1940’lı yıllardan beri bilinen Metabolik sendrom’un, tipik belirtisi olmayan bir hastalık olduğunu, kişilerin kiloları arttıkça Metabolik sendrom riskinin arttığını, bu sebeple kilo artışına dikkat edilmesi gerektiğini, Metabolik sendrom’dan korunmanın en önemli yolunun ise düzenli hayat tarzından geçtiğini belirtti. Daha çok masabaşı işlerde görüldüğünden bahseden Çelikler; kilo artışınında etkilediği ver birçok hastalığı tetiklediğinden bahsetti.
Masabaşı işlerde çalışan kişilerde daha çok görülmektedir
Metabolik sendrom’un daha çok hareketsiz işlerde çalışan kişilerde görüldüğünü söyleyen Uzm. Dr. Üstün Çelikler, sendromun modern yaşamın getirdiği en önemli sağlık sorunlarından biri olduğunu belirtti. Metabolik sendrom’un yüksek tansiyon, yüksek kan şekeri, göbek çevresi şişmanlığı, kolestrol yüksekliği ve yine kan yağlarının bir türü olan trigliserid yüksekliği ile oluştuğunu belirten Uzm. Dr. Üstün Çelikler, bu sayılan durumların tümünün değil sadece birinin olması halinde hastalık riskinin artacağını belirterek şunları söyledi: “1940’lı yıllardan beri bilinmekte olan Metabolik sendrom birçok hastalık riskini de arttırmakta, yaşam tarzı değişikliklerinin günlük hayata uygulanmasıyla hastalık riskinde azalmalar görülebilmektedir. Metabolik sendrom’un riskini arttırdığı hastalıkların başında kalp damar hastalıkları ve felç gelmektedir. Sendrom 60 yaş ve üzerindeki kişilerde sık görülmektedir. Bu sendrom, Metabolik sendrom, Sendrom X ve Dismetabolik Sendrom adları ile bilinmektedir”dedi.
Kilo artışı metabolik sendrom riskini arttırıyor
Metabolik Sendrom’un 60 yaş ve üzerinde görülme oranının yüzde 40’ı aştığını söyleyen Uzm. Dr. Üstün Çelikler, sendromun bileşenlerinin her birini genetik faktörlerin de etkilediğini belirtti. Şişmanlığın Metabolik sendrom riskini arttırdığını söyleyen Uzm. Dr. Üstün Çelikler, vücut ağırlığı normal olan kişilerde Metabolik sendrom’un yüzde 5, kilo fazlalığı olan kişilerde yüzde 22, obez kişilerde ise yüzde 60 oranında görüldüğünü ifade etti. Uzm. Dr. Üstün Çelikler şöyle devam etti: “Kilo arttıkça risk artar. Metabolik sendrom’un menopoz sonrası kadınlarda görülme sıklığı fazladır. Aynı zamanda hareketsiz yaşam tarzı ve aşırı karbonhidratlı beslenme de riski arttırır. Gebelik diyabeti olanlarda ve ailesinde Tip 2 diyabet olanlarda metabolik sendrom gelişme riski fazladır. Alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması olanlarda, polikistik over sendromu bulunan kadınlarda da metabolik sendrom olasılığı artar.”
Birçok hastalığı da beraberinde getirmektedir
Uzm. Dr. Üstün Çelikler, kan şekeri anomalileri olmadıkça Metabolik sendromun çoğu kez tipik bir belirtisinin olmadığını söyledi. Kan şekerinin arttığı hallerde susuzluk hissi, ağız kuruluğu, halsizlik, idrar sıklığında artış, gece idrara kalkma gibi belirtilerin görüldüğünü belirten Uzm. Dr. Üstün Çelikler, Metabolik sendrom’un Amerika’da görülme sıklığının yüzde 38, Avrupa ülkelerinde ise yüzde 25 olarak hesaplandığını belirtti. Bu sendromun kalp hastalığı ve inme dışında yol açabileceği diğer durumların karaciğer yağlanmasına bağlı siroz, böbrek hasarına bağlı böbrek yetmezliği, uyku apnesi, yaşlılıkta demans riskinin artması olduğunu ifade etti.
Metabolik sendrom tanısı kriterleri
Tanının konulacağı kriterlerden bahseden Çelikler, aşağıda sayılan kriterlerden üçünün bulunduğu durumlarda tanı konulduğunu söyledi.
Göbek çevresinin erkeklerde 102, kadınlarda 88 cm’yi geçmesi, kanda trigliserid düzeyinin 150 mg/dl’yi aşması, HDL kolestrolün düşük olması (erkeklerde 40 mg/dl, kadınlarda 50 mg/dl), kan basıncının 130/85’in üzerinde olması, kan şekerinin 100 mg/dl’nin üzerinde olması durumlarından tanı konulur dedi.
Uzm. Dr. Üstün Çelikler: “Metabolik Sendrom’dan korunabilmek için düzenli egzersiz yapın”
Hayat tarzı değişiklikleri ile Metabolik sendrom’un önlenebileceğini, bunun yeterli olmadığı durumlarda tansiyon ve kan şekerini düzenleyici, kolesterolü düşürücü ilaçlara başvurulması gerektiğini belirten Uzm. Dr. Üstün Çelikler sözlerine şöyle devam etti: “Günlük 30 dakikalık hafif egzersiz veya haftada en az 5 kez tempolu yürüyüş yapılmalı, kilo almamaya özen göstermeli, fazla kilolar verilmelidir. Kilo kaybı ile insülin direnci düşer ve bu durumda da diyabet riski azalır. Kişiler Akdeniz Diyeti’ni uygulamaya özen göstermeli, sebze ve meyve tüketimini arttırarak sağlıksız yağlardan uzak durmalıdır. Kalp damar hastalıkları için önemli bir risk faktörü olan sigarayı bırakmalıdır.
Metabolik sendromda stres ile baş etmek önemli bir durumdur. Stres ile baş edebilmek için fiziksel aktivite, iş dışı uğraşlar edinme ve düzenli uyku önemlidir.
Kişilerin hiçbir şikayeti olmasa bile ailesinin bazı hastalıklara yatkın olması, metabolik sendrom riskini artırmaktadır. Bu sebepten düzenli aralıklarla sağlık kontrolleri yaptırılmalı; en önemlisi de düzenli egzersiz yapmaya ve sağlıklı beslenmeye özen göstermelidir”dedi.
Güncelleme Tarihi: 18 Aralık 2017, 21:01