Hiperaktivite belirtilerini “Sıklıkla kıpır kıpırdır. Sıklıkla oturmasının beklendiği sınıf ya da diğer ortamlarda sürekli kalkar. Uygun olmayan ortamlarda sıklıkla aşırı bir şekilde koşar ya da tırmanır. Sıklıkla sessiz oyun oynamakta zorlanır. Sıklıkla hareket halindedir ve ‘motor takmış gibi’dir. Sıklıkla çok konuşur. Dürtüsellik Sıklıkla sorular tamamlanmadan yanıt verir. Sırasını beklemekte güçlük çeker. Sıklıkla diğerlerini keser veya araya girer (örneğin konuşmalara ya da oyunlara dalar)” şeklinde değerlendiren Psikolog Pelin Su Uzun, “Bozukluğun 3 tipi vardır: Birleşik tip dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ( Dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsellik belirtileri vardır). Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ; dikkat eksikliğinin ön planda olduğu tip, Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, hiperaktivite/dürtüselliğin ön planda olduğu tip. Yaygınlık %5-10, Yetişkinlerde %4, Erkeklerde kızlardan 3 kat fazladır. Tanı koymada en önemli konu klinik değerlendirmedir. Yani aileden alınan bilgi çok önemlidir. Okul bilgisi her zaman öğrenilmelidir. Tanı koyduracak laboratuvar testi yoktur. Tahliller daha çok başka tanıları dışlamak için istenmektedir. Nedenleri çok karmaşıktır. Tek bir neden tanımlanmamıştır. Genetik faktörler çok önemlidir. Genetik ve çevresel faktörler birlikte etkileşim içindedirler. Başka bozukluklarla birlikte bulunma olasılığı yüksektir. Bu durumda işler zorlaşabilmektedir. Zıtlaşma bozukluğu, davranım bozukluğu, tik bozuklukları, kaygı bozuklukları, duygudurum bozuklukları, özgül öğrenme güçlüğü ile beraber bulunabilir. Zeka ile ilişkisi yoktur. Her zeka düzeyindeki çocukta görülebilir. Çok zeki olduğu için bir çocuğun hareketli olması görüşü doğru değildir. Kesinlikle tedavi edilmesi gerekmektedir. Tedavi edilmeyen olgular en başta istenilen okul başarısını gösterememekte yani çocuğun gerçek kapasitesi ortaya çıkmamaktadır. Bu durumda okul sorunları, liseyi bile bitirememe, özgüven kaybı, kaygılar, depresyon eklenmekte ve durum daha karmaşık bir hale gelebilmektedir. Bazı tedavi edilmeyen olgularda suça karışma, madde kullanımı, kişilik bozuklukları gelişebilmektedir. Tedavide hekim; aile, çocuk ve öğretmen arasındaki işbirliği çok önemlidir. Her DEHB olgusu kendine özgü özelliklere sahiptir. Bu nedenle her olgu ayrı bir değerlendirme ve yaklaşıma ihtiyaç duyar. Tedaviden yararlanma da her olguda birbirinden farklıdır. Tedavide ilk seçenek ilaç tedavisidir. Ancak çoğu zaman ek psikososyal tedaviler birlikte kullanılır” diye konuştu.
Dikkat eksikliği ön plandaysa dikkatin kolayca dağıldığını anlatan Psikolog Pelin Su Uzun, “Belirli bir işe ya da oyuna uzun süre dikkatini vermekte zorlanır. Basit hatalar yapar. Yoğun zihinsel çaba gerektiren işleri yapmaktan kaçınır. (ev ödevi, okul aktiviteleri gibi) Etkinlikler için gereken eşyaları kaybeder. Günlük etkinliklerde unutkandır” dedi.
Psikolog Pelin Su Uzun, DEHB konusunda ailelere şu önerilerde bulundu: “Sorunu çözebilmek için öncelikle sorunun varlığını kabullenin. Çocuğunuza karşı aşırı otoriter veya aşırı hoşgörülü davranmayın. Çocuğunuzun günlük yaşantısındaki aktiviteleri (kahvaltı, oyun, yemek, uyku saatleri gibi) mutlaka planlayın.Aşırı kalabalık ortamlardan mümkün olduğunca uzak tutun. Asla şiddet uygulamayın. Çocuğunuzla göz iletişimini sık kullanın. Talimatlarınızı ve isteklerinizi kısa cümlelerle ifade edin. Aynı anda birden fazla şey istemeyin. Olumlu davranışlarını mutlaka pekiştirin. Çocuğunuzun doktoru ve öğretmeni ile mutlaka işbirliği içerisinde olun. Çocuğunuzu sportif faaliyetlere yönlendirin”.
Güncelleme Tarihi: 27 Ekim 2017, 12:41