"Olay çıktığı bir gün önce Diyarbakır’ın Ergani ilçesine düğün için gittim. Ergani’den Diyarbakır’a babama ait olan eve geldiğimde saat 23.00 sıralarında televizyonda haberleri izlerken, Ramazan Baran’ın öldürüldüğünü duydum. Ramazan Baran ile tanışıklığım var. Ölümünü duyunca şok oldum. Sabah olduğunda Baran’ın cenazesinin Yeniköy Mezarlığı'nda defnedileceğini duydum ve cenazeye katılma kararı verdim. Cenazenin önce Kurşunlu Camisi'nde getirileceği öğrenmem üzerine ben de camiye gittim. Ancak ben camiye gittiğimde cenaze namazı kılınmıştı. Buradaki kalabalık Yeniköy Mezarlığı'na doğru yola yürüyüşe geçti. Ben de bu grupla birlikte mezarlığa doğru yürümeye başladım. Yürüyüştekiler sık sık slogan atıyordu. Ben de atılan sloganlar eşlik ediyordum. Grup içinde bulunan bir çok kişi yüzünü kapatmıştı. Ben de bu şahıslardan etkilenerek, atletimi çıkartıp, yüzümü kapattım. Yürüyüş güzergahında daha sonra askeri alan olduğunu öğrendiğim ama olay sırasında neresi olduğunu bilemediğim bir bölgenin yanından geçerken direkte asılı olan Türk bayrağını gördüm.
Birden grup içerisinden yüzleri maskeli şahıslar tarafından bayrak direğinin yanında bulunan kulübe taşlandı. Benim aklıma birden asılı olan bayrağı indirmek geldi. Öfkemden ne yaptığımı bilmiyordum. Hızlı bir şekilde bayrağın bulunduğu alana gittim. Demir kapının üzerinden dikenli telin olmadığı köşeden atlayarak bayrak direğine ulaştım. Bayrağın direğine elime eldiven takmadan tırmandım. Bayrağı hızlı bir şekilde çektim. Güneş ışığından çürümüştü, bayrağın ipi kolayca koptu, ben de bayrağı alarak aşağı indim. Geri döndüğümde kapının üstünden atladığım vakit bayrak elimden düştü. O hengamede bayrağı kimler aldığını bilmiyorum. Kalabalık içinde birkaç kişi gelip bana, neden böyle bir şey yaptığımı sorup, hayatımın kararacağını söyledi. Bunun üzerinde çok korktum. Hemen köyüme geri döndüm. Yaptığım bu eylemi korkudan dolayı eşim dahil hiç kimseye anlatmadım. Bu olaydan sonra, herhangi bir örgüt mensubu benimle irtibat kurmadı.”
Güncelleme Tarihi: 12 Ağustos 2014, 14:04