1 Kasım Genel Seçimleri sonrasında ülke olarak tamda rahata kavuştuk derken tam tersine başımızdan musibetler eksik olmadı!
Gerçi bunda da vardır bir hayır demek lazım ya...
Bir taraftan Rusya ile yaşadığımız uçak düşürme krizi, bir taraftan doğudaki hendek savaşları ve diğer taraftan Suudi Arabistan ve İran arasında yaşanan Şii-Sünni kavgası...
Ha birde bu zihniyetleri mevcut hükümetten kaynaklandığını savunan ve destek veren sözüm ona gezici, entelektüel ve modern kişiler var.
Bunlara kalsa her şey hükümettin yaptığını savunurlar.
Hatta bu geziyi savunanlar utanmadan ölünün arkasından ileri geri bile konuşurlar!
Utanmazlar, sıkılmazlar, Allah'tan da korkmazlar...
Bu arada değerli meslektaşım Gazeteci büyüğümüz Hasan Karakaya ağabeyimize kutsal topraklarda hayatını kaybettiğinden dolayı rahmet diliyoruz. Kederli ailesine sabırlar diliyorum.
Yani her şeyin sorumlusu Ak Parti'dir.
Hatta ülkeyi ve dünyayı bu duruma getiren sanki Ak Parti hükümeti ve kurucu genel başkanı ve halk tarafından ilk kez seçilmiş Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'mış gibi suçlarlar.
Aslında sormak lazım ülke olarak gezi direnişini savunanlar bu ülkeye hizmet eden kişilerin neden haklarını yiyorlar.
Alın size bir örnek Bursa'dan vereyim. Ak parti'yi her ortamda kötüleyen ve nerde akşam orda sabah diyen sözüm ona entelektüeller, yazarlar, akademisyenler Ak Partili Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe'nin yaptırdığı Bursa Timsah Arenanın açılısının ardından söylediklerine bir bakın. Güya AK Parti hizmetlerini beğenmeyenler, tam tersine bu olaydan gurur duyup, öz çekim yaparak millete hava atmasını biliyorlar.
Yine bu iktidarın yaptığı ve sonrasında bu eserleri eleştirenler en başta bu yapıları kullanarak konuşmalarını da anlamış değilim.
Sezar'ın hakkı Sezar'a kardeşim...
Yani nerden bakarsanız bakın yapıcı muhalefet yapmayanlar halk tarafından da dışlanmaya mahkumdur.
Bu aziz milletimiz her zaman her şeyin iyisini bilir.
Yani birlerinin dediği gibi 'Benim oyumla, çobanın oyu bir mi?' veya bir gazetenin manşetindeki gibi 'Beyninizi almadan sandığa gitmeyin' yazılarını ve sonrasında neler olduğunu hep beraber yakın tarihte gördük.
Dumur oldular...
Hele Kürt siyasetinin savunucusu olarak yola çıkan sözde siyasi parti olan HDP'nin Eş Başkanı Selahattin Demirtaş'ın hendek siyasetini savunması ve gezi direnişini savunması beni hiçte şaşırtmadı.
Bu siyasi parti; ülkeyi nasıl kaosa sokarım, sempatizanı olan insanları nasıl hükümete karşı kışkırtıp sonrası kandan nasıl nemalarım onun derdinde...
Bunların örneği çok.
Selahattin Demirtaş Kobani olaylarında partililerine denemedi mi? Sokağa çıkın diye?
Talimat vermedi mi?
Verdi ve sonrasında ne oldu.
Bu ülkenin 50 vatandaşı hayatını kaybetti.
Peki neden?
Bu insanların hayatı bu kadar ucuz mu?
Sormak lazım.
Peki bu ölen kişilerin hesabını HDPliler verdi mi?
Tabi hayır!
Geçen hafta Başbakan Ahmet Davutoğlu gurup toplantısında güzel bir konuya değindi.
Diyarbakır Sur'da hendek siyasetini savununda HDPliler; madem öyle sizin çocuklarınız neden orda değil?
Sizin yöneticilerinizin çocukları neden orda yok?
Aslında bu soruları HDPlilerin hiç biri cevap veremez çünkü onlarda emperyalizmin maşası olmuş ve çocuklarını özel burjuva okullarında yetiştirmek için gecelerini gündüze katan bir bakışları var.
Yoksa doğuda yaşayan Ahmet'in Mehmet'in okula gidememiş olması yada hayatına kaybetmesi hiçte umurlarında değil.
Ama bu yapı bence üç beş çapulcuyla bireysel olarak devlette bir anlamda baş kaldırması çok sürmez.
En kısa zamanda kökünün kazınacağını düşünüyorum.
Malum bu kişilerin derdi ülkeye kaosa sokmak lazım başkalarına hizmet ederek sözüm ona Kürtlerin hakkını savunuyorlarmış.
İyide sen Kürtlerin hakkını savunurken oradaki masum insanların suçu ne?
Oradaki tüm Kürt kardeşlerimiz sorunlarını eline silah alarak mı çözüyor?
Pekala batıdaki Kürtler neden bu ülkede Kürt sorunu yok diyor?
Yine sormak lazım ülkede o kadar reform yapılmışken, özelikle PKK ve yandaşları doğunun kalkınmasını neden istemiyor?
Pekala Kürt kardeşlerimizin haklarını savunanlar oradaki kendi hemşerilerinin çocuklarının okula gitmelerini neden istemiyor?
Yine doğuya yatırım yapmak isteyenleri tehdit edenlerin ve araçlarını yakanlar sözde Kürt siyaseti yapan ve arkalarını PKK, YPG bağlayanlar değil mi?
Sonuçlarda bu olaylarda bir gün son bulacak, ne demiş atalarımız taşıma suyla değirmen dönmez.
Yani bilerinin maşasıyla bu ülkede kimse cirit atamaz!
Eski Türkiye geride kaldı.
Ha birde aziz şehitlerimizin akan kanıda hiç bir zaman unutulmayacaktır.
Bu aziz millet Allah-u Ekber dağlarında on binlerce askeri boşu boşuna şehit vermedi.
Hatta gecen günlerde ana haber bültenlerinde şehit polisimizin küçük oğlunun arkadaşına dönerek ''Bak buradaki benim babam'' demesi de hiç bir zaman unutulmayacaktır.
Ha bu arada Suudi Arabistan ve İran arasındaki Şii-Sünni savaşı da orta doğuda atlanmayacak sıkıntılardan biridir.
Hani sanki dersiniz bu iki kavimin dinleri farklı...
Halbuki tam temsine inançları ve anlayışları bir ama sırf mezhepçilik uğruna maalesef Müslüman Müslüman'ı katlediyor.
Tabi ki burada da dış faktörleri unutmamak gerekir. Özellikle ABD'nin bölgede hakimiyeti ve ne isterlerse özellikle Suudi Arabistan'ın yapması da düşündürülmesi gereken bir konu.
Bu olaylarda inşallah Müslüman dünyasının kutuplaşma yerine tam tersine birlik ve beraberliğini arttırır temennisinde bulunalım.
Allah'tan ümit kesilmez...
Hadi hayırlısı.
DEVLET HASTANESİ VE ÇALIŞKAN DR.KARAHAN
Bundan öncede köşe yazımda yazmıştım.
Devlet Hastanesi Yöneticisi ve Başhekimi Uzm. Dr Halil Karahan'ın hastaneye gelir gelmez neler yaptığını.
Hastanede A'dan Z'ye her şeyi düzene sokmuş ve devlet malına nasıl daha iyi kollarımın derdinde olan bir yönetici.
Kimi zaman gece yarısı hastaneyi teftiş eden, kimi zaman erken saatte doktorlar gelmeden hastane çalışanlarını takip eden çalışkan bir hekim ve yönetici Uzm. Dr Halil Karahan.
Hatta hastanenin tüm sorunlarını yakından takip eden ve bu sıkıntıların çözülmesi için; 'En az maliyete ile nasıl üstesinden gelirim' derdinde olan bir isim.
Ama gelin görün ki hem hastane için hem de hastaların rahat bir ortamda muayene olması için gece gündüz çalışan hekim için birileri neyin peşinde!
Yok o şunu demiş yok biride şunu demiş falan filan.
Hani eksik bulamayınca birileri kabahat arar ya o misal...
Şimdi hani deriz ya devlet memurları salla başını al maaşı dönemi olmasın isteriz hep.
İyide onu yapmayan, elini taşın altına sokanları da 'Nasıl yıpratırız' derdinde olanlar çıkıyor.
İşte bu süreçte yaşanan olaylardan biriside bu.
Aslında önemli olan kurumlarda senkronizeli, birlik ve beraberlik içersinde çalışmaktır.
Yoksa ki çalıştığın zaman insanların, vay kardeşim bu kadar neden çalışıyorsun, vay kardeşim şu işe de karışmasaydın denilir mi?
Önemli olan sorunların çözülmesi bence gerisi teferruat.
Ha bu arada Devlet Hastanesi demişken şu otopark problemi hala çözülemedi inşallah en kısa zamanda çözülür.
Hatta belli mi olur 2016 yılında Devlet Hastanesinin belki de yeni yerinin temeli atılır.
Hayırlısı.
Sözün özü ise Devlet Hastanesi Başhekimi Uzm. Dr Halil Karahan çalışmaları ve gayreti keşke tüm hastane yöneticilerinde olsa da bizlerde bu köşede onları da yazsak.
Yoksa hiç bir iş yapmayan kişi neden konuşulsun ki?
Hani atalarımız güzel bir sözü var ya...
Meyve veren ağaç taşlanır....