Sn. Davutoğlu'nun Güncel Konular konuştu

Gelecek Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, düzenlediği basın toplantısı ile partisinin gündeme ilişkin görüşlerini açıkladı.

Sn. Davutoğlu'nun Güncel Konular konuştu
banner98

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Adana’da yaşanan ve büyük tepki toplayan polis
işkencesine karşı sessiz kalmasını eleştiren Davutoğlu, “Sayın Erdoğan bir yol
ayrımındadır. Hala konuşabilir ve tavrını ortaya koyabilir” ifadelerini kullandı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun görünüşte Erdoğan’a, esasta Bahçeli’ye bağlı
olduğunu söyleyen Davutoğlu, devletin çift başlı bir nitelik kazandığını söyledi.
Devreye sokulmak istenen iki kirli ve şaibeli senaryoya karşı uyarılarda bulunan
Davutoğlu, AK Partili milletvekilleri ve halen AK Parti’yi destekleyen kitlelere de
tarihi bir çağrıda bulundu.
Davutoğlu’nun açıklamalarından bazı satır başları şu şekilde:
Adana’da yaşanan ve kamu vicdanını yaralayan, kadın ve çocukların da olduğu
toplulukların sokak ortasında coplandığı fiili işkence görüntüleri ile ilgili olarak
Sayın Cumhurbaşkanına açıklama yapması çağrısında bulunmuştum. Ancak,
kamu vicdanını teskin edecek bir açıklama yapmak yerine kritik konularda her
zaman yaptığı gibi meydanı Sayın Bahçeli ve Soylu’ya bırakarak sessizliğe
gömülmeyi tercih etti. Sesi ile ilgili sağlık sorunu nedeni ile grup toplantısı
yapamadığı söylendi. Geçmiş olsun dileklerinde bulunuyorum; ancak bu bir
mazeret değildir. Ortaya çıkan tabloyu kınayan ve sorumluları için gerekli
işlemin yapılacağını ifade eden kısa bir tweet mesajı bile ilk aşamada yeterli
olabilirdi.
İÇİŞLERİ BAKANI GÖRÜNÜŞTE ERDOĞAN’A, ESASTA BAHÇELİ’YE BAĞLIDIR
Cumhurbaşkanı eğer vatandaşına sahip çıksa idi, hukuksuz davranan kamu
görevlisinin değil, mağdurun yanında olsaydı çıkar tebrik ederdim. Eğer
kendisini o makamlara getiren din ve vicdan özgürlüğüne duyarlı muhafazakâr
kesimlerin sözcüsü olabilseydi destek verirdim. Eğer özellikle yabancı devlet
adamlarına seslendiği gibi Ey Bahçeli deyip, iktidarın küçük ortağının mutlak güç
sahibi gibi Türkiye’de din ve vicdan özgürlüğünü rehin almasına karşı
durabilseydi alkışlardım. Ama yapmadı, yapamadı; çünkü iradesini teslim ettiği
Bahçeli Salı günü grup toplantısında konu ile ilgili sınırları çizen bir racon
kesmişti. Bunu yaparken de bu tablonun birinci sorumlusu olan İçişleri

Bakanının kendisinin himayesinde olduğunu bir kez daha göstermişti. İçişleri
Bakanı görünüşte Cumhurbaşkanına esasta Bahçeli’ye bağlıdır. Geçen sene
Sedat Peker’in iddialarında olduğu gibi bu sene de bu görüntüler karşısında
Bahçeli’nin himayesi ile makamını korumuştur. Bu anlamda devlet çift başlı bir
nitelik kazanmıştır. Bu nedenledir ki, Cumhurbaşkanı baş edemeyeceği bir
sorun olduğunda ve sayın Bahçeli önce davranıp sınır çizdiğinde aynen daha
önce yaptığı gibi sessiz kalmayı tercih etmiştir. Sessiz kalarak ülke yönetilemez.
ERDOĞAN BİR YOL AYRIMINDADIR
Sayın Erdoğan bir yol ayrımındadır. Hala konuşabilir ve tavrını ortaya koyabilir.
Bu rezalet karşısında sus pus kalabilir, Bahçeli’nin vesayetini kabul ederek
birkaç cümle ile durumu geçiştirebilir veya ülkenin Cumhurbaşkanı olduğunu
ispatlar, önce mafya ağzıyla konuşup hukuku takmadığını ifade eden bakanı
görevden alır ve işkenceyi, hukuksuzluğu ve gaddarlığı tebrik eden Bahçeli’ye
ağzının payını verir. Bizim tavsiyemiz, Sayın Erdoğan’ın makamına,
demokrasiye, hukuk devletine ve insan haklarına sahip çıkmasıdır. Bizim
beklentimiz, milletimizin kameralar önünde bunlar yaşanıyorsa kapalı yerlerde
neler olabilir tedirginliğinin bir an evvel giderilmesidir.
BAŞÖRTÜSÜ VURGUSU İKTİDARIN RİYAKAR SİYASETİNİ İFŞA ETMİŞTİR
Öncelikle bilinmesi gerekir ki mesele asla şu veya bu cemaati veya topluluğu
savunmak değildir. Hiç kimse hukukun üstünde değildir. Bir suç isnadı varsa
bunun çözüleceği yer yargı makamlarıdır. Mesele, sadece başörtülü kadınların
coplanması da değildir; mesele başörtülü olsun olmasın, kadın olsun erkek
olsun hangi siyasi düşünce ve inanca sahip olursa olsun insanların sokak
ortasında işkenceye tabi tutulması ve otoriterleşme yönünde vahim aşamaya
geçilmiş olmasıdır. Başörtülü kadının öne çıkması iktidar sahiplerinin iktidarda
kalabilmek için istismar ettiği 28 Şubat tehdidindeki iki yüzlü riyakar siyaseti ifşa
etmesi bakımından önemlidir. Bu tablo, son yıllarda anlatmaya çalıştığımız bir
gerçeğin bütün çıplaklığıyla anlaşılması bakımından önemlidir. Bugün bu
gerçeğin anlaşılması ülkemizin önündeki onyılların belirlenmesi açısından hayati
derecede önemlidir.
İKİ KİRLİ VE ŞAİBELİ SENARYOYA KARŞI MİLLETİMİZİ UYARIYORUM!
Önümüzdeki seçimler bizden sonraki nesillerin Cumhuriyetimizin ikinci
yüzyılımızı nasıl yaşayacaklarını da belirleyecektir. Devreye sokulmak istenen iki
kirli ve şaibeli senaryoya karşı aziz milletimize çağrıda bulunacağım.

Birinci senaryo, söylemde ve sloganda milli ve manevi değerleri istismar eden,
yolsuzluklarla çürümüş, halkı yoksulluğa mahkum etmiş bu iktidarın bir dönem
daha devam etmesidir. Böylece iktidarın temsil ettiğini iddia ettiği milli birikim
itibarsızlaşacak ve yeni nesillerin sadece iktidara değil, istismar ettiği değerlere
de tepki ile deizm benzeri akımlara savrulması ve 28 Şubat zihniyetinin bir
sonraki dönemde mutlak bir şekilde egemen olması sağlanacaktır.
İkinci senaryo, bu iktidara yönelik tepkilerin sadece iktidardaki küçük zümreye
değil onun temsil ettiğini iddia ettiği bütün kesimlere yöneltilmesi ile bir iktidar
değişiminin rövanşist bir zeminde gerçekleşmesi ve alternatif jakoben bir
otoriterliğin yeni bir yolsuzluklar ağı ile devreye girmesidir. Böyle bir rövanşist
jakoben laiklik ise bugünkü uygulamaları da örnek göstererek her gösteriyi
coplarla durdurma, itaat etmeyen her vakfa kayyum atama, her üniversiteyi
kapatma hakkını kendinde görecektir.
KISIR DÖNGÜ DEMOKRASİMİZİ YOK EDECEK TEHLİKELER BARINDIRIYOR
Önümüzdeki seçimlerde bu iki şer senaryosundan birinin gerçekleşmesi halinde
ülkemizin belki onyıllarca sürecek bir iç gerilim sarmalına girmesi kaçınılmaz
olacaktır. Otoriter milliyetçi-muhafazakarlık ile otoriter rövanşist jakoben laiklik
arasındaki kısır döngü milletimizin bütünlüğünü zedeleyecek, ülkemizin dar
kaynaklarını tüketecek ve Cumhuriyetimizin demokratik niteliğini yok edecek
tehlikeler barındırmaktadır.
Adana’daki tablo bu iki şer senaryosuna zemin hazırlayacak nitelikte olduğu için
alarm edicidir. 28 Şubata giden manzaraların nasıl oluşturulduğunu lütfen
hatırlayın. Susurluk skandalından Fadime Şahinlere, Ali Kalkancılardan
Aczimendilere kadar giden süreçler hala hafızalardadır. Önce gözlerimiz bu
görüntülere alıştırılmak ve bu yolla sokak ortasında şiddet ve işkence olgusu
normalleştirilmek isteniyor. Sonra da hukuk denetimine tabi olmayan yol ve
yöntemlere dayalı otoriter bir sistem kalıcı olarak yerleştirilmeye çalışılacaktır.
FARKLI SİYASİ PARTİLERLE İŞBİRLİĞİ YAPARKEN TEMEL ÖNCELİĞİMİZ...
Gelecek Partisi olarak bizim siyasetimizin temel amacı önce bu iki şer
senaryosunun engellenmesi sonra da insan onuruna dayalı bir gelecek
vizyonunun hayata geçirilmesidir. Özgürlükçü demokrasi inşa edebilmek için
her kesimden farklı siyasi partilerle işbirliği yaparken de en temel önceliğimiz
budur. Farklı siyasi geçmişlerden gelmekle birlikte özgürlükçü demokrasiyi

savunan herkesin bir araya gelerek bu karanlık senaryoları engelleme
sorumluluğu vardır.Biz ülkemizin yasaklara değil özgürlüğe, kutuplaşmaya değil
kaynaşmaya, polis devletine değil hukuk devletine, otoriterliğe değil
demokrasiye, kaosa değil kamu düzenine, yoksulluğa değil refaha, yolsuzluğa
değil temiz siyasete kavuşması için çaba sarf ediyoruz.
AK PARTİLİLERE ÇAĞRI: BU YOLUN VARACAĞI YER UÇURUM!
Bu vahim tablo karşısında tarihi önemi haiz bir uyarı yapma sorumluluğu ile
karşınızdayım. Bugün bu tablo karşısında bile susmayı tercih eden AK Partili
milletvekillerine ve geçmişte AK Parti’ye destek vermiş sivil toplum
kuruluşlarına ve geniş kitlelere hepimizin zihinlerine gençlik yıllarımızda
yerleşmiş “durun kalabalıklar!” nidasıyla seslenmek istiyorum. Bir kez olsun trol
çetelerince yürütülen ve acımasızca işleyen propaganda makinesinin tesirinden
çıkın, durun ve düşünün! Nereye gidiyoruz?
Güç yozlaşmasına kapılmamış Değerli AK Partili kardeşlerim, biz bu iki şer
senaryoyu durdurabilmek için her türlü baskıya direnerek çaba göstermeye
devam edeceğiz. Ancak burada tarihi görev ve sorumluluk size düşüyor. Bu şer
senaryolarını engellemek için harekete geçin. Eğer hala partinizin
düzelebileceğine inanıyorsanız, korkmayın ve sesinizi yükseltin. Kapalı kapılar
ardında yaptığınız eleştirilerin hiçbir faydası olmuyor, sadece riyakar bir
kültürün yayılmasına yol açıyor. Eğer partinizin düzeleceğine inancınızı
kaybettiyseniz, bu kötü gidişe destek vermeyin ve saflarımıza katılın.
Korkmayın! Sizin korkarak geçirdiğiniz her an gelecek nesillerin istikbalinden bir
taşın daha sökülmesine yol açıyor. Nepotizmin, yolsuzluk ve hukuksuzlukların
sistemik bir hal aldığı bu düzene ne zaman itiraz edeceksiniz? Kamyonun yokuş
aşağı yuvarlandığı bu yol, yol değildir. Bu yolun varacağı yer uçurumdur.

Necmi İnce

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner103

google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0