EŞİM GECENİN İKİSİNDE AMELİYATTAN GELİYOR
Sizin kadına şiddete karşı başlattığınız bir seferberlik var. Bunun detaylarını alabilir miyiz? Mesela denetimli serbestlikle ilgili çok ciddi sorunlar var. Doğum izninin artırılmasıyla ilgili annenin çalışmasına yönelik çalışma söz konusu. Fakat patronlar kadınları çalıştırmaktan çekinebilir. Bunun için bir tedbiriniz var mı?
Yeni düzenleme kesinlikle patronlara yük getirmiyor. Hepsi devletin üzerinde. Kendi özel hayatımdan da bildiğim bir mesele... Bizim hayatımız zor gerçekten. Sare Hanım hâlâ ameliyata giriyor. Pazartesi gecesi gece ikide geldi. İstanbul'daydı. Onun işi benim işimden daha az önemli değil. Eğer başbakanken hanımıma bu imkânı sağlıyorsam, herkes yapmalı. Dolayısıyla çalışan kadınla anne olmak arasındaki o gerilimi çözmek lazım. Ne gerekiyorsa yapacağız. Kadına yönelik şiddet konusunda ise, 14 şehirde şiddet önleme ve izleme merkezi var. Onu 81 kente yayacağız. Kadını da “şu anda tehlikeli bir yere yaklaşıyorsunuz” diye uyaracak yeni bir sistem getiriyoruz. İki tarafı da takip edeceğiz. Pilot uygulamasına Ankara ve İzmir'de başladık, bütün Türkiye'ye yayacağız. Kadına yönelik şiddete karşı bir dizide filmde iyi örnek varsa ödül vereceğiz. Bir de şiddet uygulayanlara rehabilitasyona değinmek istiyorum. Şiddet uygulayan erkeklerin çoğu alkol ya da uyuşturucu bağımlısı. Onları psikolojik tedaviye alacağız.
Demirtaş, “Osmanlı, Çanakkale'de Rus çarlığının, Alman hamlelerinin, emperyalizminin kuklası olmuştur” dedi. Nasıl değerlendiriyorsunuz bu açıklamayı?
O zaman Demirtaş da İngiliz, Fransız sömürgeciliğinin kuklasıdır. Yüz yıl sonra bu kadar şehidin üzerine bu yorum yapılıyorsa demek ki Osmanlı devletinin karşısında olan safta duruyor. Selahattin Demirtaş son zamanlarda böyle çıkışlarla 'ben varım' demek istiyor. E ben varım diyecekse, bunu samimi bir şekilde yapacaksa yüzleştiği tarihi önce bir bilsin.
“Son Mektup” filminin galasına katıldınız. Mustafa Kemal neredeyse hiç yok diye eleştiriliyor. İlker Başbuğ'un da benzer bir çıkışı var. Ne dersiniz?
Bence iyi bir filmdi. Bir problem görmüyorum. 'Niye Mustafa Kemal yok' demek doğru değil. “2. Dünya Savaşı'nda niye her yerde Roosevelt yok, ya da Churchill?” diye soruyor muyuz? Filmde var gördüğüm kadarıyla. Dikkat ederseniz o dönemin padişahının adı da geçmiyor. Hiç Enver Paşa'yı duydunuz mu? Erkan-ı Harbiye reisi yani Genelkurmay Başkanı, Savunma Bakanı... Nihayetinde filmde mikro hayatlar üzerinden bir savaş anlatılıyor. Çok abartmamak gerektiğini düşünüyorum. Kılıçdaroğlu, “Hutbede neden Mustafa Kemal yok” diyor. Bunu eleştirebilirsiniz ama Kılıçdaroğlu grup toplantısında Diyanet İşleri Başkanlığımıza hitaben, “Siz nasıl bu kadar nankör olabilirsiniz?” diyor. Allah aşkına dünyanın neresinde bir din adamına ''nankör'' ifadesiyle yaklaşılıyor? Yunanistan'da başpiskopos için nankör diyebilir mi birisi? Derse halk önüne nasıl çıkabilir? Ya da Papa hakkında bir yerde zikredebilir misiniz? Hadi eleştirdin diyelim, bunun da bir adabı var. Diyanet İşleri Başkanımıza kimse “nankör” diyemez. Atatürk'ün Çanakkale'deki rolü zaten herkesçe malum. Biz de zikrettik. Hiçbir yerde zikredilmemesi gibi bir durum yok. Anlaşılan Kılıçdaroğlu seçim öncesi laik, ulusalcı oyları tekrar tahrik etmek istiyor kendince.
Nasıl bir Nevruz bekliyorsunuz? Abdullah Öcalan'ın mesajı ile ilgili bir beklenti var...
2013 Nevruz'undaki o olumlu atmosferle gidilmesini, onun bir adım öteye götürülmesini bekliyorum. O zaman silahlı unsurların bırakılması yoktu, silahların Türkiye'yi terk etmesi vardı. 2 yıllık bir kayıp var ortada. Biz gerekli adımları attık. Dikkat ederseniz 6-7 Ekim olaylarını çözüm sürecine zarar vermeden ama kamu düzenini sağlayacak şekilde aştık. Ve en zor addedilen dönemlerde iç güvenlik yasası ile ilgili görüşmeler devam ederken silahları bırakma açıklaması da önemli bir adımdır.
“Şu tarihte kesin bırakılıyor” gibi bir çağrı bekliyor musunuz?
Son açıklama zaten bunun ipuçlarıdır. Silahları bırakma çağrısı açıkça orada var, kongreye çağırıyor.
Kandil “çağrı gelmeyecek” diye bir açıklama yaptı. Cemil Bayık da kongrenin sönük geçmesi için uğraşıyormuş. Onunla ilgili bir bilginiz var mı?
Çağrı yapıldı bile. Kimse son açıklamanın içini boşaltmaya kalkmamalı. Kimse şahsi ve siyasi hesapları sebebiyle o açıklamanın muhtevasına, özüne zarar verecek bir yaklaşım içinde olmamalı. Açıklamanın içeriği bellidir, silahsızlanmadır. Bunun yöntemi bellidir. Bir kongre toplanacaktır. Açık ve nettir. Dolayısıyla bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Nevruz'da yapılacak temel açıklamaların herkes tarafından -sadece İmralı tarafından değil- olumlu atmosferde yapılması gerektiğini düşünüyorum.
BİR FİLMİ BİLE RAHAT İZLETTİRMİYORLAR
Başbakan Davutoğlu, “Son Mektup” filmini izledikten sonra oyuncularıyla bir araya geldi. Filmi izlerken yaşadığı bir olayı anlatan Davutoğlu, “Korumam, filmin en hassas yerinde 'Efendim, bilmem kim acil şekilde sizi arıyor' dedi. 'Mesaj yazsın' dedim. 'Bitince arasın' dedim. 'Acil, diyorlar efendim' dedi. Arada onunla konuştum. Bir filmi bile rahat izlettirmiyorlar” dedi.