Aslında bu sorunun cevabını vermek çokta zor değil.
Bu derin konuya geçmeden önce size 2001 yılı öncesinde neler yaşandığına bakalım…
1990 yılında politikalardaki uyumsuzluk ve siyasi istikrarsızlığın başlaması,
1991’de ise Malum Körfez Krizinin baş göstermesi,
1994 yılında ekonomik krizin ortaya çıkması ve meşhur 5 Nisan kararlarının alınması.
1997 yılı 28 Şubat’ta post-modern darbenin yaşanması,
1998 yılında Rusya krizi,
1999 Marmara Depreminin yaşanması,
2000 yılında ise ‘’Kura dayılı enflasyon mücadele programının’’ yürürlüğe girmesi,
2001 yılı sonrasında ise ekonomide iç ve dış dalgalanmaların yaşanmasına şahit olduk.
Şimdi bu yaşadığımız olaylardan hangisi unutamadınız desem ne dersiniz?
Tabii ki 5 Nisan kararlarını söylerseniz herhalde.
Ülkede tüm dengelerin değiştiği ve bir gecede milyonerlerin ortaya çıktı bir dönemdi.
Sonrasında gecelik faizler, repo, borsa ve dolar almış başını gitmişti…
Bunları neden yazıyorum 2002 yılından sonra tüm dengeler değişti de ondan.
Siyasi partilerin dip yaptığı zamanda AK Partili Başbakan Erdoğan, %35’le iktidara geldi.
Bazılarının bir dönem dedikleri AK Parti üç dönem yoluna devam etti ve Hedef 2023 dedi!
İşte bu olayların yaşanmasından sonra tüm gözler Başbakan Erdoğan’ın üzerinde oldu.
Başta Amerika, İsrail ve bazı Avrupa ülkeleri olmak üzere bu durumdan rahatsızlandılar.
Güçlü Türkiye’yi görmek istemeyenler düğmeye bastılar ama istedikleri olmadı maalesef.
Bu ülkede her zaman cuntacı bir zihniyet istesek de istemesek te vardı zaten.
Sebebi ise milletin artık istemediği hiçbir şeyi dayatma ile yaptırılamayacağı idi.
Bu darbeci zihniyetinin kökü 12 Eylül 2010 yılında Anayasa Referandumu ile tedavülden kalktı.
Özelliklede TSK. İç Hizmet Kanunu 35.Maddenin kaldırılmasıyla darbeciler avuçlarını yaladı.
Peki, bu TSK, İç Hizmet Kanunu 35. maddenin içeriği neydi derseniz hemen açıklayayım;
‘’Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve anayasa ile ilan edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak ve kollamaktır.’’
Evet, gelelim bu gelişen olayların ardından 2002 yılından bu zamana Türkiye’de neler yaşandığına.
Başta ekonomi güçlendi ve sonrasında makro dengeler düzenlendi.
Sonrasında birçok projelere imza atılmasıyla dikkatler Başbakanın üzerinde toplandı.
Başta Dünya’nın en büyük havalimanının İstanbul da yapılması ve kanal İstanbul projesinin hayata geçmesi.
Türkiye ve Japonya arasında imzalanan 2.Nükleer Santralin kurulması,
Yerli helikopterini, gemisini ve silahını yapan bir ülke haline gelmesi bazılarını rahatsız etti.
Bu gelişmelerden sonra Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan için düğmeye basıldı.
Ve birde baktık ki ağaç derdine bir takım geziciler üredi ve kargaşa çıkardılar ülkede.
Olan ülkenin itibarına oldu maalesef geziciler derdine.
Gelelim son gelişmelerde neler yaşandığına…
Üç bakan oğlu, banka müdürü ve bir iş adamının karıştığı iddia edilen rüşvet davasına.
Ne hikmetse bu işlerin başı ve sonunda Başbakanı Erdoğan’ı sorumlu tuttular ne yazık!
Sebep ise Başbakan’ın bilgisi ve izni olmadan bu işler olmazmış!
Bu kadarda at gözlüğü ile bakılmaz ki canım, bu işin oyun olduğu aşikâr bence.
Gezideki gibi bu oyunun da senaryosu önümüzdeki günlerde açıklanır herhalde!
Ama bu yaşananlar olaylardan dolayı Türk halkının cebinden 144 milyar çıkmış oldu maalesef.
Allahtan bu aziz millet bu oyunu gördü ve dur dedi dostlar. Ya demeseydi vay halimize…
Sonuç olarak, Başbakan Erdoğan ’sız bir Türkiye istemelerin sebepleri bunlar olsa gerek.
Onun için 2023 Vizyonu ve projeleriyle yoluna devam eden TC. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ülkenin istikbali ve geleceği için önemli bir fırsat olduğunu düşünüyorum.
Gelelim yeni yıl mesajına; 2014 yılının başta ülkemize birlik, dirlik, sevgi, kardeşlik ve barış dolu günlerin getirmesini temenni eder, nice yeni yıllara sevdiklerinizle sağlık, huzur ve mutluluk dolu günler her daim sizinle olur inşallah.
Allaha emanet olun. Saygılarımla