Necmi İnce: Süreç ilerliyor seçime de az kaldı. Hasan Erdem kimdir ? Sizi tanıyalım.
Hasan Erdem: 1985 yılından itibaren turizm sektörünün içinde yer alan birisiyim. Bu sektörden geçimimizi sağlıyoruz. Tabi 1999 yılından 2007 tarihine kadar Güney Marmara Bölgesel Yurtlar Kurulu Başkanlığı yaptım. Daha sonra 2007 yılında kendi isteğim ve arzumla istifa ettim. Ama TÜRSAB Genel Merkezi'nde bazı yanlışlıklar bir takım hatalar ve sistem istemediğimiz şekilde ilerliyordu ve bize hiç bir faydası yoktu. 1618 sayılı yasamızda malesef bizim tüm acentalarımızın aleyhine , bölge başkanlıklarımızın aleyhine , genel merkezi sadece güçlendirici, kalkındırıcı mahiyette, yani demokratik bir yapıyı destekleyen değilde , monarşik bir yapıyı destekleyen şekilde çıkartılmıştı. Bizim itirazımız o yöndeydi ve dolayısıyla ben istifa ettim. O günden bugüne hala başımızda olan bu yönetim ve yöneticileri sayın başkanımızın karşısında biz muhalefeti temsilen mücadele ediyoruz.
Necmi İnce: İlk kez Anadolu'dan acenta sahibi genel merkez de İstanbul'da Türkiye'nin söz sahibi olacağı yönünde adımlar atıyor. Öncelikle hayırlı olsun. Türkiye'yi gezdiniz tabi. Neden TÜRSAB'a başkan adayı oldunuz ?
Hasan Erdem: Biraz önce söylediğim gibi turizm sektörü Türkiye'nin en önemli sektörlerinden bir tanesi bunu herkes kabul ediyor. Biz de bu sektörün içerisinde yıllardır çalışıyoruz, mücadele ediyoruz ve ekmeğimizi bu sektörden kazanıyoruz. Bugün edinimlerimiz ve kazanımlarımız varsa bu sektör sayesinde elde ettik. Dolayısı ile bizim bu sektöre vefa borcumuz var. Zaten her Türk vatandaşının ülkesine, buranın oksijenini soluduğu için toprağında yaşadığı için ve burada geçimini temin ettiği için her Türk vatandaşının Türkiye Cumhuriyeti'ne bir vefa borcu var zaten. Çünkü bu cennet vatanı bize emanet eden büyüklerimizin, ruhunu şad etmek, onlara layık olmak için bizim yaşamamızla yaşamamamızın arasında bir farkın oluşması gerekir. Biz yaşadığımızın farkına varmak istiyoruz ve bunu insanlara fark ettirmek istiyoruz. Bu nedir ? Haklının yanında olmak, doğruları söylemek katma değer oluşturmak ve üretmektir. Aksi takdirde ben paramı kazandım, benim maddi sıkıntım yok, köşeme çekilirim, zevk, sefa içerisinde yaşamımı sürdürür giderim. Bu anlayış bize göre bir anlayış değildir. Bizim anlayışımız eğer bizim maddi imkanlarımız varsa bu maddi imkanları kullanarak eğer bir yerde bir yanlışlık varsa, eğer bir sistem bozukluğu varsa, imkanlarımızı kullanarak o sistemi düzeltmek, üretmeyen mekanizmayı üreten hale getirmektir. Bugün yeni yıldan beri Türkiye'nin kanunla kurulmuş olan, yasayla kurulmuş olan, turizm sektörününde lokomotifi olan çok önemli olan bir konut sanki istina edilmiş, tek adam mantığıyla yönetilen, monarşik bir yapısı olan, hesap vermeyen, şeffaf olmayan, katılımcı olmayan ve iştirak kurulmuş olmasına rağmen doğru dürüst gelir gider tablosunu bilmeyen bir şekilde yönetiliyor.
Necmi İnce: Yani İstanbul'da masa başında mı yönetiliyor ? Anlamında sonuç çıkarılıyor. Ondan dolayı mı bu adaylık durumu? Tabi ki istişareler de etmişsinizdir. Ondan öncesinde de yine TÜRSAB Yönetim Başkanı Üyeliği noktasında da adaylığınız vardı. Onunla ilgili neler söyleyeceksiniz efendim?
Hasan Erdem: Dediğim gibi biz 2007 yılından bugüne kadar bir muhalefet içerisindeyiz. Bundan önceki dönemlerde bir çok kardeşimiz, meslektaşımız aday oldular. Muhalefet adayı oldular. Biz yine destek verdik. Maddi manevi onların yanında durduk çünkü; onların söylemleri, onların tezleri ve konuşulan ve dile getirilen sorunlar ortaktı. Çözümler ortada, çözümlere gidilmiyorsa veya sorunlar bilindiği halde çözüme kavuşturulmuyor, yeni yıldan beri bu sorunlar devam ediyorsa, demek ki burada bir kasıt var. 1618 sayılı yasasın çıkarıldığı zamana baktığınız zaman öncelikle TÜSAB'ın ekonomik yapısını bozmak istediler. Bu nasıl oldu? Bölgesel Yürütme Kurulları'mızı kanundan çıkardılar, baypas ettiler, onları atanır bir şekilde merkezden yönlendirilen, atanan, seçme ve seçilme hakkı elinden alınan Bölge Başkanlıkları oluşturdular. Bizim isyanımız, itirazımız da bu yöndeydi. Oysa Türkiye turizmi artık Türkiye'nin doğusundan, batısına, güneyinden kuzeyine kadar her noktada turizm destinasyonlarımız var. Yani turizm halkası genişlemiştir. Daha önce 500 acenta ile faaliyet gösteren Seyahat Acentaları Birliği şimdi 10 bin acenta ile faaliyet gösteriyor. 10 bin acenta demek, bunların her biri özel şirketleri olan, tüzel kişilikleri olan, konulardır. Aynı zamanda konunun her seyahat acentasının faaliyet alanları yasayla belirlenmiştir. Acentaların kuruluş amaçları Türkiye'yi tanıtmaktır ve Türkiye'nin turizm ürünlerini pazarlamaktır. Bunların her biri bir kültür elçisidir. Bu kültür elçilerini bizim çok çok iyi değerlendirmemiz lazım.
Necmi İnce: Yani şunu mu anlıyoruz? Bundan önceki 20 yıldır devam eden süreçte özellikle TÜRSAB'da bir anda iş acentalarının sorunları ve sıkıntısı anlamında gerekli adımların atılmadığını mı söylüyorsunuz? Efendim isterseniz sorunların derinine inelim. Vatandaş olarak sıkıntı ve sorun yok gibi görünsede acentaların tabi vatandaşa ulaşım noktasında da sıkıntıları oluyor. Bu noktadan devam edelim daha sonra projelere geçelim.
Hasan Erdem: Tabi halkın acentalarla devamlı işbirliği içinde olduğunu biliyoruz. Çünkü; krizlerde özellikle 2015/2016 yılında Türk turizmi büyük bir kriz yaşamıştır. Bir takım siyasi gelişmeler neticesinde dış ülkelerle bir takım anlaşmazlıklar oldu. Bu kriz döneminde bizim imdadımıza yetişen iç turizm dinamitlerimiz olmuştur. Mesela ortadoğu turizmi bize nefes aldırmıştır. Çünkü; bu krizden en az etkilenen ortadoğudan ve körfez ülkelerinden ülkemize gelen turistlerde bir eksilme olmamıştır. Ama Avrupa Birliği ülkelerinden zaman zaman hiç gelmiyor. Bizim acentalarımızın kuruluş amaçlarından birisi de daha güvenilir, daha sağlıklı , daha iyi bir şekilde ürünleri satmaktır. Biz de bunu yapıyoruz. Oteller bizimle mücadele içerisindeler. Oteller olmadan bizim işimiz olmaz. Otelciler biz olmadan müşteri bulamazlar. Eğer rakamsal boyutta açıklayacak olursak THY ( Türk Hava Yolları) bile uçak biletlerinin %70'ini seyahat acentaları üzerinden satıyor. Aynı zamanda Türkiye'de konaklayan turistlerin konaklamalarını da %70 oranında seyahat acentaları sağlıyor. Bu şu demektir; Biz katma değer sağlıyoruz, ama biz hakettiğimiz teşvik ve desteği görmüyoruz.
Necmi İnce: Projeleriniz noktasında hedefleriniz nelerdir efendim? Bu projeler içerisinde özellikle Bursa'nın yerini de almak isteriz efendim.
Hasan Erdem: Şimdi TÜRSAB biliyorsunuz ki ulusal bir kurum. Biz Türkiye'nin her yerinde var olan, Antalya gibi, Kapodokya gibi , İzmir gibi, kısaca Ege kıyıları diyelim. Son zamanlarda trend olan Karadeniz sahillerimiz de ve Bursa'da Ortadoğu turizmi için hem bir finans merkezi olabilecek nitelikte ve hem de bu ortadoğu turizmi ile ilgili bütün özellikleri bütün kriterleri, bünyesinde taşıyan bir özelliğe sahip. Her bölge turistinin beklentileri farklıdır. Bu bölgede ortadoğu ve körfezden gelen özellikle Güney Marmara'dan bahsediyorum. Güney Marmara'nın başkenti Bursa'dır. Bursa'da bütün bu turistlerin istediği her özellik, her ürün mevcuttur. Dağ, orman, deniz, akarsular, şelaleler ve aynı zaman da en önemlisi de çok verimli bir toprak var. Dünyada eşi benzeri olmayan ürünler yetişiyor burada. Zaten pazarlarımıza gelen turistler o canlılığı, çeşitliliği görünce hayretler içerisinde kalıyorlar. Bir de genelde tüketici toplumlar geliyor Bursa'ya. Yani hem tatil, hem ticaret. Tatil amaçlı para bıraktıkları gibi, alışveriş yaparak da para bırakıyorlar. Bizim acentalarımızın turizme sağladığı katkı küçümsenemez. Bizim sorunumuz temsiliyet konusunda biz iyi temsil edilmediğimizi düşünüyoruz. Bizim yasamız var yasamızın içerisinde bizi destekleyenler var. Ama bir yasa çıkıyor, bu yasa bizim yararımıza olmuyor. Bizi destekleyenler bizi orada temsil edemiyor. Yasalaşan bir yasayı yeniden değiştirmek zor. Ama tasarı halindeyken değiştirmemiz mümkün. Bizim eğitim noktasında da sıkıntımız var. Biz Allah nasip eder de bu seçimi kazanırsak, herşeyden önce biz 10 bin acentamızın eğitimi ile uğraşacağız. Yani Türkiye'yi öncelikle onlara tanıtacağız. Her turizm seyahat acentasının sahibi az önce de söylediğim gibi aynı zaman da bir kültür elçisidir. Biz bu kültür elçilerimizi kendi ülkemizle, topraklarımızla ilgili, öz kaynaklarımız ile ilgili bilgilendirirsek satışı o kadar kolaylaşır. Ayrıyeten biz 80 milyon insanın da aslında turizm bilincini geliştirmek lazım. Biz yerli turiste de aynı ilgi ve alakayı göstermeliyiz çünkü; 2015/2016 yıllarında biz yerli turizmin de ne kadar önemli olduğunu anladık. Bunun için de onların da Türkiye'de var olan UNESCO'nun dünya mırası listesinde olan yanılmıyorsam 22 tarihi yerimiz var. Bu tarihi yerlerimizi Türk vatandaşlarımızın birçoğu bilmiyor. Aslında bilsek biz de bunları görmek isteriz. En azından merak edip gideriz. Milyonlarca insanımız Kapodokya'yı görmemiştir. Üniversite mezunu birçok insan Kapodokya'nın tarihini bilmiyorlar. Bizim böyle bir turizm politikamız olması gerekiyor. Biz sadece TÜRSAB üyelerine hizmet etmeyi düşünüyoruz. Hükümetlerimize projeler üreterek ön ayak olmak istiyoruz. Hükümetlerin başarılı olmasına zemin hazırlamak istiyoruz.
Necmi İnce: Yani devlete yükü vermeyelim, yükü kendimiz sırtlayalım diyorsunuz. Hedefiniz vatandaşlarla beraber ülkeyi dünyaya tanıtmak.
Hasan Erdem: Bazı şeyleri sadece hükümetlerden beklemek mümkün değil , örneğin; birçok sektörde hükümetimiz başarılı , ama turizm sektöründe bir başarısızlık, geriye gidiş başlamışsa, bunun da önlemini alabilecek olan bizleriz. Çünkü; projeler geliştirememiz lazım. Bunu sadece hükümetten beklemek çok mantıksız. Krizi yönetebilecek bir tane projemiz yok. Bugün biz diyoruz ki Türkiye Cumhuriyetine bir algı operasyonu başlatılmıştır ve Türkiye turistlerin gitmemesi için gizli bir propaganda yapılmaktadır. Oysa herkes biliyor ki Türkiye uzun zamandır savaş çemberinde olmasına rağmen huzur içerisindedir.
Necmi İnce: Ülkenin tanıtımında acentalar biraz önce söylediğiniz gibi elçiler. O anlamda İl'i yabancı turistlere tanıtıyorlar ama Bursa'dayız. Mesela diğer acentalar Bursa'nın dinamitlerini ne kadar biliyor? Şöyle devam edelim değerli başkanım ülke genelinde Antalya'dan Antep'e , Rize'den Edirne'ye birçok vilayette acenta toplantıları yaptınız. Yoğun da bir kalabalık oldu. Bu anlamda talepler, istekler neydi efendim? Neler söyleyeceksiniz?
Hasan Erdem: Söylenen sözler, çözüm önerileri var. acentalarımızın en büyük korkusu şuydu; biz sürekli seçimlere geliyoruz, demogojik söylemlerle bir takım yanıltmalarla , abartı sözlerle, vaatler veriliyor ama bu vaatler yerine getirilmediği için sonra muhalefet olarak bölünüyorsunuz, kazanamıyorsunuz, yine aynı kişiler geliyor. Biz de maalesef eli boş dönüyoruz şeklinde şikayetler var. Biz bu seçimde öyle bir şey oluşturduk ki muhalefeti birleştirmekle biz TÜRSAB'ın 45 yıllık tarihinde bir ilki başardık. O da şu; 5 bin kişi katılım formunu doldurarak TÜRSAB'a müracaat ettik. Oyumu kullanmak istiyorum diye. Adını yönetim kurulundan geçen listeye yazdırdık. Bundan önce en yüksek rakam 4 bin 200 olmuştu. Ama bu seçimde 5 bin ile rekoru kırdık. Bu da şunu gösteriyor bize, demek ki Anadolu'daki acentalarımız ve İstanbul'da ki acentalarımız bir kazanma umudu içerisinde güçlü TÜRSAB'ın geri dönmesinde ki o umudu içlerinde yeşerttik. Ben inanıyorum ki 2 ve 3 Aralık'ta bu arkadaşlarımız, meslektaşlarımız gelecekler en demokratik hakları olan bu değişimi gerçekleştirmek için oylarını kullanacaklar ve eskiye bay bay yeniye merhaba diyecekler.
Necmi İnce: TÜRSAB'da değişim gümbür gümbür geliyor diyebiliriz. Halkın özellikle acenta sahiplerinin başka dilek ve temenni noktasında ne taleplerde bulundu?
Hasan Erdem: Acentalar tabi ki 10 binin üzerinde acenta var. Bu sayı olarak çok çok fazla bir sayı. Baktığınız zaman 10 bin acentanın, 10 bini de para kazanamıyor iş yapamıyorlar ve ihtiyaçtan daha fazla acenta var. Yani Türkiye'de acenta enflasyonu yaşanıyor diyebiliriz.
Necmi İnce: Acentacılık çok kolay heralde ben şimdi gidip hiç kurs almadan acenta açabiliyorum heralde.
Hasan Erdem: Yok cebiniz de 45 bin TL olması lazım. Belgesi var, o belgede parayla satılıyor. Biz buna da karşıyız.
Necmi İnce: Ne demek o ? Biraz açalım.
Hasan Erdem: Yani şöyle siz bir kuaför açmak istiyorsunuz, 45 bin TL'den daha fazlasına ihtiyacınız var. Cebine 45 bin TL koyan herkes gidiyor TÜRSAB'dan belge satın alıyor. TÜRSAB ise işi gücü bırakmış, vergi ticareti yapılır.
Necmi İnce: Yani her gelen 45 bin TL verip üye oluyor. Peki bu paralar nereye gidiyor?
Hasan Erdem: Soramıyorsunuz. Acentalara blie geri dönüşüm mümkün değil. Bir de o yetmiyormuş gibi her acenta yıllık 2 bin TL yıllık aidat ödüyor. Bizim acentalar olarak kasamıza hiç bir lira girmediği gibi her yıl 600-700 tane rakip oluşuyor. Bizimle rekabet ediyor parasını da genel merkez alıyor nereye gittiğini bilmiyoruz. Biz diyoruz ki bu belge satışını durduracağız. Artık bu ticaretin bırakılması lazım. Acenta almak isteyenler gitsin var olanı alsın. İşe yaramayan belgeleri değerlendirsinler. Somut bir örnek verecek olursak bir mahallede iki berber iş yapıyor, para kazanıyorsa siz oraya beş berber daha açarsanız diğer iki berbere kötülük etmiş olursunuz. Çünkü; beşi de aç kalacak. Kosgeb bunu yaptı. Nasıl yaptı? Ben manav açmak istiyorum, kasap açmak istiyorum, bakkal açmak istiyorum dediler ve gidip Kosgeb'den para aldılar. Aslında iki berber iş yapıyordu, para kazanıyordu, evine ekmek götürüyordu. Ama yeni berberler açıldı hepsi aç kaldı. Kosgeb bunu yaptı. İyilik mi yaptı? Kötülük mü yaptı? Yani var olanların kapanmasına neden oldu. Biz de diyoruz ki TÜRSAB'ın belge satışını durdurması gerekir. Bu bir arz talep meselesidir. Ne zaman ki bizim bu 10 bin acentamız para kazanmaya başladı, iş hacmi onları aştı o zaman belge verilmesi gerekiyor. Yani arza göre talebe göre değerlendirilmesi gerekiyor. Nasıl olsa para geliyor. TÜRSAB 2 yıl içerisinde 1200 acenta açmış, daha doğrusu 1200 belge satmış. Bu parayla ne yaptınız siz ? Paranın nerede olduğu belli değil.
Necmi İnce: Peki siz 2 Aralık sonrasında Başkan yönetim içerisinden belli olacak dediniz. Biz velev ki Bursa'dan Anadolu'dan bir başkanı görmek isteriz orada. Hem Bursa için hem Türkiye için hem kendi sektörünüzün sıkıntılarını bilen Bursa'da da tanınmış 35 yıldır Bursa'da seyahat acentası olarak firmanızı da yakinen bilen Bursalıları da. Başkan olursanız ilk yapacağınız icraatler nelerdir efendim?
Hasan Erdem: İlk yapacağımız icraatlar az önce anlattığım gibi yasanın değişimi ile ilgili çalışmalar başlatacağız. Özellikle sayın bakanımızla bunun istişaresini yapacağız. Kamu menfaati olacağı için, acentaların menfaatlerine yönelik olacağı için sektörümüze daha demokratik bir yapı getireceği için, bakanımızın bu konuda bize destek vereceğini düşünüyoruz. Bu yasayı günümüz şartlarına uygun 10 bin acentamzın dertlerine çözüm olacak şekilde yapacağız. Bakanımız da bu konuda çalışma yapacak. İnşallah en kısa sürede bu yasa değişikliğini meclisden geçireceğiz. Bunu yaptıktan sonra zaten önümüz açılıyor. Belge devri şu an şirket olarak yapılıyor. Sadece belge devrini getireceğiz. Belgesini devreden şirketi devretmeden sadece belgesini bu işi bilen, üniversite okumuş, eğitim almış kişiye devredebilecek. Sonrasında yeni belgelerin satılma işlemini durduracağız. Yasamız da buna uygun diyor ki; herkese belge vermeyin. Önce ofisi uygun olacak. Uygun olmayan ofislere vermeyeceğiz. Zorlaştırdığınız zaman kimse de bu kadar kolay yapamayacak bu işi.
Necmi İnce: Başkanım Türkiye genelinde 81 vilayetin çoğunda programlar yaptınız. Özellikle benim dikkatimi çeken normalde bölgesel başkanların birçoğu da size destek verdi. Bu yarın öbür gün onlara sıkıntı olmayacak mı ? Bir anlam da onlarda değişim istiyor. Bununla ilgili neler söyleyeceksiniz?
Hasan Erdem: Bölge başkanlarımız daha önceki seçimlerde çoğu atandığı için genel merkezde var olan başkanı destekliyorladı. Ama bu seçimde bizim bahsetmiş olduğumuz birlik ve beraberlik ve “Artık yeter, söz acentaların” sloganıyla cesaretlenme oldu. Geçen seçimde de aldığımız oy oranı ortada.
Necmi İnce: Bursa'dan da Mehmet Akkuş, başkan da size az çok desteğini verdi.
Hasan Erdem: Bursa bölgesi öncesinde daha çok karşı tarafa destek vermişti. Birçok bölge başkanlıklarımız böyle. Onlarda değişim istiyorlar. Bu tabi bir heyecan yaratacak, değişime kolaylık sağlayacak. Bir de biz bölge başkanlıklarımız için delege sistemi getirmek istiyoruz. Özerk bir yapıya kavuşturmak istiyoruz. Her bölge başkanlığımızın kendi bünyesinde büyük bütçe oluşturmasını isteyeceğiz. Bölge acentalarımızdan elde edilen yıllık aidatların en azından yarısının orada kalmasını isteyeceğiz. Şu an da hiçbir harcama yapma yetkisi yok. Bütçeleride yok yani tamamen, çay bardağı almak isteseniz veya bir kağıt parçası dahi almak isteseniz genel merkezden izin isteyeceksiniz. Böyle bölge başkanlığı olmaz. Biz ayrıyetten 5 bin insanımızı alıp İstanbul'da 2 gün ağırlamak büyük bir külfet. Yani milyonlarca paramız boşa gidiyor. TÜRSAB'ın kasasından gidiyor. Birkaç kişiyi zengin ediyoruz ama binlerce acentamızı 2 gün işinden alıkoyuyorsun sonra onları yedirmek, içirmek, ağırlamak kolay değil. Dolayısıyla 10 milyon TL'ye yakın masraf oluyordu. Biz diyoruz ki; genel merkezi seçecek delegeler de seçilsin. O zaman siz 300-500 kişiyle genel kurul yapabileceksiniz. Onlarda zaten bölgenin seçeceği kişiler olacağı için yine bölge menfaati gözetilecek, yine bölgenin projeleri en iyi şekilde genel merkeze taşınacak, genel merkez bakanlığa taşıyacak. Yani genel merkez ile bölgelerin arasını güçlendireceğiz. Kendi seçimini kendin yaparsan hem daha liyakat sahibi hem daha tecrübeli insanların seçilmesine vesile olmuş olacaksın, dolayısıyla bölgesel turizm kalkınması gerçekleşmiş olacak hemde tarafsız bir yönetim seçilmiş olacak. Sonra delegeler kime oy veriyorsa onu seçecekler. Bu sistem Türkiye Borsalar Birliği'nde var, birçok federasyonumuzda var. Doğrusu da bu. Ama diyeceksiniz ki neden TÜRSAB'da bu uygulanmalı? Çünkü; işi o kadar zorlaştırıyolar ki kimse cebindeki helal yoldan kazanmış olduğu parayı harcayacak durumda değil zaten. Çünkü; siz siyasi bir parti kurmuş gibi bütün Türkiye'yi dolaşmak zorundasınız. Biz de şimdi onu yapıyoruz. Siyasi bir parti kurmuş olsaydık ancak bu kadar gezecektik, ancak bu kadar çalışacaktık. Biz kendi kazancımızdan birikimimizden yaparken bu harcamaları, onlar TÜRSAB'ın kasasından yapıyorlardı. Kendi seçim propagansını TÜRSAB'ın kasasından harcamalar yaparak yapıyor ve tabi ki değişik isimler altında. Diyor ki ; TÜRSAB'ın 45. kuruluş yıl dönümü münasebetiyle, TÜRSAB'ın bölge başkanlığının genişletilmiş toplantısı adı altında. Her şeye bir kılıf bulunuyor. Ama paralarTÜRSAB'ın kasasından çıkıyor ve bize karşı rekabet ediyorlar. Bu yanlış işlere dur demenin tek yolu demokratik yapıyı oluşturmak ve bölgesel yürütme kurumlarımızın yasada yer almasını sağlamaktır. Onlara özerklik tanıyacağız ve seçimleride genel merkezden bağımsız , tarafsız bir şekilde yapacağız.
Necmi İnce: Bursa'ya gelelim sayın Erdem. Bursa'da turizm hakettiği değeri buluyor mu ? Sonrasında Bursa'da eksik yönler de var. Turizm fakültesi de olmadığını duyunca bende üzüldüm bir anlamda. Bursa manevi şehir, ulu şehir, Osmanlı'ya payitahtlık yapmış bir şehirde işte 2023'ler 2050'leri konuşuyoruz ama oradan gelecek işletmeciler, talebeler de yetiştirmemiz gerekiyor heralde. Neler söyleyeceksiniz efendim ?
Hasan Erdem: Bursa'nın bir iki yıl içerisinde çehresi değişti. Daha önceki ulaşım imkanları ile şimdi ki ulaşım imkanları çok farklı. İnşallah 2018'in sonunda hızlı trende gelirse Bursa bir kat daha ivme kazanacak demektir bu. Sabiha Gökçen'in Bursa'ya uzaklığı 45 dakikaya inmiştir. Osmangazi Köprü'sü sayesinde oldu. Bu köprü İstanbul ile Bursa'yı birbirine yakınlaştıran bir köprü oldu. Ulaşım noktasında çok büyük mesafe katettik. Bu bizim turizm yatırımlarımız açısından çok önemli, turizm potansiyelimiz açısından çok önemli. Adam ülkesinden bizim ülkeye 3 saatte geliyor, biz onu Bursa'ya 5 saatte getiriyorduk. 2018'de hızlı trenin gelmesiyle Bursa'mız ana arterlerden birisi olacak.