Osmanlı'nın zarafeti sofralara taşınıyor

Osmanlı döneminde 16. ve 19. yüzyıllarda özel günlerde kullanılan kahve fincanları, tepsiler, şekerlik ve çorbalık gibi servis ürünleri, orijinal renk ve süslemelerine sadık kalınarak yeniden üretiliyor.

Osmanlı'nın zarafeti sofralara taşınıyor
banner98

İSTANBUL - HANİFE SEVİNÇ (AA) - Osmanlı'nın son 400 yıllında özel günlerde kullanılan kahve fincanları, tepsiler, şekerlik, çorbalık, lokumluk, çaydanlık, reçellik, ibrik ve aşure kupası gibi servis ürünleri, o dönemin renkleri ve şekilleriyle ustaların ellerinde yeniden hayat buluyor.

Mısır Çarşısı'nda Mehdi Sezen tarafından 1972'de hizmete giren Galeri Set, Osmanlı'nın son 400 yıllında sarayın ve halkın kullandığı birçok servis ürününün birebir aynısını yaparak, kültürün korunmasına katkı sağlıyor.

Mehdi Sezen'in ölümünün ardından oğulları Bülent Sezen'in atölyeyi, Mukbil Sezen'in de mağazayı yönettiği dükkana gelen müşteriler, tarih araştırmacısı Uğur Atik eşliğinde tarihin derinliklerine yolculuk yaparak, alışverişini tamamlıyor.

16. yüzyılda turkuaz ve pembenin hakim olduğu kahve fincanları ile diğer sunum ürünleri, Halifeliğin Osmanlı'ya geçmesiyle birlikte yeşil rengi alıyor.

Kanuni Sultan Süleyman döneminde ise gücün simgesi olarak mercan kırmızısı, ardından da lacivert göze çarparken, 18. yüzyılın son çeyreğinde ise sarı renk, ürünlerde hakim oluyor.

Geçmişten geleceğe bir köprü olma gayretiyle yapılan el emeği ürünler, yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor.

Tarihin derinliklerine yolculuk

Ürünlerin satıldığı Mısır Çarşı'ndaki Galeri Set'in Müdürü tarih araştırmacısı Uğur Atik, rahmetli Mehdi Sezen tarafından 1972'de kurulan müessesede üç kuşaktır aynı işin yapıldığını söyledi.

Tarihin derinliklerine yolculuk yapılan mağazada 39 yıldır çalışan Atik, 16 yüzyıldan başlayıp 19 yüzyılın sonuna kadar Osmanlı'da sarayda, sonra da konaklarda kullanılan objelerin birebir aynısı yapılarak satıldığını kaydetti.

Atik, Osmanlı döneminde saraydan girildiğinde kadınların önce soyunma odasına alındığını ifade ederek, "Burası soyunma odasıdır. Misafir üzerini çıkardıktan sonra aynanın karşısında kendisine bakarak üstüne çeki düzen verir. Tam kapıdan içeri adım atınca da halayık tarafından karşılanır. Halayık ise sizi gülbahar sahan ile karşılar. İçinde gül kokulu lokum ikram eder. Bu tatlı yiyelim tatlı konuşalım mesajını verir. Biz önce ürünün bilgisini veriyoruz, ürünle tanıştırdıktan sonra işlemini anlatıyoruz." diye konuştu.

Fincanlara yansıyan 400 yıllık tarih

Atik, kahveden vazgeçemeyen Türklerin en çok kullandığı objenin de kahve fincanı olduğunu dile getirdi. Atik, mağazadaki en meşhur ürünlerin ise Osmanlı sarayında kullanılan fincanlar olduğunu anlattı.

Atik, "Osmanlı dönemindeki bu ürünlerin aynısı kültür kaybı olmaması için yapıyoruz. Bize öğretilenleri bizden sonraki nesillere aktarmakla görevliyiz. Hocalarımızın bizlere öğrettiklerini bizden sonraki kuşaklara devretmekle görevli kültür elçileriyiz." ifadelerini kullandı.

Uğur Atik, 16 yüzyılda sunum ürünlerinde turkuaz ve pembe rengin hakim olduğunu, bunun saflık, mahremiyet ve masumiyeti temsil ettiğini dile getirerek, Halifeliğin Osmanlı'ya geçmesiyle yeşil rengin ürünlere yansıdığını anlattı.

Kanuni Sultan Süleyman'ın döneminde ise gücün rengi olarak ifade edilen mercan kırmızısı ve sonrasında lacivertin hakim olduğunu vurgulayan Atik, 18. yüzyılın son çeyreğinde ise sarı rengin kullanıldığını kaydetti.

Atik, 1876 Ağustos ayında Abdülhamit tahta geçtiğinde fincanların renginin ve şeklinin de değiştiğini, Avrupa kültürünün etkisiyle yeni modellerin kullanıldığını dile getirdi.

"Müşteri değil, misafir"

Yıldız Sarayın'da Abdülhamit'in kullandığı fincan ile Cumhuriyet döneminde Atatürk'ün kullandığı fincanın aynısını da yaptıklarını anlatan Atik, "Satış yapmıyoruz sahiplendiriyoruz. Çünkü bunların hepsi sizin. Buraya müşteri gelmiyor misafirlerimiz geliyor." dedi.

Osmanlı döneminde yeniçerilerle saray arasında anlaşma sağlandıktan sonra akide şekeri ikram edildiğini, Dolmabahçe Sarayı'nda da padişahların yabancı heyetleri akide şekeriyle uğurladığını anlatan Atik, şöyle devam etti:

"Dünyanın bütün liderleri bizim fincanlarımızdan kahve içiyor. Gerçek bir Türk kahvesi içebilmeniz için 16. yüzyıldaki haliyle bu fincanları üreten sayılı müesseselerden birisiyiz. Üretim yerimiz İstanbul'da. Bu eserler yetişmiş her biri uzman olan ustalarımız tarafından yapılıyor. Güney Amerika'dan gelen bir hanımefendi 19. yüzyıl meyvelik istiyor, Fransa'dan gelen biri Osmanlı üretimi bir şekerlik istiyor. Yani bilinçli, bu kültürü yaşamak isteyen insanlar müşteri profilimiz. Kuveyt, Katar ve Suudi Arabistan'dan gelen turistler de Osmanlı kültürüne ilgi göstermeye başladı."

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner103

google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0