Kar Kış İstanbul’un sayfalarında, aniden bastıran kar sebebiyle son dolmuşa sığışmaya çalışan kalabalıklarla; kapalı yollar sebebiyle gelemeyen un kamyonları, ekmeksiz kalan mahallelerle; ayakkabıları zarar görmesin diye hamalların 25 kuruşa taşıdığı insanlarla; Tuna’dan gelen kopup gelen buz kütleleri; iki kıta arasını yürüyerek geçecek olmanın heyecanı içinde gençlerle; teneke kutular içinde yaktıkları çıralarla umutlarını ısıtmaya çalışan esnaflarla karşılaşacaksınız.
Alican Küçükcan hikayeleriyle fotoğraflara hayat verdi
Kültür Medeniyet Serisi’nin 34. kitabı olarak okuyucu ile buluşan “Kar Kış İstanbul”u araştırmacı yazar Alican Küçükcan kendi koleksiyonundan derledi.
Küçükcan bu kitabı, “Dünya gözüyle gördüğüm kışları, o kışları yaşayan insanları ceplerindeki hikâyelerle beraber resmettim. Bazen şehir mobilyası oldum, bazen bir otobüsün içindeydim. Eprimiş eldivenleriyle kartopu yapan çocuktum, çokça karların içinde tüm masumluğuyla yuvarlanan yeni yetişkin” cümleleriyle anlatıyor.
Kar Kış İstanbul’un sayfalarından ve Küçükcan’ın kaleminden hikâyelerle bakanın içini ısıtan kış manzaraları fotoğrafları büyük beğeni topladı. Özellikle 1954 yılında Tuna nehrinden kopan buz kütlelerinin boğazı doldurmasıyla o dönemde İstanbullular iki kıta arasında yürümenin heyecanını yaşamıştı.
O döneme ait fotoğrafı yazar Alican Küçükcan şu sözlerle anlatıyor: “Tuna’dan kopup gelen buzların istila ettiği yukarı boğaz. İstanbul halkının 1929 yılında küçük bir örneğini gördüğü, Boğazın kar tarlasına dönmesi olayının ardından yirmi beş yıl geçmiş. Avrupa ile Asya’yı ayıran Boğaziçi buzlarla dolmuş, iki kıta birleşmiş. Kavaklı gençler de iki kıta arasını yürüyerek geçmenin heyecanı içindeler. Boğazın ortasındaki iki gemi mini buz adacıklarının arasına sıkışıp kalmış. /27 Şubat 1954.”