Erdoğan konuşmasında, “Turizmde göreve geldiğimizde ülkemize gelen turist sayısı 13 milyondu. Şu anda ülkemize gelen turist sayısı 42 milyona ulaştı. Turizmden gelirimiz 40 milyar dolara ulaştı. Bu halklarla olan kaynaşmamızda ve ülkemizin hava, güneş, kum değil tüm kültürel zenginliklerimizden tutunuz, 4 mevsimde her türlü zenginliklere sahip oluşumuzdan kaynaklanıyor. 1. Dünya Savaşı’nda dünyanın hemen her ülkesi etkilendi. Bu savaş cereyan ettiği yerlerdeki ülkeleri etkileyen bir savaş oldu. Burada şu noktanın altını kalın çizgilerle çizmek isterim. Tarih ne yazık ki her zaman muzafferler ya da egemen güçler tarafından yazılmıştır. Buna şiddetle itiraz ediyoruz. Tarihin muzafferler ya da egemen güçler tarafından değil, tarihçiler tarafından yazılması gerektiğini düşünüyoruz. Bunu bu şekilde bilmeniz gerekir. Muzafferler ve egemenler tarihi doğru şekilde yazamazlar. Tarihi gerçekleri doğru şekilde aktaramazlar. Tarihe 1915 Olayları olarak geçen acı hadiseler maalesef bu güne kadar muzafferler ve egemenler tarafından yazılan gözle okundu. Bu yıl 1915 Olayları’nın yüzüncü yıl dönümü. Yüz yıl boyunca Ermenilerin Türklere, Türklerin Ermenilere yaptıkları hiçbir şekilde sağlıklı konuşulmamış, tartışılmamış, doğru şekilde kaleme alınmamıştır. Yüz yıl boyunca propaganda, algı operasyonları ve kirli siyaset tarihin ve tarihi gerçeklerin önünde olmuştur. Eğer Ermeni Diasporası samimiyse dürüstse biz bütün arşivlerimizi açıyoruz. Şu ana kadar incelemesi yapılmış belge sayısı 1 milyonun üzerindedir. Biz bunları açtık. Ermenistan’ın bu tür bilgileri, belgeleri varsa onlar da açsın. Üçüncü ülkelerde varsa onlar da açsınlar. Görevlendirelim tarihçileri, siyaset bilimcileri, hukukçuları. Yapsınlar çalışmaları, gelsinler siyasetçilere bunları sunsunlar. Ondan sonra çalışarak nihai kararı verelim, bu işi kararlaştıralım. Tarih parlamentolarda siyasi kararlar alınarak, gerçek dışı hadiselere gerçekmiş nazarıyla bakılarak doğru yazılamaz, doğru okunamaz. Tarih duygusallığın, yaşanmış duyguların etkisiyle objektif bir biçimde ele alınamaz. Yüzüncü yıl dönümü vesilesiyle 1915 Olayları’yla ilgili olarak Ermeni Diasporası’nın son derece olumsuz bir kampanya yürüttüğünü biliyoruz. Biz Türkiye olarak propaganda ya da algı operasyonları peşinde değiliz. Böyle bir derdimiz yok. Her zaman açık yüreklilikle, samimiyetle 1915 Olayları’nın doğru şekilde araştırılmasının ve doğru şekilde anlatılmasının peşinde olduk. 1915 Olayları’na ilişkin arşivleri daha da genişletmenin çabasında olduk. Ermenistan’a el uzatan biz olduk. Geçen yıl yazdığım mektubu bu işi takip edenler iyi bilir. Ne yazık ki Ermeni Diasporası’nın da etkisiyle elimiz havada kaldı. Biz bu yıl yine itidal çağrılarımızı yeniledik. Gelin siyaseti alanından çıkaralım bilim adamlarına havale edelim. Bakın bu yıl 24 Nisan tarihinde Çanakkale Savaşı’nın yüzüncü yıl dönümünde Türkiye’de büyük bir tören tertip ediyoruz. Bir çok ülkeye davetlerimizi gönderdik. Bazıları katılacaklarını teyit ettiler. Bu davetimizi Ermenistan devletine de gönderdik. Atmosferi teneffüs etsinler istedik. Ama bunu yapmadılar. Bir kez daha barışın, diyaloğun önünü kapadılar. Biz kimseyi soykırımla suçlamıyoruz. Kayıpları anmak başka bir şey bunun üzerinden siyasi sonuçlar devşirmeye çalışmak başka bir şeydir” dedi.