Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ‘kampüs’ yerine ‘külliye’ ismi önerisi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Esenboğa Kampüsü’nün temel atma ve Bilkent Sağlık Temel Bilimler binasının açılış töreninde ‘kampüs’ ifadesi yerine ‘külliye’ ifadesinin daha isabetli olacağını belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ‘kampüs’ yerine ‘külliye’ ismi önerisi
banner98
 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Esenboğa Kampüsü’nün temel atma ve Bilkent Sağlık Temel Bilimler binasının açılış töreninde ‘kampüs’ ifadesi yerine ‘külliye’ ifadesinin daha isabetli olacağını belirterek, “Mahalle mi koysak, yoksa benim aklıma tarihimize gitmek, dönmek geldi. Dedim ki, herhalde buna ‘külliye’ daha güzel olur diye düşündüm ve bu yeni dönemde ilk olur. Dolayısıyla Esenboğa Kampüsü yerine Esenboğa Külliyesi temel atma töreni çok daha isabetli olur diye düşündüm” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Esenboğa Kampüsü’nün temel atma ve Bilkent Sağlık Temel Bilimler binasının açılış törenine katıldı. Törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, açılış töreni öncesinde Milli Eğitim Bakanı Nabi Acı ile birlikte ‘kampüs’ kelimesiyle ilgili aralarında müzakere ettiklerini söyledi. Kampüs kelimesi konusunda Bakan Avcı ile yaptıkları müzakereyi anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan,

“Mahalle mi koysak, yoksa benim aklıma tarihimize gitmek, dönmek geldi. Dedim ki, herhalde buna ‘külliye’ daha güzel olur diye düşündüm ve bu yeni dönemde ilk olur. Dolayısıyla Esenboğa Kampüsü yerine Esenboğa Külliyesi temel atma töreni çok daha isabetli olur diye düşündüm. Bu vesileyse Çubuk Külliyesi’nin hayırlı olmasını, inşallah biran önce tamamlanarak hizmete girmesini temenni ediyorum” diye konuştu.

Proje çalışmalarında Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektörü ile beraber olduklarını, orada fakirinde emeği olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihi bugüne, bugünü yarına taşıyacak külliyenin mimari çalışmalarını da görme ve emek verme noktasında bir katkısı olduğunu kaydetti.

“‘İSTEMEZÜKCÜLÜK’ ÜNİVERSİTE MENSUPLARININ DİLİ, ÜSLUBU, TARZI OLAMAZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bittiğinde Türkiye’de çok önemli ve kendisinden bahsettiren bir proje olacağına inandığını vurguladı. 1 milyon metrekare kapalı alana sahip olacak böyle bir külliyenin geleceğin güçlü nesillerini de yetiştireceğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan,

“Bu güzel hizmetlerimizin üniversitemize ve ülkemize kazandırılmasında emeği geçen herkesi kutluyorum. 2010 yılında kurulan genç bir müessese olmasına rağmen Yıldırım Beyazıt Üniversitemizin çok hızlı bir şekilde mesafe katettiğini, seçkin bir eğitim kurumu olma yolunda emin adımlarla ilerlediğini görüyorum. Çubuk Külliyesi tamamlanıp arzu edilen fiziki alt yapı oluşturulduğunda Yıldırım Beyazıt Üniversitemizin çok daha ileri seviyelere ulaşacağına olan inancım tamdır. İnşallah bu yılın sonunda ilk etabının açılışını gerçekleştireceğimiz bu külliye diğer üniversitelerimiz içinde örnek teşkil edebilecek eğitim yuvası olarak faaliyet gösterecektir.

Türkiye’nin her alanda kalkınmasına, ilerlemesine, büyümesine katkı sağlayacak yüksek öğretim kuruluşlarına, fakültelere, üniversiteler, öğretim üyeleri, öğrencilere şiddetle ihtiyacımız var. ‘İstemezükcülük’ belki zaman zaman siyasetin dili olabilir. Ama asla üniversitenin, üniversite mensuplarının dili, üslubu, tarzı olamaz. Üniversite dediğimiz kurul eğer araştırmanın, yenilikçiliğin kalesiyse ona yakışanda bu doğrultuda hareket etmektir. Yıldırım Beyazıt Üniversitemiz işte tam da böyle bir yüksek öğretim kurumu olarak kuruldu ve aynı doğrultuda gelişmesini sürdürüyor. Üniversitemizin ülke içindeki ve uluslararası alandaki başarıyla önümüzdeki dönemde yeni Türkiye’nin sembol kurumları haline geleceğine inanıyorum” dedi.

“BİLİMDE ÜNİVERSİTELER DE ÖZÜR DİLEYEREK SÖYLÜYORUM MİLLETİN GERİSİNDE KALDI”
2023 hedeflerine ulaşma noktasında en büyük desteği üniversitelerden beklediklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’yi bilgiyi, teknolojiyi ithal eden ülke olmaktan çıkarmanın ötesine geçilip, bilgiyi ihraç, üreten bir ülke konumuna getirmek istediklerini ifade etti. Tüm alanlarda yeni Türkiye’nin iktisadi ve sosyal mimarisini biçimlendirecek olanın da yine üniversiteler olması gerektiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan,

“Bilim, toplumun önünde yürümek, ona rehberlik etme durumunda olan bir yapıdır. Toplumun gerisine düşen bir bilim her şeyden önce saygınlığını kaybeder, onunla birlikte işlevini de yitirir. Türkiye’nin geçtiğimiz 12 yılda yaşadığı büyük değişim sürecine baktığımızda maalesef diğer pek çok kurum gibi bilimde, üniversitelerin de özür dilerek söylüyorum milletin gerisinde kaldığını görüyoruz. Bu iş hayatında böyle, sosyal gelişmelerde böyle, siyasette de böyle.

Daha da kötüsü üniversiteler sadece toplumun gerisinde kalmamış, aynı zamanda farklı dönemlerde farklı vesayet anlayışlarının aracı haline de dönüşmüştür. Türkiye’nin bir takım güçler tarafından biçimlendirilme çabalarına en büyük desteğin akademisyen sıfatı taşıyan bazı kimseler tarafından verilmesini gerçekten üzüntü verici buluyorum. Yine Türkiye’nin üniversitelerinde inşallah ne 27 Mayıs, ne 12 Eylül sürecinde ne de 28 Şubat döneminde yaşandığımız üzüntü verici görüntülere bir daha şahit olmayacağımıza inanıyorum” şeklinde konuştu.

“BU CAN BU TENDE OLDUKÇA BU YAPIYA KARŞI MÜCADELEMİ SÜRDÜRECEĞİM”
“Paralel yapı”ya yönelik eleştirilerde de bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Son olarak geçtiğimiz yıl adalet ve emniyet bürokrasisi içinde yuvalanmış bir çetenin başını çektiği demokrasi darbesi teşebbüsünü de milletimizin desteği ve feraseti ile bertaraf etmeyi başardık.

Bu yapının özellikle hedef aldığı yerlerden birinin de üniversitelerimiz olduğunu biliyoruz. Devletimizin ve milletimizin varlığı ve bekası için tüm kurumlarımızın mutabakatıyla resmen tehdit olarak tanımlanan bu yapının diğer yerlerle birlikte üniversitelerdeki etkinliğini de sona erdirmek kanaatindeyiz. Diğer vesayet odaklarının yanında bu yapının da Türkiye’nin geleceğinde yeri olmadığını buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bu can bu tende oldukça bu yapıya karşı mücadelemi sürdüreceğim. Bunu açıkça söylemek istiyorum.”

“ÜNİVERSİTE İMTİHANLARINA GİREN ÖĞRENCİLERİMİZİN YÜZDE 80’İNİN YERLEŞEBİLECEĞİ KADAR KONTENJAN VAR”

12 yıl önce milletin teveccühü ile ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendiklerinde Türkiye’yi eğitim, sağlık, adalet, emniyet temelleri üzerinde yükselteceklerinin sözünü verdiklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, o zamanlar milli bütçeden eğitime ayrılan payın geri sıralarda olduğunu, bunu kendilerinin birinci sıraya çıkardıklarını söyledi. Personelde de birinci sıraya çıkardıklarına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan,

“Çünkü eğitimde öyle veya böyle başarılı olmaya mecburuz. Bunu halletmeye mecburuz. Hamdolsun bu sözümüzde durduk. Sağlıkta da aynı şekilde ideali yakalamak üzereyiz, yakalayacağız. Hele hele bu şehir hastaneleri ile birlikte bu olay çok daha farklı bir konuma gelecek. 235 bin yeni derslik yaptık ve sınıflardaki öğrenci sayılarını 30’lu rakamlara indirdik. Hatta hatta altında olan sınıflar var. Hiçbir evladımız maddi imkansızlık sebebiyle eğitimden mahrum kalmasın diye ihtiyacı olan tüm öğrencilerimize ha kredi ha burs verdik. ‘Geri döndürmek yok’ dedik.

Bugün ilköğretim, ortaöğretime, üniversiteye, yüksek lisansa, doktoraya kadar eğitim tüm kademelerindeki öğrencilerimiz için güçlü destek sistemi var. Bir dönem Türkiye’de en büyük sorun üniversite eğitimiydi. Daha sonrası bu imkanı elde edebilmekti. Sınava giren her 20 kişiden, 10 kişiden ancak bir tanesi, bakın istediği yerde öğrenim görme demiyorum, üniversiteye kayıt yaptırma hakkını elde edebiliyordu. Biz çarpıklığa dur dedik. Yığılma nerede diye baktık, üniversiteye girişte olduğunu gördük. Hemen kolları sınadık. Üniversite sayısını 176’ya çıkardık. Bugün üniversite imtihanlarına giren öğrencilerimizin yüzde 80’inin yerleşebileceği kadar kontenjan var. Artık üniversitede kayıt olacak yer bulmakta değil, en cazip bölümleri, en iyi fakülteleri, en beğenilen üniversiteleri seçme konusunda hamdolsun Türkiye’de bir yarış var” dedi.

“TÜRKİYE’DEKİ SAĞLIK SİSTEMİ AVRUPA VE ABD’DE DAHİ YOK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin geleceği için öncelikli gördükleri bir diğer alanın ise sağlık olduğunu belirterek, “Burada da çok büyük dönüşüm gerçekleştirdik. Burada açılışını yaptığımız Tıp Fakültesi ve Sağlık Bilimleri Fakültesi’yle uygulama birimi olan hemen yakınımızdaki Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi bunun en güzel örneklerinden biridir. Hem yetişmiş insan kaynağı, hem fiziki altyapı hem de işleyiş bakımından ülkemizde sağlık sistemi pek çok ülke tarafından örnek alınan bir düzeye geldi.

Açık söylüyorum, bugün ülkemizde verilen sağlık sistemlerinin kalitesini ve yaygınlığını Avrupa’da ve ABD’de hadi bulabilmeniz zor. Nitekim artık ülkemize Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyanın dört bir yanından sağlık hizmeti için akın akın insanlar geliyor. Tedavi için bizim vatandaşlarımızın yurt dışına gittiği günlerden hamdolsun bugün yurt dışından insanların ülkemize geldiği günlere ulaştık. Muayene olmanın, tedavi olmanın, ilaç bulabilmenin katlanılmaz bir çile olduğu günlerden işte bugünlere geldik. Bundan daha büyük bir mutluluk olabilir mi?

Hele hele kısa bir süre önce merhum Savaş Ay’ın bir programı vardı, o programını eğer izlediyseniz orada İzmir’den, İstanbul Okmeydanı’ndan SSK hastanelerinin örneklerini vermişti ve orada maalesef bir yavrumuzun yanlış iğne yapma sebebiyle kolunun nasıl kesildiğini anlatıyordu. Hatta yine aynı programda bir hanım kardeşimizin maalesef yanlış teşhis sebebiyle ne hale getirildiğini orada gösteriyordu. Onun dayanında ne yazık ki koğuşların ne halde olduğunu gösteriyor ve o çöp kutularına veyahutta o serum şişelerinin nasıl atıldığını, odaların içerisinde bunların nasıl bir pislik arz ettiğini gösteriyordu. Halbuki hijyenin egemen olması gereken bir hastanenin koğuşu veya odası böyle olabilir mi? Ama o günleri yaşadık, şimdi bu günlere geldik.

Artı bugünlerde bunları görmek adeta mümkün değil. Daha iyiyiz, hele hele bu şehir hastaneleriyle birlikte çok daha iyi bir konuma geleceğiz. İşte şurada Bilkent’e şimdi bir şehir hastanesi inşa ediyoruz. Hızla yükseliyor. Aynı şekilde ülkemizin pek çok şehrinde, ki hedefimiz ilk etapta 30 büyükşehire, bunları kurmamız. 30 büyükşehirde bunları kuracağız. Bu inşaatlar devam ediyor. Burada hemen yakınımızdaki Bilkent Şehir Hastanesi devam ediyor. En modern cihazları, en yeni teknikleri ülkemize kazandırıyoruz. Bunun yanında her vatandaşımızı Genel Sağlık Sigortası kapsamına alarak adil ve işleyen bir sistem kurduk. Tıp fakültelerimizde, sağlık bilimlerinde yetişen kardeşlerimiz, insanlarımıza daha ileri standartlarda hizmet verebilmek için adeta yarışıyorlar” diye konuştu.

“DÜNYA 5’TEN BÜYÜKTÜR”
Aynı şekilde adalet ve güvenlik noktalarında hem fiziki hem insan gücü anlamında çok büyük atılımlar gerçekleştirdiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’yi 2053-2071 vizyonlarına kavuşturacak nesilleri bu şekilde yetiştireceklerini kaydetti. Türkiye’nin bu potansiyele sahip olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan,

“Milletimiz bu birikime, bu idareye ve bu kararlılığa sahiptir. Bundan hiç endişemiz olmasın. Yeter ki kendimize olan güvenimizi kaybetmeyelim. Yeter ki üzerimizde oynanan oyunların farkında olalım. Artık her 10 yılda bir krizlerle, darbelerle, müdahalelerle yerle yeksan kazanımları heba edilen, geriye itilen bir Türkiye yok. Artık dirayetli, ferasetli, medeniyet müktesabatının bilincinde olan, geleceği ilişkin hedefleri bulunan ve bu doğrultuda azimle ilerleyen bir Türkiye var. Biz sadece yeni üniversiteler kurmadık. Yeni okullar, hastaneler yapmadık. Yeni yollar, toplu konutlar, barajlar, hava limanları inşa etmedik. Biz sadece demokrasimizi güçlendirmedik.

Mazlum ve mağdur tüm toplumların, devletlerin ümidi haline gelmedik. Biz aynı zamanda milletimizin yüzlerce yıllık hayallerini, beklentilerini, taleplerini gerçeğe dönüştürdük. Biz işte bu şekilde yeni Türkiye’nin temellerini attık, sütunlarını yükselttik. Gençlerimizin bizden sonra gelecek tüm nesillerin başının dik, zihninin berrak, yüreğinin sağlam olmasını sağlayacak bir iklimi tesis ettik. Geçmişinden gurur duyan ve oradan aldığı güçle geleceğe güvenle bakan bir ülke olarak yolumuza devam ediyoruz ve devam edeceğiz. Üstat Necip Fazıl’ın ifade ettiği gibi ‘Yarın elbet bizim, elbet bizimdir. Gündoğmuş, gün batmış ebed bizimdir.’ Milletler arası hukuk noktasında bu şahsıma tebliğ edilen fahri doktora sebebiyle özellikle ‘Dünya 5’ten büyüktür’ tezini uluslararası gündeme taşıma konusundaki hassasiyetim sebebiyle son olarak da BM Genel Kurulu’nda ciddi manada ağırlık verdim ve gittiğim her uluslararası toplantıda da bunu işliyorum, işlemeye de devam edeceğim.’Dünya 5’ten büyüktür.’ Çünkü, BM Güvenlik Konseyi’nin 5 tane daimi üyesinin bir tanesinin dudaklarının arasına siz tüm dünyayı mahkum edemezsiniz. 195 ülke o bir dudağın arasına mahkum edilemez. ‘O ne derse odur’ olamaz. Öyle olursa işte Suriye’de 350 bin insanın ölümüne seyirci kalırsınız.

Öbür tarafta Libya’da şuanda olanları biliyorsunuz. Irak’ta her gün olanları biliyorsunuz. Binlerce ve on binlerce insan öldürülüyor. Ses var mı? Yok. Müdahale var mı? Yok. Söylenen ney, ‘efendim havadan bombalarım’, ‘karadan’ ona karışmam. Yapacaksan bir işi tam hakkıyla yap. Bizimle yapacaksan o zaman bizim söylediklerimize önem vereceksin, değer vereceksin. Ne yapıyorlar ’hayır’ diyorlar. Dert başka. İşte Kobani’de yaşananlar. Any-el Arab’ta yaşananlar çok açık ve net ortada” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye konusunda söylemlerini tekrarlayarak, “Biz ne dedik, ‘Sadece havadan bombardımanla bu işi çözemezsiniz.’ Nitekim öteki gün Rasmussen Gaziantep’te bu konuya girdi. ‘Sadece havadan bu işi çözmek mümkün değil’ dedi. ‘Kara harekatının da olması lazım’ dedi. ‘Biz karaya girmeyiz’ diyorlar, bizde onlara dedik ki, ‘siz girmeyecekseniz o zaman gelin Özgür Suriye Ordusu’nu destekleyin.’ Özgür Suriye Ordusu’nu desteklemedi. Kimi desteklediler? DEAŞ ile Kobani’de savaşan bazı gurupları desteklediler.

PYD ve PKK. Ben kendilerine şunu çok açıkça söyledim, sayın Obama’nın kendisine telefon görüşmemizde söyledim. Dedim bakınız PYD, PKK gibi o da bir terör örgütüdür. Onların orada devlet kurmasına müsaade etmenin yollarını mı aralıyorsunuz? Kabine açıkladı bunları, ona mı aldanıyorsunuz. Maalesef PKK ile PYD birbirinin aynısıdır ve dertleri nedir? Dertleri Kuzey Suriye’de bir devlet oluşturmaktır. Bu devleti Afrin, Kobani, Kamışlı’ya kadar o bölgede Suriye’nin kuzeyinde kurmaktır. Biz buna Türkiye olarak sıcak bakamayız. Hemen ardından Fransa’ya gittim, sayın Hollande ile bu konuyu konuştum. O da Kobani’yi sordu. Dedim ‘Kobani’yi sormayın. Gelin Halep’i sorun. Halep bizim için önemli.’ Çünkü Halep’te 1 milyon 200 bin insan var. Kobani’de artık insan yok, bunların hepsi bizim ülkemize geçti. Onlar zaten Türkiye’de. Ama Halep’te 1 milyon 200 bin insan var.

Halep’te kültür var, ekonomi var, tarih var, medeniyet var, orada bu çökertiliyor şuanda. Gelin buna müdahale edin veya müdahale edelim. Orayı bir kenara koydular, sadece yattılar kalktılar Kobani dediler. ‘İki günde Kobani bitecek’ dediler. ‘Onun için oraya yardım göndermemiz gerekir’ dediler ve 3 tane C130 uçağı ile yardım indirdiler. Bu yardımların bir kısmı DEAŞ’ın eline geçti ve bir kısmı PKK ile PYD’nin eline geçti. Dünyaya bunların nasıl baktığını anlatma bakımından bunları söylüyorum. Dünya 5’ten büyüktür. Bunu bilmemiz lazım. Biz BM Güvenlik Konseyi’ndeki 5 tane daimi üyeye bütün dünya mahkum olamaz. Onun için dünyada gittiğimiz ülkeleri bu noktada uyarıyoruz. Diyoruz ki, ‘Gelin bu konuda sesinizi yükseltin.’ Peki ne olacak, olacak olan şey şu.

Bu sayı 15 mi olur, şuanda biliyorsunuz 10 tane geçici üye var. 15’ten 20 mi olur, 20. Dönerli olsun veya iki yılda bir bu 20 üye değişsin. Bu 20’den dini durumlar, kıta temsili, tüm bunlar göz önüne alınsın, hatta hatta etnik yapılar bile göz önüne alınsın. Tüm bunları değerlendirmek suretiyle bu yapılsın. Şuanda üç tane kıta temsil ediliyor. Avrupa, Asya, Amerika. Bu daimi üyelerin arasında başka yok. Dini durumdan baktığınız zaman bir tane Müslüman ülke yok. 1.5 milyarlık bir İslam dünyası var. O zaman BM Güvenlik Konseyi ne işe yarar. Ben orada temsil edilmiyorum. Benim temsil edilmediğim BM Güvenlik Konseyi benim adıma konuşamaz zaten. Şimdi biz onun bedelini ödüyoruz. Onun için ‘Dünya 5’ten büyüktür’ tezini dünyaya yayacağız. Şu anda STK’lar çalışmaya başladı bu konuda, inşallah bu daha da yaygınlaşacak” şeklinde konuştu.

Fahri doktoranın ‘hukuk dalında’ verilmesinin kendisi için bir gurur kaynağı olacağını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nin adını aldığı Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt Han’ın ‘tuğrası’ takdim edildi. Tuğra, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Doğan tarafından takdim edildi. 

Güncelleme Tarihi: 07 Ocak 2015, 17:42
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner103

google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0