LİYAKAT DEVLETİ AYAKTA TUTAN EN ÖNEMLİ UNSURDUR

11 il de asrın felaketi dediğimiz deprem maalesef 11 şehrin yarısını yıktı.
50 bini aşkın vatandaşımızı bu felakette kaybettik.
Bu deprem sonrası sorumlular arandı ama asıl sorumlulara kimse bakmadı.
Asker neden geç indi sahaya diye yazıldı, çizildi.
Ama göreve askeri kim çağırmadı ona hiç kimse bakmadı.
Gözler Cumhurbaşkanına çevrildi.
Halbuki Valiler liyakatla atansa idi bu felakette daha az can kaybı olurdu.
AFAD kanununda açıkça yazıyor.
Bir il de deprem,sel,yangın,toplumsal olaylar olduğu zaman o ilin valisi ilde
bulunan en yetkili ve rütbeli askeri arar ve yardıma çağırır.
3 Şubat günü 11 ilde büyük bir deprem oluyor 11 ilin valisi uhtelerinde bulunan
askeri yardıma ilk iki gün çağırmıyor.
Neden ? ya kanunu bilmiyor ya da bir yerlere şirin gözükmek için.
İnşallah deprem soruşturmasını yürüten hakim ve savcılar bu önemli konuyu
atlamazlar.
Uzun süredir devletin liyakatli ellerde olmadığını, ekonomiden eğitime, dış politikadan
şehirleşmeye kadar her alanda akla ve bilime itibar etmeyen işler yapıldığını ve
devleti yönetenlerin hiçbir yönetim stratejisinin olmadığını yazmaya çalışıyoruz.
Maalesef devlet o kadar ayak üstü yönetiliyor ki zaman zaman iktidarın farklı aktörleri
bile farkında olmadan devletin nasıl yönetilemediğinin çarpıcı örneklerini ortaya
koyuyorlar.
Sadece birkaç örnek bile bugün yaşadığımızın ekonomik çöküşün nasıl
gerçekleştiğini gözler önüne sermeye yetecektir.
-Mesela Merkez Bankası’nın 128 milyar doları bu hayali tez için adeta yakılarak yok
edilmiştir.
-Yanlış ekonomik politikalar yüzünden çığırından çıkan dövizi frenlemek için icat
edilen Kur Korumalı Mevduat’la (KKM) milletten kuruş kuruş toplanan vergiler
faizcilerin ceplerine aktarılmıştır. Bu uygulama yüzünden iktidarın bir ayağı bombanın
üzerindedir, ayağını çektiği an dövizin nerede duracağını tahmin etmek bile mümkün
değildir.
Şanlıurfa’daki sel felaketi sonrasında Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi’nin çıkıp
"Bir taraftan 15 canımızı aldı ama diğer taraftan toprak suya kavuştu" şeklinde
vicdanları yaralayan bir açıklama yapabilmesidir.
-Bu hayali politikalar yüzünden ekonomide ‘güven’ duygusu kaybedildiği için iktidar
hiçbir uluslararası piyasadan uygun faizle kredi temin edememekte, dahası yüksek

faizle bile para bulamamaktadır. Şu anda iktidar sadece Arap şeyhlerinden ve
Rusya’dan rica minnetle para bulabilmektedir. Bu paraların hangi şartlarda ve neyin
karşılığı olarak temin edildiği ise bilinmiyor. Bu gidişle belki de hiçbir zaman
öğrenemeyeceğiz….
Yönetilemezlik sorunu böylesine vahim boyutlara ulaşmışken, dahası iktidar ilk üç
gün felaket bölgesinde sorumluluklarını yerine getirememişken, hatta Kızılay’ın çadır
satmasından sanki hiç sorumlu değilmiş ve de ülkeyi muhalefet yönetiyormuş gibi
son derece rahat bir şekilde yapılamayan her şeyin vebalini muhalefete yüklemeye
çalışması, doğrusu insan zekasının kaldırabileceği bir durum olmasa gerek…
Herhalde hiçbir demokratik ülkede böylesine zincirleme hataların sorumlusu olan
bakanlar, bürokratlar yerinde kalamaz ve çoktan istifa ederlerdi. Ama burası
Türkiye… Yönetim makamında olanlar her türlü hatadan münezzehtirler ve de hesap
vermek zorunda değildirler…

YORUM EKLE

banner103

google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0