Ama uluslararası arenadan pekte destek geldiğini söyleyemeyiz.
Başta bazı AB ülkeleri hariç, destek veren ülke yok.
Arap ülkeleri ise hala kafalarını kuma gömüyor.
Gerçi Türkiye'nin uluslararası alanda pekte dostu yok.
Hatta Türkiye, NATO ülkesi olmasına rağmen, Türkiye’yi tehdit eden unsurlar olmasına rağmen, Türkiye’ye destek noktasında kılını kıpırdatmayan bir birlikten bahsediyoruz.
İşte bu kapsamda geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'da grup konuşmasında, NATO'nun ne iş yaptığını ve neden bizimle ilgili bir adım atmadığını sorguladı.
Sorgulamakta da haklı!
Bence de artık bu saatten sonra, NATO'yu yönetenin ve idare edenin ABD olduğu kesinleşmiştir.
Malum Suriye'deki süreci buraya getiren başta ABD eski Başkanı Obama'nın kurduğu iddia edilen DEAŞ'ın kurulması sonrası ,ülkeyi ele geçirmeye çalışan işgalci bir tutumdan bahsediyoruz.
Hatta ABD yine bu yapıyı yok etmek için, yine kendi planıyla PKK'yı kullanarak PYD ve YPG’yi kurdurtmuştur.
PKK'nın, KCK yapılanması bizatihi terörist ele başı Abdullah Öcalan'ın talimatıyla 2003 yılında, PYD (Demokratik Birlik Partisi ),Suriye'deki Kürtler tarafından kurulmuş ve piyon olarak da başına Salih Müslim getirilmiştir.
Hatta bu silahsız yapılanmadan, yine terörist elebaşının talimatı ile silahlı terör örgütü olarak YPG kuruldu.
Şimdi bu örgütleri zamanında PKK olarak ülkemize karşı kullanan bazı dış güçler, emperyalist güçler, şimdide yeni terörist örgütleri ülkemizi ve diğer ülkeleri ele geçirmek için kullanıyorlar.
Tabi ki buradaki asıl amaç, enerji koridoruna sahip olmak ve ülkeleri dizayn etmektir.
Yine herkesin bildiği gibi başta ABD, binlerce km mesafeden, sırf kendi çıkarları için güya o işgal ettiği ülkelere demokrasi getireceğiz naraları ile emperyalist adımlar atmakta. Ama ne hikmetse o işgal ettikleri ülkelere ne demokrasi, nede huzur gelmedi!
ABD'yi seven ve sözüm ona demokrasinin beşiği diye ülkemizde ABD’yi savunan kişilere ithafen duyurulur.
Peki ABD hangi ülkelere demokrasi getirdi?
Hemen yazalım....
Libya 1996,
Panama 1989,
Irak 1991,
Bosna 1995,
Sudan 1998,
Sırbistan 1999,
Afganistan 2001,
Irak 2003,
Haıtı 2004,
Libya 2011,
Suriye 2014,
Irak 2015,
İşte bu ülkeler ABD'nin bizatihi ordusu ile müdahale ve işgal ettiği ülkeler olarak karşımıza çıkmaktadır.
İşte Suriye'de yaşananların bizatihi sorumlusu da ABD'dir.
Bu noktada bir sonraki adım olarak ülkemizi diğer emperyal devletler ile iç savaş veya başka bir savaşa dahil ederek parçalamak isteyenler, dün olduğu gibi bugünde olacaktır.
Hatta rahmetli eski Başbakanlardan Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın 1990 yılların sonunda dediği gibi ''Bir gün hedef Suriye olursa bilin ki hedef Türkiye'dir''sözü akılardan çıkmayacak önemli bir sözdür.
Bu kapsamda ülke olarak bizlerde bu saatten sonra NATO'dan hemen çıkmalıyız.
Avrupa Birliği konusuna gelince, zaten bizi almayacaklar. Onlar bizi almadan, biz onları kabul etmeyelim ve müzakere masasından hemen kalkalım.
Zaten Avrupa Birliği’de gitti gidiyor...
Bir diğer konu ise ülkemizi bu kaosa sokan ve binlerce askerimizi ve vatandaşlarımızı şehit eden terörist ele başı Abdullah Öcalan'ı ibreti alem olması için canlı yayınla asalım.
Bu olay sonrasında da ülkemize yan gözle bakan her kim, kişi ve kuruluş temsilcileri sonunun ne olacağını önceden anlamış olur.
Evet sonuç olarak Suriye'de 7 yıldır devam eden bir savaş var.
Ve Türkiye olarak da Suriye ile 911 km'lik bir sınırımız var.
Bu anlamda en çok söz sahibi bizim olmamız gerekmektedir.
Ama gelin görün ki şu ana kadar 60 ülkeden oluşan koalisyon gurupları, Suriye'de söz sahibi olmak için silahlı unsurları ile oraya çöreklendiler.
İşte bu ülkeden bazıları ve örgütleri...
ABD,RUSYA,İRAN,YPG,HİZBULLAH, VE NUSRA GİBİ ÖRGÜTLER ARACILIĞI İLE ORADA TOPRAK KAPMA DERDİNDELER.
Türkiye hariç hiç bir ülkenin orada, Suriyeliler için mücadele ettiğini düşünmüyorum.
Çünkü ülkemizde 5 milyon Suriyeliyi misafir eden biziz.
Bu aşamada Suriye’de olacak bir çözümde bizim misafir ettiğimiz Suriyeli muhacirler evlerine geri dönecektir.
En azından biz öyle umuyoruz.
Bunun için Suriye'de çözümü en çok biz istiyoruz.
Bu konuyu da tüm dünyaya ayrıca anlatmamız gerekmektedir.
Diplomatik ve medya olarak bu konuyu çok iyi anlatmamız gerekmektedir.
Bunun içinde ülke olarak birlik ve beraberliğimizin, her zamankinden daha fazla olması gerekmektedir.
Tüm siyasi partiler, bu yaşanan olaylarla ilgili başta Afrin Operasyonu’na destek ve milli mutabakat noktasında bu operasyonlara destek verilmelidir.
Gerçi ülke olarak bazı siyasi partilerden çatlak sesler gelse de, bu aziz millet onlara hesabı, en yakın seçimde soracaktır diye ümit ediyorum.
Ayrıca ülkemizin güvenliğini sağlayan ve bizlerin daha iyi şartlarda yaşaması için canlarını feda eden asker ve polis tüm şehitlerimizi rahmetle, minnetle ve şükranla anıyorum.
ALLAH onlardan razı olsun...
Ailelerine sabırlar versin...
Selam ve dua ile,,,