Deri kanserinin esas nedeninin güneşten gelen ultraviyole ışınları olduğunu belirten Prof. Dr. Coşkunfırat, “Mor ötesi ışın veren elektrik lambaları ve bronzlaştırıcı suni ışık kaynakları da deri kanserlerine neden olabilir. Ultraviyole ışınlarına karşı dünyayı koruyan ozon tabakasının incelmesinin de deri kanserlerinde ciddi bir artışa neden olduğu bilinen bir gerçektir” diye konuştu.
Açık tenlilerin, derilerinde çillenme olanların, fazla sayıda beni olanların, ailesinde deri kanseri bulunanların risk altında olduğunu hatırlatan Coşkunfırat, “Ayrıca açık havada fazla zaman geçirenler, yüksek rakımlı veya yıl boyunca yoğun güneş ışığına maruz kalan bölgelerde yaşayanlar, herhangi bir sebeple radyoaktif ışın tedavisi uygulaması görenler, uzun yıllar iyileşmeden kalan açık yaralara sahip olanlar da risk altında” dedi.
Benlerde oluşabilecek değişikliklerin kanserleşme açısından uyarı niteliği taşıdığına vurgu yapan Prof. Dr. Coşkunfırat, “Asimetri, kenar düzensizliği, değişik renk tonlarında olma, üzerinde kabuklanma, kanama, kaşıntı, çevresinde kızarıklık, kıllanma artışı, boyutta anormal artış gibi belirtilerden biri veya birkaçı gözlenen benler cerrahi olarak çıkarılarak histopatolojik incelemeye tabi tutulmalıdır” ifadelerini kullandı.
Deride oluşan kanserin tedavisinin tipe, büyüme evresine ve yerleşim yerine göre değişiklik gösterdiğinin altını çizen Prof. Dr. Coşkunfırat, şunları söyledi:
“Küçükse işlem ayaktan, lokal anestezi altında kolayca yapılabilir. Bu küçük ve az tehlikeli tiplerde kazıma veya elektrik akımıyla kanser hücrelerini yok etme işlemleri de yapılabilir. Ancak bu metotların tedavi açısından güvenilirliği az, iz bırakma ve deformasyon yapma ihtimalleri fazladır.”
Kanser büyükse, lenf nodlarına veya vücudun başka bir bölgesine yayılmışsa büyük cerrahi işlemlere ihtiyaç duyulabileceğini söyleyen Coşkunfırat, “Deri kanserlerinde muhtemel diğer tedavi seçenekleri kanser hücrelerinin dondurularak tahrip edilmesi, radyoterapi ve kemoterapidir. Deri kanserleri nüksedebilir. Ancak nüks riskini azaltmak veya ortaya çıkabilecek nüksün riskini azaltmak mümkündür” dedi.
Yaz aylarında saat 11.00 ile 15.00 arasında güneşe maruz kalınmaması gerektiğini hatırlatan Prof. Dr. Coşkunfırat, “Dışarıda uzun süre kalmanız gerekiyorsa geniş kenarlı şapkalar ve uzun kollu elbiseler giyiniz. Açıkta kalan deri bölümleri için en az 15 faktörlü güneş koruma kremi kullanınız. Yüzdükten ve terledikten sonra da düzenli aralıklarla bu kremleri kullanmaya devam ediniz. Cildinizi düzenli olarak siz de muayene ediniz. Eğer herhangi bir şüpheniz varsa en kısa sürede plastik cerrahınıza başvurunuz” ifadelerini kullandı.
“GÜNEY SAHİLLERİNDE KORUYUCU ÖNLEM ALINMALI”
Medical Park Antalya Hastane Kompleksi Medikal Onkoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hakan Bozcuk ise, “Cilt kanseri cerrahisi sonrasında eğer yassı hücreli türde olduğu saptanırsa ek tedavi gerekmeyebilir. Ancak malign melanom alt türünde ve yüksek risk grubunda ise koruyucu amaçlı interferon tedavisi gerekebilir. Takiplerin cerrahi, dermatoloji ve onkoloji işbirliğinde ortaklaşa yapılması faydalı olur. Özellikle güneşe maruziyetin yüksek olduğu güney sahillerimizde koruyucu önlemlere de özellikle dikkat edilmelidir” dedi.