MURSİ'NİN İDAMA MAHKUM EDİLMESİ
Mısır'da devrik cumhurbaşkanı Muhammed Mursi başta olmak üzere verilen idam kararlarına ilişkin açıklama yapan Kalın, "Mısır'da 106 kişiye verilen idam cezası adaletin infazından başka bir şey değildir. Darbe rejiminden sonra ortaya çıkan insan hakları ihlallerinin geldiği yeni noktayı göstermesi açısından da ibret verici bir tablodur" dedi.
"Dün darbeye karşı çıkmayanlar bugün bu idam cezaları konusunda sessizdir" diye konuşan Kalın, şöyle devam etti:
"Bu kararlar sadece adaletin infazı değildir, aynı zamanda bunlara karşı sessiz kalmak, sesini yükseltmemek ya da çok cılız cevaplar vermek de aslında aklın ve vicdanın sükutundan başka bir şey değildir. Bugün Mısır'daki darbeye ve idam kararlarına sessiz kalanlar yarın muhtemelen işlerine geldiği yerlerde başka darbelere de sessiz kalacaklar, başka idam cezalarına da sessiz kalacaklardır. Bu tablo karşısında birilerinin hala çıkıp demokrasi, insan hakları, çoğulculuk, demokratik katılım, temsil gibi kavramlardan bahsetmesi artık anlamsız, beyhude bir söylem haline gelmiştir. Tabi bu noktada geçmişte darbecilere destek verenlerin akıbeti de bellidir. Türkiye bu konuda son derece net bir tavır almıştır. Bu tavrımızı farklı platformlarda ifade etmeye, dünya kamuoyunu bu noktada sesini yükseltmeye davet ediyoruz. Bu yöndeki çabalarımız devam edecek. Özellikle kararla ilgili de çok ilginç, nasıl bir hukuk katliamının yapıldığını göstermesi açısından bazı verilerin de akılda tutulması gerekiyor. Hakkında idam cezası verilen 106 kişinin birkaçının zaten ölmüş olduğu, birkaçının olaylar sırasında zaten hapishanede olduğu hatta İsrail hapishanelerinde olduğu gibi gerçekler asla küçümsenmemeli, bu yaşanan fecaatin boyutlarını göstermesi açısından üzerinde durmamız gereken bir konudur. Özellikle Batı demokrasilerinin Mısır darbesi ve idam cezaları konusunda dünden beri takip ettiğimiz son derece cılız, adeta öznesi olmayan açıklamaları da esefle karşıladığımızı ifade etmek isteriz. Dünyanın her yerinde, her konuda demokrasi havariliği yapan ülkelerin Mısır'daki bu hukuk katliamı karşısında sessiz kalması kabul edilebilir bir durum elbette değildir. Zira buradaki darbeye ve darbe sonrası yaşanan hukuksuzluklara sessiz kalmak demek, bundan sonra da dünyanın hiçbir yerinde demokratik seçimle işbaşına gelen yönetimlerin hiçbir garantisinin olmadığı, o yönetimlere oy veren seçmenlerin oylarının hiçbir anlamının, değerinin olmadığı manasına gelir ki böyle bir dünyada sizin ilkeli, gerçekçi bir politika izlemeniz de asla mümkün değildir. Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi o idam cezaları aslında sandığa giden Mısır halkına verilen idam cezasıdır. Biz buradan tekrar öncelikle Mısır yönetimine, bu cezaları derhal bozması çağrısında bulunuyoruz. Uluslararası kurum ve kuruluşlara bu yönde seslerini daha gür bir şekilde çıkartarak Mısır'daki darbe yönetimi üzerine baskı kurmalarını ve bu cezaların kaldırılmasını, bozulmasını talep ediyoruz."
"SUUDİ ARABİSTAN BAŞTA KATAR VE DİĞER KÖRFEZ ÜLKELERİYLE İSTİŞARELERİMİZ DEVAM EDİYOR"
Mısır'da verilen idam kararlarına yönelik Türkiye'nin uluslararası alanda bir girişimi olup olmadığı sorusuna cevap veren Kalın, "Suudi Arabistan başta olmak üzere, Katar ve diğer körfez ülkeleriyle istişaremiz devam ediyor. Uluslararası girişim anlamında da şu anda mevcut mekanizmaları gözden geçiriyoruz. BM İnsan Hakları Komisyonu başta olmak üzere konuyla ilgili mekanizmaları harekete geçirmek için gerekli girişimleri yakın bir zamanda başlatmayı planlıyoruz. Zira bu konu sadece Türkiye, Mısır ya da bölgede birkaç ülkenin konusu değil artık küresel nitelik arz eden bir konudur. Çünkü hem bu idam cezaları hem de bunların bir şekilde infaz edilmesi sadece Mısır'ı değil bütün Ortadoğu'yu kaosa sürükleyecek bir gelişme olacaktır. Zaten insanların vicdanında açık ve net bir şekilde mahkum ettiği bu kararların uluslararası kurum ve kuruluşlar nezdinde de açıkça reddedilmesi büyük önem taşıyor" ifadelerini kullandı.
HDP'NİN ADANA VE MERSİN İL BAŞKANLIKLARINA BOMBALI SALDIRILAR
HDP'nin Adana ve Mersin'deki binalarına bombalı saldırıları değerlendiren Kalın, "Bu sabah Adana ve Mersin'de yapılan saldırıları en şiddetli bir şekilde kınıyoruz. Türkiye'de herhangi bir siyasi partiye yapılan saldırı, bütün siyasi partilere yapılmıştır" dedi.
Türkiye'nin "özgür" ve "demokratik" bir ülke olduğunu dile getiren Kalın, şöyle devam etti:
"Şurada seçimlere birkaç hafta kalmışken bu tür provokatif eylemlerin yapılması asla kabul edilmez. Bununla ilgili yetkililer şu anda alandalar, Emniyet Genel Müdürlüğümüz, İçişleri Bakanlığımız olaya şuanda vaziyet etmektedirler. Olayın aydınlatılması için bütün imkanlar seferber edilmiş durumda. Olay aydınlatıldıktan, bütün detaylar ortaya çıktıktan sonra yeni bir değerlendirme mutlaka yapacağız. Burada hangi taraftan gelirse gelsin ne şekilde olursa olsun bu tür saldırıları asla kabul etmediğimizi bildirmek isterim. Sayın Cumhurbaşkanımızın kendisinin de sık sık ifade ettiği gibi vatandaşlarımızın temel demokratik hakkı olan oylarını güvenli bir ortamda kullanmaları bu seçimin selameti, ülkemizin geleceği için büyük önem arz ediyor. Bu noktada bütün siyasi partilerin azami gayreti göstermesi önem arz etmektedir. Aynı şekilde seçime katılım oranları ya da düzeyi noktasında da gene bu demokratik hakkın etkin bir şekilde kullanılması 7 Haziran seçimleri önem arz ediyor. Böyle bir tedhiş ortamını ortaya çıkartabilecek eylemlere asla izin verilmeyeceğini ve devletin güvenlik birimlerinin de bu konuyla ilgili her türlü tedbiri aldığını hatırlatmak isterim."
"CUMHURBAŞKANIMIZA YÖNELİK İTHAMLAR KABUL EDİLEBİLİR DEĞİL"
"HDP'li yetkililerin yaptığı açıklamaya göre olayın sorumlusu olarak Sayın Cumhurbaşkanını ve hükümeti gösteriyor. Buna ilişkin açıklamanız olur mu?" sorusuna ise Kalın, "Vallahi yani söz ola beri gele. Şimdi defalarca seçim güvenliğiyle ilgili açıklama yapmış vatandaşların seçime katılması için her tür tedbiri almış, çağrıyı yapmış bir cumhurbaşkanına, hükümete kalkıp böyle bir suçlamada bulunursanız sizin samimiyetiniz sorgulanır hale gelir, başka art niyetler aranır. Başka açıklamalar hele olayın şu harareti içerisinde hiçbir şeye katkı vermez. Bugüne kadar Sayın Cumhurbaşkanımız, genel başkan ve başbakan olarak 10'un üzerinde seçime katılmış, seçim tecrübesini yaşamış bir insandır. Bu zorlukları gayet iyi bilir. Aynı şekilde hükümetimiz de Türkiye'nin her noktasında gerekli tedbirleri almıştır, almaya devam etmektedir. Bütün bunları bir kenara bırakarak, henüz daha mahiyetini bile bilmeden, detaylarına hakim olmadığınız, aydınlatılmamış bir olayla ilgili kalkıp Sayın Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza, Hükümete yönelik bu tür ithamlar kabul edilebilir değildir. Bu arkadaşlarımız, bunun üzerinden siyaset yapmak yerine, bir kere öncelikle olayın aydınlatılması için verilerin gelmesini beklesinler. Ondan sonra aklıselimle değerlendirdikten sonra bir açıklama yapacaklarsa, o zaman yapsınlar" karşılığını verdi.