasihati ne yapacaksın?'' dedi.

Adaleti ile meşhur olan Harun Reşid, O’nun nasihatlerinden çok istifade etmiştir.

Bir gün halka doğru yolu göstermek için söylediği sözlerden rahatsız olanlar, Harun Reşit'e gidip; ''Sultanım, bizim yaptıklarımızın ona ne zararı var? Bizi kendi halimize bıraksın. Sonra her koyun kendi bacağından asılır'' gibi sözlerle şikayet ettiler. Bunun üzerine Harun Reşid, Behlül Dana'yı çağırtıp, halkın isteğini bildirdi. Behlül Dana hiç sesini çıkarmadan sarayı terk etti.

Bir kaç koyun alıp kesti, bacaklarından mahallenin köşe başlarına astı.

Bunu gören halk gülerek; ''Deliden başka ne beklenir, yaptığı işler hep böyle zaten'' diyorlardı.

Muhammed bin Ebi İsmail bin Ebi Fudayl, ondan şu hadiseyi nakleder:

''Behlül'ü bazı kabirlerin arasında gördüm. Bana, bir kabire soktuğu ayağını gösterdi. Toprakla oynuyordu. Burada ne yapıyorsun? diye sordum.

''Bana eziyet etmeyen ve benim gıybetimi yapmayan insanlarla oturuyorum'' dedi.

Bir zaman fiyatlar çok yükselmişti.

Sen, insanların rahatlaması için, Allah'ü Te'ala'ya dua etmez misin? dedim. O bana şöyle cevap verdi; ''Allah'a yemin ederim ki, ben bu işe karışmam. Eğer bir buğday danesi bir dinar olsa, bize emrettiği gibi Allah'ü Te'ala'ya ibadet etsek, o bize vad ettiği gibi rızkımızı verir.'' Sonra ellerini birbirine vurarak;

''Ey dünyayı ve süslerini toplayan, gözleri uykudan lezzet almayan kimse, nefsinle uğraşıp ahirete bir tedarik yapmadın, kıyamet gününde Allah'ü Te'ala'ya ne cevap vereceksin?'' dedi.

Abdullah bin Mihran anlatıyor:

''Harun Reşid hacca gitti. Dönüşünde bir müddet Kufe'de istirahat etti. Sonra yola çıkacağı zaman herkes kendisini yolcu etmek için sokağa döküldü. Behlül de çıkmıştı. Çocuklar onunla beraber oynayıp eğleniyorlardı.''

Tam o sırada Harun'un develer üzerinde muhteşem kafilesi gözüktü. Çocuklar da Behlül'ü bıraktı ve onun seyrine koyuldular.

Tam Harun'un geldiği sırada Behlül yüksek sesle;

''Ey Harun!'' diye seslendi. Harun, yüzünden perdeyi kaldırarak; ''Buyur Behlül, ne istiyorsun?'' dedi. Behlül:

''Ey Mü'minlerin Emiri! Eymen bin Nail, Kudame bin Abdülamir'den bize şöyle haber verdi ve dedi ki; Ben Resul-i Ekrem'i Arafat'tan dönüşte görmüştüm. Kızıl bir deveye binmişti.

Yanında kimse dövülmediği gibi, kimse de kovulmazdı.

Yol verin, yol verin diyen münadileri de yoktu. Sen de bu usule riayet eyle. Bilmiş ol ki; tevazu ile yolculuk etmen, kibir ile seyahatinden hayırlıdır.''

''Bağdat ve etrafını nurlandırıp aydınlatacak hediyeler götürüyor musun?'' dedi.

Halife, ''Bu hediyeler nasıl olur?'' deyince Behlül hazretleri ''İnsanlara Allah'ü Te'ala'nın sevgisini, O'ndan korkmayı, onlara örnek olacak şekilde hal ve hareketler, onlar hakkında temiz ve güzel düşüncelere sahip olmak en güzel hediyedir.'' Bunu dinleyen Harun Reşid ağlayarak;

''Ey Behlül, biraz daha anlat'' dedi.

Behlül:

''Memleketinin bir köşesinde bir mazlum zulme uğrasa, sen de memleketin diğer köşesinde bile olsan, Allah'ü Te'ala bunun hesabını senden soracak. Allah'ü Te'ala buyuruyor ki; ''Şüphesiz ki iyiler na'im Cennetindedir. Kötüler ise, Cehennemdedir.'' (İnfitar; 13-14).

YORUM EKLE

banner103

google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0