Cumhuriyet Halk Partisi Antalya milletvekili Deniz Baykal, “Erken seçim konusuyla ilgili olarak söylemek istediğim şudur: Eğer bu bir tehdit ise yakışıksızdır, eğer bu bir tespit ise zamansızdır; eğer bu bir tehdit ise böyle bir tehdidi Meclisimize de bu Meclisimizdeki hiçbir milletvekiline de yakıştıramam” dedi.
Baykal, Anayasa değişiklik paketi 7. Maddesi üzerine CHP Grubu adına konuştu. Baykal, teklifin 7. Maddesinin seçilecek olan Cumhurbaşkanı’nın aynı zamanda partiyle ilişkisini sürdürmeye devam etmesini ve partisinin Genel Başkanı olarak görev yapmasını mümkün kılan bir anlayışı düzenlediğini söyleyerek, “Cumhurbaşkanlığı parti genel başkanlığıyla birleşmektedir. Bu aslında, canım, herkesin bir siyasi anlayışı var; o siyasi anlayışını içinde taşıyor olmasının ne sakıncası var? Geçmiş Cumhurbaşkanları’nın da bir siyasi görüşü vardı; o bakımdan, bir sakınca oluşturmaz gibi bir anlayışla değerlendiriliyor. Durum pek öyle değil değerli arkadaşlarım. Elbette herkesin bir siyasi tercihi vardır. Hâkimin de bir siyasi tercihi vardır, Cumhurbaşkanının da bir siyasi tercihi vardır; daima vardır, her zaman vardır, her yerde vardır. Buradaki mesele, bir makamda bulunan kişinin subjektif siyasi tercihe sahip olup olmaması meselesi değil, bir makamda bulunan kimsenin kurumsal bir düzenlemeyle bir siyasi partiyi resmen temsil etme kimliğine sahip olarak aynı anda Cumhurbaşkanı olarak görev yapıyor olmasıdır. Bu, subjektif bir olay değil, objektif, kurumsal bir tablodur; bu, kuvvetler ayrımını, cumhurbaşkanının konumunu, siyasi partiler arası ilişkileri temelden çok ciddi şekilde etkiler. Aslında bir siyasi parti başkanı Millî Güvenlik Kuruluna girecek demektir ama bir tek siyasi parti başkanı girecektir, diğer siyasi parti genel başkanları Millî Güvenlik Kuruluna girmeyecektir, giremeyecektir” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı’nın Meclisi feshetmesi doğru olmadığını söyleyen Baykal, “Başkanlık rejimlerinde böyle bir uygulama yoktur, yanlıştır ama bir siyasi parti genel başkanının Meclisi belirlemesi hepten yanlıştır. O Meclis ki millî iradenin yegâne ve gerçek temsilcisidir, bütün milletin temsilcisidir; o Cumhurbaşkanı ki seçime katılan çoğunluğun, sadece seçime katılan çoğunluğun bir fazlasının oyuyla seçilmiş olan insandır. Yani en fazla katılanların çoğunluğunu temsil eden, yüzde 50’nin altında olan bir siyasi ağırlığı, millî iradenin tamamını, milletin yüzde 100’ünü temsil edenin yetkisini elinden alır şekilde bir düzenleme getiriyoruz. Ve bunu şimdi bir siyasi parti kimliği içinde de kullanacaktır. Cumhurbaşkanı, bu da yanlıştır, böyle bir yetki yok, dünyada yok, diğer başkanlık rejimlerinde yok. Olağanüstü hâlde kararnameyi çıkaracak, olağanüstü hâl kararnamesi yapacak. Daha önce de ifade ettik, olağanüstü hâl kararnamesiyle Anayasa’yı değiştirse ona "dur" diyecek bir merci yok”
Baykal şunları kaydetti:
“’Türkiye’de rejim değişmiyor, 1920’de ’cumhuriyet’ dedik, devam ediyoruz." E, canım 1920’de "cumhuriyet" dedik de 1930’da da cumhuriyet, 1950’de de cumhuriyet, 1970’de de, 2010’da cumhuriyet. Bu, böyle mi? Böyle bir şey olabilir mi? Elbette, bizim devletimiz bir cumhuriyet olarak kuruldu. Dünyada pek çok cumhuriyet var. İran’daki de İslam Cumhuriyeti, Mısır’ınki de Mübarek’in zamanında da bir cumhuriyetti, şimdi de bir cumhuriyet, Libya’da Cemahiriye’ydi cumhuriyetlerdi, Irak’ta cumhuriyet, Suriye’de cumhuriyet. Yani cumhuriyetiz diye ‘Gerekeni hayata geçirdik, mesele yok’ mu diyeceğiz? ‘Rejim meselesi kalmadı’ mı diyeceğiz? Cumhuriyet olmak vasfı devam ediyorsa ‘Bir rejim sorunu yoktur’ diyebilecek miyiz? Böyle bir şey söylenebilir mi? Tek parti cumhuriyet, çok parti cumhuriyet. Değerli arkadaşlarım, ciddi olalım. Anayasalar aslında bir medeniyet tercihidir. Bu Anayasa paketi Türkiye’nin asırlık medeniyet tercihini değiştirmeye yöneliktir. Bu paket, bildiğimiz örnekleriyle bir Orta Doğu dikta rejimini Türkiye’ye taşımanın bütün hukuki, anayasal altyapısına sahiptir. Bu getirilen paket, Türkiye’yi bildiğimiz bir Orta Doğu dikta rejimine döndürmenin bütün hukuki, anayasal altyapısını ortaya koymuştur. ‘Bizde dikta olmaz’ sözünü güvence olarak kabul etmemizi istiyorsunuz. Bunları söyleyince ‘Bizde dikta olmaz’ deniliyor. İyi, peki, olmazsa mesele yok diyeceğiz.”
Baykal, Saddam’dan Muaviye’ye, Esad’dan Yezid’e kadar nice isimlerin kendilerine yabancı olmayan bir kültürün ürünü olduğunu belirten Baykal, “Dünden beri Anayasa tartışmaları bir seçim olasılığıyla zenginleştirildi. Anayasa tartışmaları getirilen paketin faziletine birbirimizi ikna etmekten çıktı, tehdit ve şantaj anlayışının alenileştiği bir ortama geldik şimdi. Erken seçim konusuyla ilgili olarak söylemek istediğim şudur: Eğer bu bir tehdit ise yakışıksızdır, eğer bu bir tespit ise zamansızdır; eğer bu bir tehdit ise böyle bir tehdidi Meclisimize de bu Meclisimizdeki hiçbir milletvekiline de yakıştıramam” dedi.