“ÜLKE BİR YANGIN ÇEMBERİNİN İÇERİSİNDEYKEN KRİZE YOL AÇMAYIZ”
Kendisinin de CHP ve MHP genel başkanları gibi sorumluluk almaktan kaçınması halinde, Anayasal bir kriz yaşanacağını belirten Davutoğlu, “Anayasa’da diyor ki: ‘Önce partilere teklif edeceksin, ondan sonra eğer onlar hayır derse bağımsız atayabilirsin.’ Bunun üzereni nazikçe mektup yazdık. Buna halk tarafından seçilmiş 3 milletvekili olumlu cevap verdi ve bu süreç işlemeye başladı. İçtihadın böyle oluşması, benim arzu ettiğim bir şey değildi. Keşke, teamülü, içtihadı başka bir şekilde oluşturabilseydik birlikte. Peki, ben de bir parti genel başkanı olarak Sayın Cumhurbaşkanı’na deseydim ki; ‘CHP ve MHP işbirliği yapmıyor ben niye bu sorumluluğu alayım? Niye, bu seçime giderken bir sürü risk alanına gireyim?’ Böyle demiş olsaydım; çok daha büyük bir Anayasal kriz olacaktı ve ne olacağı Anayasa’da yazılmamıştı. Bu sefer, Türkiye’de hükümet boşluğu doğardı. Bu konuda benim bunu deme hakkım, Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Bahçeli kadar vardı. Ama bunu demedim. Çünkü, ülke bir yangın çemberinin içerisindeyken ve herkes kaygıyla ‘acaba nasıl bir hükümet oluşacak’ diye beklerken, biz bir krize yol açmayız. Bunu Sayın Bahçeli’nin anlaması gerekiyordu. Bir Cumhurbaşkanı bir Başbakan’a Anayasa kitapçığını fırlattığında ülkenin nasıl bir krize girdiğini, Sayın Bahçeli rahmetli Ecevit’in yanında otururken yaşadı. Biz, sorumluluğumuzun gereğini yaptık” diye konuştu.
“TUĞRUL TÜRKEŞ İLE ÖNCEDEN BİR TEMASIM OLMADI”
Başbakan Davutoğlu, Tuğrul Türkeş ile bakanlık teklif etmeden önce bir teması olup olmadığı yönündeki soruya, şu şekilde cevap verdi:
“Sayın Türkeş ile ben mektubu yazıp gönderene kadar hiçbir görüşmem, hiçbir temasım olmadı. Ama Sayın Türkeş’i geçmişten tanıyorum. Birçok toplantıda birlikte olduk. Rahmetli Türkeş’le ilgili yayınlanmamış çok geniş bir araştırmam vardır. Üniversitede yüksek lisanstayken; siyasi faaliyetleriyle ilgili yaptığım bir çalışma var. Aile geçmişini de bilirim, kendi siyasi kariyerini de bilirim. Bu anlamda ‘evet’ cevabını vermesi beni şaşırtmadı. Hiçbir temasım olmadı ama cevabına da şaşırmadım. Bu çerçevede Sayın Türkeş ile ‘evet’ dedikten sonra bir görüşmem oldu. Teşekkür ettim ve ertesi gün bir araya gelmeyi arzu ettiğimi ifade ettim. Sonra bir araya geldik, 1 saati aşkın da bir görüşmemiz oldu. Sayın Türkeş, bence içinden gelen sesi dinledi. İçinden gelen sesin ona ‘bu bir devlet görevidir, şuanda bunu yapmazsam ileride izah edemem’ dediğine inanıyorum.”
“TUĞRUL TÜRKEŞ AK PARTİ’YE GEÇMEK İÇİN ‘EVET’ DEMEDİ”
Tuğrul Türkeş’in AK Parti’ye geçmek için bir talebi olmadığını ve kendisinin de bu yönde bir teklifte bulunmadığını kaydeden Davutoğlu, “Sayın Türkeş’le önceden bir görüşmemiz olmadı. Sayın Türkeş MHP’nin bir milletvekili olarak, Anayasa’nın gerektirdiği vazifeyi yapmak için ‘evet’ dedi. AK Parti’ye geçmek için ‘evet’ demedi. Sayın Türkeş’e ‘eğer siz partiden ihraç edilirseniz ne olur’ diye sormadım. O zaten, böyle bir ihtimali göz önüne alarak dirayetli, cesur bir karar aldı, alternatifini düşünerek böyle bir karar almadı. Hukuken şuanda o MHP’li iken bu görevi kabul ettiği için, Anayasal görevini yerine getirmiş bir Başbakan Yardımcısıdır; benim nazarımda öyledir. Bu bir AK Parti hükümeti değil ve bu hükümete giren AK Parti’ye gelmiş olmuyor. Bu, Anayasa’nın öngördüğü bir geçici Bakanlar Kurulu’dur. Burada herkes, o kuralın gereği olarak orada. Ben bunu Sayın Türkeş’e söylemeyi etik görmem, Sayın Türkeş’le böyle bir konuyu konuşmayı da Anayasal zorunluluğa uygun görmem” ifadelerini kullandı.
Davutoğlu, bakanlık teklifine olumsuz cevap verenlerin kendisini şaşırttığını söyledi. Levent Tüzel’in ‘hayır’ demesinin HDP’nin kendi içerisindeki bir süreçten kaynaklandığını kaydeden Davutoğlu, “Hayır, diyenlerin hepsine şaşırdım. Bir kısmı şahsen tanıdığım isimler; ‘hayır’ diyen herkese şaşırdım. Onları tanıdığım kadarıyla, tercih ediş gerekçelerime bakarak şaşırdım. Levent beyin ‘hayır’ demesi, gördüğüm kadarıyla başka gerekçelere dayanıyor. Normalde ‘hayır’ demeyebilirdi diye düşünüyorum. O, HDP’nin kendi içerisinde, EMEP’in Genel Başkanı, o anlamda farklı bir ‘hayır’ o. Diğerlerinin hükümete katılmama kararından daha farklı olarak, kendi içlerinde bir süreçle alınan bir husus. Bildiğim kadarıyla, önceden ‘hayır’ diye bir önyargısı yoktu onun” değerlendirmelerinde bulundu.
Başbakan Davutoğlu, bakanlık teklif etmek için telefonla Ayşen Gürcan’ı aradığında, aralarında geçen diyalogu şöyle anlattı:
“Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olarak atadığımız arkadaşımız Ayşen Hanım’ı aradım. İstanbul’da olduğunu düşünüyordum; sonra dedi ‘ben Mescid-i Aksa’dayım.’ Sonra bağlantı kesildi. Ardından bir daha bağladılar. ‘Mescid-i Aksa’dasınız ama Türkiye’ye gelseniz iyi olur. Sizinle ilgili hayırlı bir haberim var. Sizi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na öngördük’ dedim. Ardından kesildi telefon. Sonra, ‘Sayın Başbakanım, sosyal politikaları anladım ama gerisini anlayamadım, ne oldu’ dedi. Dedim ki, ‘Mescid-i Aksa’dasınız dua edin, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na atandınız.’ Tekrar görüşme kesildi. Daha sonra bir daha bağlandık, ‘efendim, bu sefer aileyi de anladım da sonunu anlamadım’ dedi. Derken, 7-8 telefon bağlantısı sonrasında hayırlı haberi aldı ve ‘efendim, hemen geliyorum’ dedi. Teveccühü için teşekkür ettim. Haberi, Mescid-i Aksa’da almış olması da hayırlı oldu.”
Güncelleme Tarihi: 29 Ağustos 2015, 09:36