"YARGI ELE GEÇİRİLMESİ GEREKEN BİR KALE OLARAK ALGILANMAMALI"
Paralel yapı hakkındaki soruları da cevaplayan Kılıç, "Daha öncede ifade etmiştim. Yargı her zaman ele geçirilmesi gereken bir kale olarak görüldü. Eğer siz yargıyı böyle görürseniz yargıda bu sorunları bitiremeyiz. Yargı ele geçirmesi gereken bir kale olarak algılanmamalıdır. Ve yargıyı rahat bırakarak yargı kendi içinde yanlış ve doğruların düzeltmesine imkan verilmelidir. 2010 Anayasa değişikliğinden önce de biliyorsunuz bu sorunları biz yaşadık. Bir grubun burayı ele geçirdiğini ve bu grubun düşüncelerinin ve isteklerini yerine getirildiği ifade ediliyordu. 2010’da değişiklik yapıldı ve sonra biz bunun rahatlayacağını ve daha objektif, daha liyakat tercihlerin yapılacağını tahmin ediyorduk. Maalesef orada da başarılı olamadık. Ümit ediyorum, bu önümüzdeki Ekim ayında yapılacak olan HSYK seçimlerinin daha çoğulcu ve her şeyi kapsayıcı bir yapının oluşmasını temin etmek. Eğer bu olursa çok mutlu olacağım. Ancak hükümetin daha önce tek oy sistemi öngörülmüş idi. 2010’da bunu öngördüler. Anayasa Mahkemesi bunu iptal etti. Ancak Anayasa Mahkemesi de bunun yanlışlığını kabul etti. Daha sonraki HSYK yasasında biz tek oy sisteminin özellikle Yargıtay ve Danıştay’da yapılacak seçimlerdeki tek oy sistemine bir şey demedik. Ama diğer hakimlerin 13 bin 500 hakimin seçeceği HSYK üyelerimiz için çarşaf liste öngörmüşlerdi. Bu aynı kurul bir taraftan çarşaf liste, bir taraftan tek oy istemi. Bunun yanlışlığına işaret ettik. Bence bu imkandı, bir fırsattı. Keşke tek oy sistemini bütün seçimler için öngörselerdi. Bu kabuller meclisin takdirinde olan bir konudur. Biz saygıyla karşılıyoruz. Bizde Ekim’de yapılacak seçimin sonuçlarını bekliyoruz. Umut ediyorum ki bu yolla çoğulcu yapıya kavuşmuş bir HSYK ile karşı karşıya kalırız. Aksi halde sorunları bitiremeyiz" ifadelerini kullandı.
"DEVLETİN DIŞINDA BİR YAPIYI KABULLENMEK MÜMKÜN DEĞİL"
Kılıç, yine paralel yapıya ilişkin bir soru üzerine, "Bence böyle bir yapının kabul edilmesi asla mümkün değil. Devletin dışında bir yapıyı kabullenmek düşünülemez. Benim daha önceki konuşmamda söylediğim mutlaka ortaya belge ve bilginin konulması lazım. Belge ve bilgi olmadan insanlar itham edilerek çok ciddi yanlışlar yapılıyor. Bugün hem kendi kurumum için söylüyorum. İmzasız bir yığın dilekçe geliyor. ’Şu şucu, bu bucu’ diye fişlemeler yapılıyor. Kurum başkanını veya kurum amirinin bunu çözmesi isteniyor. Bu fevkalade yanlış ve kabul edilemez bir davranış. Böyle bir şey varsa bilgi ve belgesi konulur ve gerekli yerleri verilir ve gerekli yerde gereğini yerine getirir" şeklinde cevapladı.
"BANA DA FİŞLEME USULÜ BİR LİSTE GELDİ"
Kılıç, paralel yapıya ilişkin Yargıtay’ın hatta Anayasa Mahkemesi’nin içine de girildiği yönündeki soruya şöyle cevap verdi:
"Bana da fişleme usulü bir liste geldi ve ben listeyi kaldırıp attım. Bütün kuruma ilişkin bir listeydi. Ne imza var, bir şey yok. Kendine göre bir fişleme yapılmış. Bizim kurumumuzda bir arkadaşımızı bu tür faaliyete katıldığı ve girdiği mahkemedeki irade dışında bir başka iradeden direktif geldiğine dair bilgi belge gelirse gereği yerine getirilir. Ama maalesef bugün insanlar birbirlerinin hatta makamlarını yok etme. Kendilerini oraya gelebilmeleri için imzasız dilekçelerle kurumlar işlemez hale geliyor. Somut bilgi belge varsa benim kurumumda da varsa bana da iletilmelidir ve bende gereğini yaparım. Şuana kadar bilgi belge gelmedi. Devletin iradesinin dışında bir iradeyi kabullenmek mümkün değil. Bunu gerekçe göstererek de hakimleri huzursuz etmenin, rahatsız etmenin bir anlamı yok. Gerçekten hakimlerimiz arasında ciddi kamplaşmalar var. Duygusal olarak da bir kopuş var. Ben bunları gördükçe çok üzülüyorum. İmzasız bilgilerle değil, ancak somut bilgi ve belgelerle önümüze konulursa şüphesiz gerekeni yaparız."
25 ARALIK DAVASINA VERİLEN TAKİPSİZLİK KARARI
25 Aralık operasyonuna verilen takipsizliğin sorulması üzerine ise Kılıç, "Bu konuda çok fazla değerlendirme yapmaktan imtina ediyorum. Çünkü bu konularla ilgili meseleler önümüze geliyor. Geçen gün sayın Bahçeli bir konuşmasında ’Sayın başkan niye konuşmuyor’ dedi. Biz konuşmuş olsaydık, bu davalar önümüze geldi. Konuşsaydık zor durumda olurduk. Hassas konulara çok fazla girmemenin sebebi kurumumu korumaktan kaynaklı" cevabını verdi.
Güncelleme Tarihi: 01 Eylül 2014, 23:18