Evet sevgili okurlarım.
Saraydan beslenen bir grup her şeyi bilen insan yaptıkları işin kötü olduğunu anlayınca işi
Cumhurbaşkanı Erdoğan”a yıkıp bir kenara çekiliyorlar.
Yok, şuymuş, yok buymuş, yok “dolarmış”, yok böyle bir şey diye diye…
Geldiğimiz nokta nedir?
Belirsizliktir, fakirliktir, liyakatsizliktir, hamasettir, yazıktır!
Rasyonel bir açıklama duyana aşk olsun. Ve fakat alabildiğine irrasyonel deney söylemi her yeri sarmış da
sarmış.
Ve ortaya saçılan tablo da şudur:
Bir tarafta ‘ihracatçı ve ithalatçı bu kadar oynak kurlarla ne teklif verebilir ne de teklif alabilir’ diyen
ekonomistler,
Dolayısıyla ekonomik faaliyet durdu, ticaret durdu, ücretler eridi diyenler,
Bir de Venezuela ve Arjantin'den sonra güzelim ülkemizin dünyanın en riskli üç ülkesinden biri konumuna
geldiği haberini verenler,
Diğer tarafta da özü darda olan çiftçiler, işçiler, esnaflar, emekliler, gençler,
Yani şöyle desek yeridir belki de…
“Yok, şuymuş, yok buymuş, yok “krizmiş”, yok böyle bir şey…”
AK Parti Elazığ Milletvekili Zülfü Demirbağ, artan gıda fiyatlarına karşı vatandaşlara önerilerde bulunurken
şunları söylemiş:
“Ekonomik sıkıntı çekebiliriz. Normal şartlarda ayda iki kilo et yiyorsak yarım kilo yeriz. Domatesi iki
kilo yerine iki tane alırız. Kış günü turfanda sebzeleri kullanmak zaten sağlığa da çok faydalı değil.
Biber alırız 3 tane alırız bir kilo alacağımıza…”
“Bu mudur gerçekten? Çözüm bu mudur?”
Çözüm bu şekilde olmaz, olmamalıdır.
“KENDİM ETTİM KENDİM BULDUM”
İktidarı bugünden itibaren bu türküyü güçlü bir şekilde söylemeye davet ediyorum. Özellikle ekonomi
danışmanları en yüksek sesle söyleyebilir. Jöle sürmekten vakit kalırsa tabi!
“Kendim ettim, kendim buldum
Gül gibi sarardım soldum
Eyvah, eyvah, ey”
Yalnız bir ricam var. Bu türküye lütfen bizi katmayın.
Sadece siz söyleyin. Söylerken belki “borçluları, ateş düşen haneleri, sessizleri,
kimsesizleri” düşünürsünüz.
Kim bilir?
2017 yılında Ak Parti’nin referandum için hazırladığı kitapçıkta Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin genel
faydalarını belirten maddeler arasında özellikle şu madde dikkat çekiciydi:
“Güçlü yönetim, güçlü Türkiye: Güçlü hükümet sistemi ülkemizi bölgesinde ve küresel siyasette
daha etkili bir konuma yükseltecek.”
Geldiğimiz noktada, öyle mi oldu gerçekten?