Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın İstanbul Başkonsolosluğu'nda vahşi bir cinayete kurban gitmesinin üzerinden 100 gün geçerken uzmanlar, cinayetle ilgili soru işaretlerin cevaplanması, emri verenlerin ve faillerin ortaya çıkarılması ve adalet arayışının sürmesi için davanın uluslararası boyuta taşınması gerektiği üzerinde duruyorlar.
Orta Doğu'nun en etkin gazetecilerinden biri olarak bilinen Washington Post yazarı Cemal Kaşıkçı'nın, evlilik işlemleri için 2 Ekim 2018'de gittiği Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğundan bir daha çıkmaması ve sonrasında öldürüldüğünün anlaşılmasının ardından yaşanan süreçte tüm dünyanın yanıtlanmasını beklediği pek çok soru bulunuyor.
Cinayeti resmi şekilde olaydan 18 gün sonra itiraf eden Riyad yönetimi, henüz Kaşıkçı'nın cesedinin yerine dair bir açıklama yapmazken, Ankara, bu suça karışanların ortaya çıkması için mevcut tüm yollarla uluslararası baskı yapmaya devam ediyor.
Suudi Arabistan, başlangıçta cinayetle ilgili çelişkili yorumlarda bulunurken daha sonra yaptığı açıklamada, "Kaşıkçı'nın konsolosluk binasında yaşanan arbede sonucunda öldüğünü" duyurdu.
Riyad, öldürme emrini, gönderilen müzakere heyetinin başkanı (ismi açıklanmadı) tarafından verildiğini, olay kapsamında yakalanan 21 şüpheliden 11'ine suç isnat edilerek dava dosyasının mahkemeye gönderildiğini belirtti.
Suudi Arabistan olayın üzerinden 100 gün geçmesine rağmen cinayete ilişkin yeni bilgiler vermekte çekinceli bir tavır sergiliyor.
Siyasi analistler ve uzmanlar, cinayete ilişkin tüm gerçeklerin açıklanması için Türkiye'nin uluslararası arenadaki baskılarına devam etmesi ve davanın UCM'ye taşınması gerektiği konusunda AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
"Türkiye sonuna kadar davanın peşini bırakmamalı"
Filistinli siyasi analist ve gazeteci Mahir Hicazi, ölüm emrini verenlerin ve faillerin ortaya çıkması için Türkiye'nin çalışmaya ve baskı oluşturmaya devam etmesi gerektiğini belirtti.
Hicazi, gazetecilere yönelik benzer suçların işlenmemesi için Kaşıkçı cinayeti kapsamında suçlular uluslararası mahkemede hesap verene dek olayın peşinin bırakılmaması gerektiğine işaret etti.
Katillerin cezalandırılmamasının gazetecilere yönelik benzer suçların önünü açacağını, bu bağlamda Türkiye'nin daha fazla baskı yapması gerektiğini kaydeden Hicazi, "Bu, Türkiye için gerçek bir sınav oldu. Adaletin yerini bulması için davanın sonuna kadar peşini bırakmaması gerekiyor." dedi.
Delilleri ört bas etme çabaları
Suriyeli Türkmen analist Bekir Atacan ise cinayetle ilgili delilleri ört bas etmek isteyen bazı uluslararası kesimlerin olduğuna işaret ederek, "Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'a yakın bazı suçluların gizlendiği yönünde haberler bulunuyor. Tüm bunlar Türkiye'nin en kısa zamanda UCM'ye başvurmasının gerekliliğini ortaya koyuyor." diye konuştu.
Atacan, "Bazı ülkeler, delillerin üstünü kapatmaya çalışıyor. Çünkü UCM'ye başvurulması onların lehine değil." diyerek Türkiye'nin bu konuda çeşitli ülkelerle koordinasyon kurması gerektiğinin altını çizdi.
Türkiye'nin cinayetin işlendiği günden bu yana bilgileri sızdırma politikası ve iyi bir baskı siyaseti izlediğini ancak bunların tek başına yeterli olmadığını kaydeden Atacan, UCM'ye başvurulmadan olumlu sonuçlar elde edilemeyeceğini belirtti.
"Kaşıkçı davası, Türkiye'yle sınırlı tutulmamalı"
Iraklı araştırmacı yazar Nazir el-Kenduri de ABD Başkanı Donald Trump'ın tutumunda değişiklik yaşanmasını ve Suudi Veliaht Prens Bin Selman'ı savunmasında ivme kaybetmesini anımsatarak, Kaşıkçı cinayetinin, UCM'ye taşınması için en uygun zaman olduğuna dikkati çekti.
Konunun uluslararası boyuta taşınması ve olayın yalnızca Türkiye'yle sınırlı tutulmaması gerektiğini belirten Kenduri, konunun uluslararası boyuta taşınması için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) aktif ülkelerin onayının alınması gerektiğini kaydetti.
Kenduri, "Bu tür suçların tekrarlanmaması için uluslararası boyuta taşınması mutlaka gerekli. Sadece İstanbul'u ilgilendiren bir suç olarak, özel bir mesele gibi bırakılmaması lazım." dedi.
Suudi Arabistan'ın, gazetecilere destek olan uluslararası tutum karşısında zayıf bir tutum sergilediğini kaydeden Kenduri, öte yandan Türkiye'nin cinayetin aydınlatılması için uluslararası baskılarını sürdürdüğünü aktardı.
"Dünya katilleri biliyor"
Suriyeli gazeteci, "Cemal Kaşıkçı Dostları Derneği" üyesi Ahmed Kamil, Türkiye'nin tercihlerinin, gerçek ortaya çıkması için yasal yollardan yana olduğunu ifade ederek, soruşturmaların devam ettiği, tamamlanmasının zaman alacağını söyledi.
Türkiye'nin başından beri izlediği yola devam etmesi ve gelişmelere ilişkin bilgi vermesi gerektiğine dikkati çeken Kamil, "Bu, Suudi Arabistan'ı tüm detayları kabul etmeye zorlar. Türkiye'nin soruşturması, Riyad'ı, Kaşıkçı'nın konsoloslukta öldürüldüğünü itiraf etmek zorunda bıraktı. Dünya katilleri biliyor." dedi.
Kamil, Türkiye'nin baskılara rağmen bu yolda ilerlemeye devam etmesi gerektiğinin altını çizerek, "Türkiye'ye özellikle ABD'deki yeni Temsilciler Meclisinin gölgesinde gerçeğin ortaya çıkmasını isteyen Amerikalılarla iş birliği yapdavayı uluslararası boyuta taşıma" çağrısında bulundu.
Ankara önündeki muhtemel engellere de değinen Kamil, "Gerçeğin gizlenmesi için ABD ve İsrail destekli uluslararası bazı çabalar var." ifadesini kullandı.
Türkiye'nin önünde ayrıca "meseleyi uluslararasılaştırmak, Birleşmiş Milletler ve uluslararası insan hakları örgütlerine başvurmak" gibi bir seçeneğin de bulunduğuna işaret eden Kamil, şunları söyledi:
"BM Güvenlik Konseyi yararlı olmayabilir. BM Genel Kurulu daha faydalı bir yol olsa da biraz uzun bir süreç. Bu konuda en iyi seçeneğin ABD Temsilciler Meclisi olacağını düşünüyorum."