TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan: Yaptık, yine yaparız!

SSCB'nin kuruluşu ve çözülüşü... Birinin yüzüncü, diğerinin ise otuz birinci yıl dönümü. TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, hem bu iki tarihsel dönemece hem de Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılına girerken ülkenin durumuna ve TKP'nin iddialarına ilişkin soruları yanıtladı.

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan: Yaptık, yine yaparız!
banner98

SSCB, 1922 ile 1991 arasında, kim ne derse desin, insanlık açısından muazzam bir deneydir" diyen Okuyan, SSCB'nin tarihsel başarılarına işaret ederken, "SSCB bir başarısızlığa indirgenemez. Ve SSCB deneyimi, bütün insanlığa bugün ilham vermektedir" vurgusunda bulundu.

Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılına girerken içinde bulunulan durumu da değerlendiren Okuyan, "Türkiye’den, halkımızdan, insanlıktan asla umudu kesmeyelim. Tersine birbirimize kenetlenelim ve bu karanlığı aşalım. Bunu yaparız. Yaptık, yine yaparız. 2023 halkımıza ve bütün insanlığa aydınlık, eşitlik, özgürlük ve refah getirsin" ifadesini kullandı.

Okuyan'ın yanıtları şöyle:

30 Aralık 1922 tarihinde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin kuruluşu onaylanmış ve böylece yaklaşık 70 yıl boyunca dünyada tüm dengelerin yeniden belirlendiği bir dönem yaşanmıştı. SSCB'nin kuruluşunun 100. yıldönümündeyiz. Dünyanın içinde bulunduğu durum da göz önüne alındığında, yeni bir yıla girerken bu yıldönümüne ve SSCB'nin tarihsel önemine dair ne söyleyebilirsin?

Yaklaşık beş yıldır, insanlık tarihinin en devrimci döneminin ürünü olan farklı kuruluşların, ileriye doğru hamlelerin 100. yılını kutluyoruz. 1917 Rus Sosyalist Devrimi ile açılan bu dönemde imparatorluklar sonra erdi, Almanya’da Cumhuriyet ilan edildi, Türkiye dahil birçok ülke bağımsızlık kazandı, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Bavyera, Macaristan, Slovakya, Finlandiya’da çok uzun yaşamasalar da Rusya’dakine benzer Sovyet iktidarlarına tanık olundu. Dünyanın dört bir yanında komünist partilerin ortaya çıkışı da bu tarihsel dönemin ürünlerindendir. Türkiye’nin en köklü partisi olarak Türkiye Komünist Partisi’nin doğumu 1920’de aynı atmosferde gerçekleşti. Bütün bunlar birbirine bağlı, birbiriyle etkileşimin sonucu yaşanan olaylardır. Birinci Dünya Savaşı’nın yarattığı derin krize ve devasa yıkıma işçi sınıfının, yoksul köylülerin, ezilen halkların verdiği muhteşem bir yanıttan söz ediyoruz. Ekim Devrimi’nden beş yıl sonra  oldukça geniş bir coğrafyada SSCB’nin kurulması, bu dönemin eski ve köhne olanın yıkılmasının ardından yapıcı özelliğinin belirginleşmesi anlamına da gelmişti. SSCB, 1922 ile 1991 arasında, kim ne derse desin, insanlık açısından muazzam bir deneydir.

'SSCB deneyimi, bütün insanlığa bugün ilham vermektedir'

Ancak Sovyetler Birliği 1991 yılında yıkıldı. Birçok kişi bu deneyi başarısızlık olarak değerlendiriyor. “Denendi ve başarısızlıkla sonlandı” saptaması SSCB’yi açıklamak için yeterli mi?

Tarihsel olgulara, siyasi hareketlere, ülkelere, kişilere böyle yaklaşılamaz. Sovyetler Birliği’nin yıkılışı büyük bir hayal kırıklığı, büyük bir trajedidir ve bu anlamda elbette bir başarısızlık vardır ortada. Bununla birlikte SSCB bir başarısızlığa indirgenemez. İndirgenemez çünkü SSCB’nin iddiası, eşitlikçi, sınıfsal ayrımların ortadan kalktığı bir toplumsal düzenin kuruluşuydu. Temel felsefesi buydu. Burada bir başarısızlık yok. Tam tersine insanlık sınıfsız-sömürüsüz bir topluma hiç bu kadar yanaşmamıştı. Sonra SSCB’nin yıkılmasının bu iddia, bu idealle de bir ilgisi yok. Yani SSCB eşitlikçi bir toplum kurulamayacağı için yıkılmadı. SSCB eşitlikçi bir toplum için verilen mücadelede hem yönetici partinin yanlışları hem de düşman emperyalist kampın saldırıları nedeniyle yıkıldı. İstediklerini desinler, SSCB yalnızca bilim, eğitim, sağlık, kültür-sanat, sanayileşme ve benzer alanlarda inanılmaz işler yaptığı için değil, aynı zamanda işsizliği, toplumsal adaletsizliği, açlığı, evsizliği ve birçok toplumsal sorunu çözme yolunda devasa adımlar attığı için de başarısız değildir. Bütün bu başarılar efsane, yalan, abartı olmadığı için SSCB bir başarısızlığa indirgenemez. Ve SSCB deneyimi, bütün insanlığa bugün ilham vermektedir.

'Aynı devrimci dalganın ürünüydü'

1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılmasından iki ay sonra kuzeyde devrimin SSCB'nin kurulmasıyla ilerlediğini ve hemen sonraki yıl ise ülkemizde Cumhuriyetin ilan edildiğini görüyoruz... İki komşu ülkenin kaderi adeta birlikte yazılıyordu. İki ayrı devrim birbirinden nasıl güç aldı?

Rusya’daki sosyalist iktidar ile Anadolu’daki hareket iki farklı ideolojiye, iki farklı sınıfsal karaktere sahipti ama aynı devrimci dalganın ürünüydü. O dönem, bütün aktörler kaçınılmaz olarak devrim ve karşı devrim cephelerinden birine yerleşti. Zaman zaman bir taraftan ötekine sürüklendiler. Örneğin 1917 yılında devrim cephesinin bir unsuru olan Rus Menşevikleri, birkaç yıl içinde karşı devrimin en pespaye unsurlarından biri haline geldi. Bolşevik-Kemalist ittifakı, 1917’den 1924’e kadarki bu devrimci dönemin bütün zorluklar ve tereddütlere karşın en istikrarlı işbirliklerinden birisidir. Milli Mücadele’nin Sovyetlerin askeri, siyasal ve ekonomik yardımı olmaksızın başarıya ulaşması imkansızdı. Sovyet iktidarının da Ankara’daki hükümetin tutumu sayesinde çok zorlu badireleri atlattığını söylemek gerekiyor. Karşılıklı sözler tutuldu ve bölgemiz, hatta tüm dünya için çok önemli sonuçlar ortaya çıktı. Sonra adım adım yollar ayrıldı. Farklı ideolojiler, farklı sınıfsal temeller iki ülkeyi doğal mecrasına götürdü. Ancak 1917-24 döneminin izleri, etkileri her daim kendisini hissettirdi. 

'Birini unutursanız diğerinde nal toplarsınız'

Çok tartışıldığı için sormak istiyorum... Bahsettiğin bu ilişkinin yani devrimci hamleler yapan iki ülkenin geçmişteki işbirliğini bugün Türkiye ile Rusya'nın bazı başlıklarda güncel işbirliği ile karşılaştırabilir misin? Fark nedir?

Fark büyüktür. Her iki ülke açısından bundan 100 yıl öncesiyle pek bir benzerlik kuramıyoruz. Bugünkü Rusya sosyalist değil, kapitalist bir ülke. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna damga vuran değerlerin birçoğu bugünkü Türkiye’de “iktidar” değil. Ama öte yandan bugünkü Rusya ve Türkiye aynı sınıfsal karaktere ve benzer ideolojilere sahip olmaları bakımından da 1920’lerden ayrılıyorlar. Lakin sermaye diktatörlükleri ve onların yansıması olan ideolojilerden köklü dostluklar değil rekabet ve çatışma riski çıkar. Yine de bugün Türkiye ile Rusya arasındaki işbirliğinin hem bölgemiz hem de dünya için olumlu birçok tarafı var. Her şeyden önce NATO’nun, ABD emperyalizmin bölgedeki ağırlığının azalması iyi bir şeydir. Ancak iki ülkede de acımasız bir sömürü ve eşitsizlikler hüküm sürüyor. İşbirliği bu sömürü ve eşitsizlikleri yeniden üreten bir karakter de taşıdığı için hayal kurmamak gerekiyor. İki ülke için de ama biz Türkiye’nin partisi olduğumuz için Türkiye’de sömürü düzeninin yıkılması hedef ve iddiamızı asla erteleyemeyiz. Emperyalizme karşı mücadele, NATO’ya karşı mücadele ile sermaye iktidarına karşı mücadele diyalektik bir bütündür. Birini unutursanız diğerinde nal toplarsınız.

'Yeniden diyoruz. 2023 Yeniden!'

Tekrar yıldönümlerine gelirsek, girmek üzere olduğumuz 2023 yılı Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yılı... Seçimleri de içine alan 2023 yılının siyasal açıdan önemini zaman zaman vurguluyorsun. Ancak aynı vurgularında meselenin sadece seçimlerle ilgili olmadığını da söylüyorsun...

Tek başına seçimle kurtuluş beklemek boş bir hayaldir. Her ülkenin kaderini toplumsal, sınıfsal mücadeleler belirler, bunların seçimlere yansıyan sonuçları olur ya da olmaz. Bu anlamda bugün Türkiye’de kritik olmayan tek bir yıl olmamıştır, olmayacak da. Kuşkusuz 2023’ün özel bir önemi var. Cumhuriyetin 100. Yılında her parti kendi ideolojisi doğrultusunda bir proje ortaya koyuyor. Düzen partilerinin ortaya yeni bir şey koyma şansları yok. Ama bizim sanayileşmiş, refah içinde, sömürüden arındırılmış, bağımsız, laik bir ülke projemiz var. Bu anlamda 2023’ü önemsiyoruz. Yeniden diyoruz. 2023 Yeniden! Ve üstüne bu yıl seçimler yapılacak. Düzen partileri seçim yaklaşırken, olmadık vaadlerle seçmeni kandırmak için ceplerini boşaltma eğilimi içine giriyor. TKP ise cebinden tavşan çıkarmıyor, aklını paylaşıyor, gerçekçi bir kurtuluş öneriyor. Yüreğini paylaşıyor, umut ve heyecan kaynağı bir büyük kuruluşu örgütlüyor. Vicdanını paylaşıyor, yeni bir ahlakı, yeni bir değerler sistemini savunuyor.

'Seçimlere ise TKP büyük bir iddia ile hazırlanıyor'

TKP yoğun bir örgütlenme faaliyeti yürütüyor ve ülkenin dört bir yanına yayılıyor. Bu yoğun çabası, TKP'nin aslında seçim stratejisine ilişkin ipuçları veriyor... Ama daha somutlarsak, "2023 Yeniden" diyen TKP 100. yılda yapılacak seçimlere nasıl yaklaşıyor, TKP'nin seçimlerde genel hedefleri nelerdir?

TKP’nin Türkiye’nin dört bir yanında yaygınlaşması, her hafta birkaç yeni yerleşimde temsilcilik açması seçimlerle ilgili değil. Yoksulların, ezilenlerin olduğu her yerde dayanışmayı ve mücadeleyi örgütleyeceğiz, umudu yeşerteceğiz dedik, bu iddiamızla devam ediyoruz. Seçimlere ise TKP büyük bir iddia ile hazırlanıyor. İddia ediyoruz, yurtseverliğin, eşitliğin, laikliğin sesi şimdiye kadarkinin çok ötesinde çıkacak. Çalışmalarımızı derinleşmek ve sosyalist seçeneği elle tutulur hale getirmek için yoğunlaştırıyoruz. Kısa süre içinde seçimlerle ilgili politikamızın ayrıntılarını kamuoyu ile paylaşacağız. 

'Yaptık, yine yaparız'

Evet, birçok açıdan önemli olduğunu vurguladığın döneme girerken yeni yıl mesajlarını alabilir miyiz?

Türkiye’den, halkımızdan, insanlıktan asla umudu kesmeyelim. Tersine birbirimize kenetlenelim ve bu karanlığı aşalım. Bunu yaparız. Yaptık, yine yaparız. 2023 halkımıza ve bütün insanlığa aydınlık, eşitlik, özgürlük ve refah getirsin.

Necmi İnce

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner103

google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0