BOLU (AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Bolu Abant Tabiat Parkı'ndaki bir otelde düzenlenen CHP TBMM Grubu'nun 27. Dönem 2. Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı'nın 2. oturumunda yaptığı konuşmada, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra sivil darbe yapıldığını, KHK ile binlerce kişinin işine son verildiğini öne sürdü.
O günün atmosferinde belki bunu olağan gördüklerini ancak aradan yılların geçtiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Artık haklıyla haksızı ayırmamız lazım. Kim haklı, kim haksız? İnsanlar düşüncelerini açıklamak istiyorlar. Haksızlığa uğradıklarını söylemek istiyorlar. Bu haksızlık karşısında bir şeylerin olması gerektiğini ifade ediyorlar ama aradan uzun süre geçmesine karşın diyorlar ki 'Hayır, KHK ile ihraç edildin, artık bundan sonra sana devlette yer yok.' Niçin? Eğer haklıysa hakkında bir dava açılmamışsa hatta açılan davadan beraat ediyorsa, bunun hakkını teslim etmek gerekmez mi?" diye konuştu.
Askeri öğrencilerin hapiste olmasını eleştiren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tutuklayacaksan komutanını tutukla, öğrencinin ne günahı var. Bütün bunların üzerinde duracağız. FETÖ'cü olarak suçlananların kardeşlerinin işine son verildi, hatta yedi göbeği devletten çıkarıldı. 'Olur ya kardeşin böyledir, o zaman sizin bütün sülalenizi çıkarıyorum.' dediler ama bazılarına gelince kardeşlerini büyükelçi tayin ettiler. Neye göre, kıstas ne? Birisi hapse birisini kamudan at, açlığa mahkum et ama öbürünün kardeşini büyükelçi tayin et. Barış Bildirisi imzaladı diye üniversite hocalarını işten at, ayakkabı kutusunda rüşvet aldı, 'Bakara makara' diye dalga geçeni de Kur'an-ı Kerim'le dalga geçeni de büyükelçi tayin ediyor.
Buna itiraz etmeyecek miyiz, geniş kitlelere aktarmayacak mıyız, vicdan sahibi her vatandaşa söylemeyecek miyiz? Burada bir haksızlık var, adaletsiz var, demeyecek miyiz? Biz diyeceğiz. Sesimizi kesmek isteyecekler ama biz yine kararlı duruşumuzla bunları ifade edeceğiz. Neden? Çünkü adalet herkes için geçerli kavramdır. Dolayısıyla bizlerle onlar arasında temel fark vardır, biz onlar gibi değiliz. Biz devlet yönetiminde adalet isteriz, onlar devlet yönetiminde adalet değil, sadakat isterler."
"Takdir vatandaşa aittir"Kılıçdaroğlu, demokrasinin vatandaşın bilgeliğine, oyuna, vicdanına seslenmek olduğunu vurgulayarak, "Gidersiniz vatandaştan oy istersiniz, vatandaş tercihini yapar, kurallarını koyar, Anayasamız vardır. O kurallar içinde birisi gelir, iktidar olur, diğerleri muhalefet olur. Parlamentoda oturulur, konuşulur. Takdir vatandaşa aittir. Vatandaşa saygı duyacaksınız ama 'Hayır ben gitmem, benim dışımda eğer birisi kazandıysa ona kin duymam, ona öfke duymam, ondan intikam almam lazım.' diyor. Kime? Bizim belediye başkanlarına. 'Nasıl, niçin kazandılar orayı?' diyor." değerlendirmesini yaptı.
Yeniden seçim yapıldığına ve yeniden kazandıklarına değinen Kılıçdaroğlu, "Çünkü biz bu milletin vicdanına, ferasetine güveniyoruz, milletimize saygı duyuyoruz. Milletimiz vicdan sahibidir. Tekrar kazandık ama intikam ve kin duygusu bitmiş değil." dedi.
Hükümete su konusunda eleştirilerde bulunan Kılıçdaroğlu, şu görüşlerini paylaştı:
"Sultan Abdülhamit'in İstanbul'a kazandırdığı Hamidiye suyunu nasıl kullanmayız?' Bakın, düşüncede, devlet yönetiminde ayrılık değil, insanın içtiği suya ayrılık, farklılık getirilir mi? Suya parti rozeti takacaklar, Allah akıl fikir versin, gerçekten Allah akıl fikir versin. Su ya su, herkesin içtiği su ya... Bütün canlıların, ağacından kuşuna kadar herkesin kullandığı su. Suya parti rozeti takıyorsun, 'Madem ki bu kaynak suyunu İstanbul Büyükşehir Belediyesi çalıştırıyor, satıyor, o zaman biz bunu almayalım.' Niçin? 'İstanbul Büyükşehir'i cezalandıracağız.' diye ve bunlar da devlet yönetiyor. Acı olan bu zaten. Suda ayrım olur mu? Biz yaralıya, susuza da su veririz, 'Su gibi aziz ol.' deriz. Nereye geldik? Suda toplumun ayrıştığı noktaya geldik."
"Bana milliyetçilik dersi vermek isteyenlere de kapak olsun"Kılıçdaroğlu, devleti yasalara göre yönetmek istediklerini belirtti.
Tank Palet Fabrikası ile ilgili kararnameyi anımsatan Kemal Kılıçdaroğlu, fabrikanın Avrupa'nın en büyük tank entegre tesisi olduğunu, değerinin ise 20 milyar dolar olduğunu, fabrikada üretilen ürünlerden ve tesisin özelliklerine kadar ayrıntılara değinerek, Fırtına obüslerinin de burada üretildiğini anlattı.
Kılıçdaroğlu, 9 Kasım 2018'de BMC firmasına tank yapmalarının söylendiğini belirterek, yapılan anlaşmaya göre Mayıs 2020'de BMC'nin ilk tankı Türk Silahlı Kuvvetlerine teslim etmesi gerektiğini kaydetti.
BMC firmasına üretim için Sakarya'nın Karasu ilçesinde 2 bin 220 dönümlük arazinin münferit yatırım olarak tahsis edildiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, Tank Palet Fabrikası'nın arazisinden daha büyük bir arazinin BMC'ye verildiğini öne sürdü.
Kılıçdaroğlu, daha sonra büyük teşvik ve desteklerin bu firmaya verildiğini iddia etti.
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ASFAT AŞ'nin meydana geldiğini aktaran Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'yle ASFAT'ın özelleştirme kapsamına alınmasının istendiğini vurguladı.
Bunun üzerine kendilerinin kıyameti kopardıklarını belirten Kılıçdaroğlu, "Kıyameti koparınca 'Bu özelleştirme değil.' dediler. Senin kararnamen var. Senin imzan var. Resmi Gazete'de yayımlanıyor. 9 soru sorduk. Dedik ki 'Bu fabrikayı buna veriyorsun da ihaleyi ne zaman yaptın? Değer tespitini ne zaman yaptın? Bunları bilmiyoruz. Hangi gazetede ilan ettin, kaç firma katıldı. Bunları bilelim. Hala tık yok. Kendisine ülkücü diyen bütün kardeşlerime, vicdan sahibi bütün AK Parti'li kardeşlerime sesleniyorum, bana dünyada kendi silah fabrikasını, ordusunun silah fabrikasını, başka bir orduya peşkeş çeken ikinci bir devlet gösterin. Bana milliyetçilik dersi vermek isteyenlere de kapak olsun. Milliyetçilik budur, kendi vatanına, ordusuna, vatanına, bilgisine, onuruna sahip çıkmaktır." diye konuştu.
"Dünyada sınırlı sayıda var"Özelleştirme Kanunu'nun ikinci maddesine işaret eden Kılıçdaroğlu, milli güvenlik ve kamu yararının gerektirdiği durumlarda özelleştirme yapılamayacağını savundu.
Tank Palet Fabrikasının Türkiye'de tek olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, "Dünyada sınırlı sayıda var, Türkiye'de tek bir kurum, tek bir fabrika var, tank palet üretiyor, milli güvenlik için çok önemli ama siz kalkıp bunu özelleştiriyorsunuz." ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, özelleştirmenin tekelleşmeye yol açmaması gerektiğini belirtti.
Özelleştirme işlemlerinin değer saptaması da dahil olmak üzere, tüm sürecin aleniyet içerisinde yürütülmesinin esas olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, "1105 sayılı kararname çıkardılar, gizli. İyi ki bu memlekette Cumhuriyet Halk Partisi var. O gizli kararnameyi bulduk ve meydana koyduk. Şimdi ben yine ülkücü kardeşlerime sesleniyorum, yine vicdan sahibi bütün AK Parti'li kardeşlerime sesleniyorum. Katar ordusuna bu fabrikayı tahsis ederken niye aleniyete uymadınız, niye milletten gizliyorsunuz, hangi gerekçeyle gizliyorsunuz, kim size gizleyin dedi? Sırf ben konuşmayayım, ben bilgi sahibi olmayayım diye gizli kararname çıkardılar. Ben yeri geldiğinde uçan kuşun kanadından da haber alırım." diye konuştu.
Ülkesini, bayrağını, vatanını, güvenlik güçlerini sevdiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Düne kadar 'beka beka' diyorlardı. Devasa fabrikayı götürüp Katar ordusuna teslim ettiler, nerede bu beka, nerede? Biz bunları gittiğimiz her yerde anlatacağız. İster fabrika, ister park, ister tarla ister sokak, her yerde anlatacağız bunları." dedi.
Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin kuruluşunda şehit kanlarının ve gazilerin olduğunu kaydetti.
"Dokunulmazlığımı kaldırmazsanız namertsiniz"Özel tekel yaratıldığını iddia eden Kılıçdaroğlu, sürecin takipçisi olacağını ve tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunacağını söyledi.
Kemal Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle tamamladı:
"Bunu söylediğim için rahatsızlar ben biliyorum. Bunu söylediğim için beni susturmak istiyorlar biliyorum. Bunu söylediğim için tehdit ediyorlar, ben biliyorum. Bunu söylediğim için 'dokunulmazlığınızı kaldıracağız' diyorlar. Dokunulmazlığımı kaldırmazsanız namertsiniz. Her yerde bunu söyleyeceğim. Vatan sevgisi sıradan bir sevgi değildir. Vatan sevgisi eşittir hayattır. Biz yeri geldiğinde canımızı hayatımızı, vatanımız ve çocuklarımız için veririz. Vatan bir askeri fabrikanın, bir yabancı orduya peşkeş çekildiği bir alan değildir. Biz buna isyan ediyoruz. O nedenle konuşmamı engelleyecekler, istedikleri kadar engellesinler. Biz her yere, herkese ulaşmak ve anlatmak zorundayız."