"Tarih Lanetle Anacaktır"

Ergenekon hükümlüsü İlker Başbuğ, verilen cezaları 6 sayfalık bir mektupla yorumladı.

banner98
 26. Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, Ergenekon davasında yargılama sürecini ve "Hükümeti devirmeye teşebbüs" suçundan hakkında verilen müebbet hapis cezasını Milliyet'ten Esra Alus'a gönderdiği mektupla değerlendirdi.

"TARİH LANETLE ANACAKTIR"

Kendisi ve silah arkadaşlarına yöneltilen suçlamaları "bir hakaret ve asla kabul edilemez bir durum" olarak nitelendiren Başbuğ, "Bizlere asılsız ve haksız iddialara dayanarak 'darbeci' damgasını vurmaya çalışanları da, en az, bizlere 'terörist' demekten çekinmeyenler kadar tarih lanetle anacaktır" dedi.

Başbuğ'un yazdığı 6 sayfalık mektupla değerlendiren Başbuğ'un, açıklamasından satır başları şöyle:

"DÜŞLENEN DAVA"

"12 Haziran 2007 günü, İstanbul Ümraniye'de bir gecekondunun çatı arasında bir sandık el bombası bulundu. İhbar Trabzon'dan gelmişti. İstanbul emniyeti ihbarı nedense Ümraniye Savcılığı'na değil, Beşiktaş'taki özel yetkili savcılara bildirdi. Ve işte düşlenen 'Ergenekon davası' böyle başladı. Savcılara göre ortada silahlı bir terör örgütü vardı. Örgütün amacı da darbe yapmaktı. Aslında bu davanın sonu baştan belliydi. Sonuca göre oyun ve oyuncular seçildi. Peş peşe gelen tutuklamalar, sorgulamalar,havalarda uçan iddialar ve hazırlanan iddianameler, neredeyse her günkamuoyunu işgal etti. Ancak, iki yıl sonra bir gün görüldü ki, darbeyapacak örgütün askeri ayağı çok güçlü değildi! Bir neden yaratılarak, bu eksiklik tamamlanmalıydı. Neden bulundu. İnternet Andıcı."

"EN HAKSIZ TORBA DAVA"

"Ergenekon davası, birbiriyle ilgisiz, iddia edilen suç ithamları, suç fiilleri ve bu fiiller etrafında, birbiriyle herhangi bir somut eylemsel bağ kurulamayan, aralarında hiçbir hukuki ilişki bulunmayan insanların bir araya getirildiği, içine atılanın ise bir daha kolaylıkla içinden çıkamayacağı, belki de dünyanın en tuhaf, en haksız, en acımasız ve en anlaşılması güç bir torba dava haline getirildi. Savcılar, kişiler arasındaki somut bağı ortaya koymuyor, koyamıyor, ancak hepsinin Ergenekon örgütü içinde olduğunu ileri sürüyorlardı. Herkes, hatta görevi başındaki bir Genelkurmay Başkanı dahi, bir biçimde Ergenekon örgütü tarafından kullanılan bir 'araç'tır! Ortada, somut hiçbir tespit ve bağ yok. Ancak savcılar, bir 'genel örgüt tanımı'nı yeterli görmektedirler. Devletin istihbarat birimlerinden hiçbirisi, 'Ergenekon terör örgütü' diye bir örgüt duymamıştır, böyle bir örgütübilmemektedirler. Oysa, savcılar için bu pek de önemli değildir..."

ERDOĞAN'IN SÖZLERİNİ HATIRLATTI

"Artık Türkiye'de yargı neredeyse devlet olmaktadır. Yargı o kadar güçlüdür ve ön plana çıkmaktadır ki; bir gün, 6 Haziran 2012 günü sayın Başbakan şöyle konuşmak zorunda kalmıştır: 'Demek ki, bu madde, CMK 250. maddesi, haddinden fazla yetki doğuruyor ve adeta biz devlet içinde devletiz, havasına bu işi sokuyor. Yani, Devlet bilmiyor, ancak devlet içinde devlet olanlar bilebiliyor.' Bu tespit ile, ilerideki süreçte bütün özel yetkili mahkemeler kaldırılıyor, 'Balyoz' ve 'Ergenekon' gibi davalara bakmakta olan mahkemeler ise görevlerine devam ettiriliyor. Neden? Gerçekten neden? Yargıda 'devlet içinde devletiz' havasında olanlar var. Bunlar,güçlerini nereden almaktadır?"

"MAHKEMENİN DEDİĞİ"

"Mahkemenin verdiği kararı bir kez daha açıklamaya çalışalım: '1. Mehmet İlker Başbuğ, Ergenekon terör örgütü yöneticisidir. 2. Terör örgütü yöneticisi suçlaması ile açılan kamu davası düşmemiştir. Bu suçlamanın düşmesi mahkemenin beraat kararı vermesi ile gerçekleşebilir. 3. Mehmet İlker Başbuğ, terör örgütü yöneticisi olmasına rağmen, Yargıtay içtihatları dikkate alınarak, kendisine ayrıca bu suçtan da ceza verilmemiştir.' Unutulmamalı ki, terör örgütü yöneticisi veya üyesi gibi, herhangi bir şekilde iddia edilen Ergenekon terör örgütü ile ilişkilendirilemeyen kişileri, Ergenekon davası içinde tutamazsınız. Bu diğer bir deyişle, 'İnternet Andıcı' davasının, Ergenekon davası dosyasından ayrılması demektir. Bu ise hiçbir zaman mahkemenin düşünüp, değerlendirip, kabul edebileceği bir durum olmamıştır."

"ÖĞRENCİLERE ÖĞRETİLEN TAKTİK"

"Harp Akademileri'nde öğrencilere taktik meseleler üzerinde çalışırlarken; önce karar verip sonra gerekçelerini yazmalarının son derece yanlış olduğu öğretilmektedir. Şimdi burada başta Türkiye'deki hukuk fakültelerinin dekanları olmak üzere değerli tüm hukuk adamlarının bu konuyu değerlendirip tartışacaklarını umuyorum. Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun (CMK) 231. maddesine göre 'duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak, gerekçesi ana çizgileriyle anlatılmalıdır.' Hüküm buna amirdir. Bu maddeye göre gerekçenin bütünüyle değil ana çizgileriyle anlatılması gerekmektedir. Bu madde uygulanmamıştır. Müebbet hapis cezasına çarptırılan kişiler bunun gerekçelerini ana çizgileriyle de olsa bilmemektedir. Acaba hakimler bizim Harp Akademileri'nde yapılmamasını istediğimiz şekilde önce karar vermişler, şimdi de gerekçelerini yazmakla mı meşgullerdir?"

"YEDEK HAKİMLERE ELEŞTİRİ"

"Diğer yandan mahkemenin yedek hakimlerinden birisi, 10 Ağustos 2013 günü Milliyet gazetesine yaptığı ilginç açıklamada, müzakere sürecine katıldıklarını ve yedek hakimler olarak gerekçeye dönük olarak çalıştıklarını söylemiştir. Bu açıklamadan iki nokta anlaşılmaktadır. Yedek hakimler CMK'nın 227. maddesini kesinlikle ihlal ederek müzakerelere katılmış ve gerekçelerin yazılması üzerinde çalışmışlardır. Hakimler arasında çok güzel iş bölümü yapılmış gibi gözüküyor. Bu durumun, hukuk devletinde kabul edilmesi mümkün müdür? Hemen her zaman olduğu gibi, bu çok açık ihlali de savunmaktan çekinmeyenler ortaya çıkıveriyor."

"TAMAMLANMAMIŞ ÇALIŞMA"

"Mütalaanın içinde Ağustos 2008-Ağustos 2010 dönemine ilişkin, internet üzerinden yapıldığı tespit edilen tek bir kara propaganda veya dezenformasyon faaliyeti yoktur. Olamaz, çünkü Eylül 2008'de Bilgi Destek Dairesi'nin lağv edilmesi direktifi verilmiştir. Ağustos 2008'den önce açılmış olan siteler de Şubat 2009'da kapatılmıştır. İnternet Andıcı ile kurulması planlanan 4 adet siteye ilişkin hazırlık çalışmalarına da Haziran 2009'da son verilmiştir. İnternet sitelerinin olmadığı bir ortamda internet üzerinden kara propaganda ve dezenformasyon faaliyetleri nasıl yapılabilir? Ama çok açık olan bu gerçeği gözardı etmektedirler. Suçlama için bir neden bulunmalıdır. Neden bulunmuştur: İnternet Andıcı. İnternet Andıcı, yasal, hiçbir suç unsurunu içinde bulundurmayan, tamamlanmamış bir karargah çalışmasıdır."

"HAKARET VE ASLA KABUL EDİLEMEZ BİR DURUM"

"Demokrasiye, asker-sivil ilişkilerine yaklaşımı, dünya görüşü, iç ve dış olaylara bakışı bilinen; iddia edilen 'İrtica ile mücadele eylem planı'nın basında yer alması üzerine tereddüt etmeden soruşturma açtıran, daha sonra ortaya çıkan ıslak imzalı olanı Jandarma Kriminal'a gönderen; bir kişinin ve karargâhının; üzerinde tarih bulunmamasına rağmen bir ihbar mektubuna dayanarak iddia konusu planın Nisan 2009'da hazırlandığını kabul ederek ve üretilmiş bir dijital veriye dayandırılarak ilişkilendirilmeye çalışılması; her şeyden önce bizlere yöneltilen bir hakarettir ve asla kabul edilemez bir durumdur. Son günlerde çaresizlik içine düşen bazı çevreler şahsımı da 28 Şubat süreci ile ilişkilendirmeye çalışmaktadırlar. Yalan ve dolanla haber üreten bu kişiler, biraz araştırsalar, şahsımın 1995-1997 yıllarıarasında yurtdışında görevli, 1997-1999 yılları arasında da 2. KolorduKomutanlığı görevinde olduğumu öğrenebilirlerdi. Bizlere asılsız ve haksız iddialara dayanarak 'darbeci' damgasını vurmaya çalışanları da, en az, bizlere 'terörist' demekten çekinmeyenler kadar tarih lanetle anacaktır."

Güncelleme Tarihi: 16 Ağustos 2013, 13:41
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner103

google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0