Gümüşhane’de “Yeni Anayasa Ve Başkanlık Sistemi” Konferansı

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve YÖK Üyesi Prof. Dr. Hasan Nuri Yaşar, Gümüşhane Üniversitesinde “Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemi” konulu konferans verdi.Mezun olduğu Gümüşhane Lisesinde yaptırdığı kütüphanenin açılışına katılmak...

Gümüşhane’de “Yeni Anayasa Ve Başkanlık Sistemi” Konferansı
banner98
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve YÖK Üyesi Prof. Dr. Hasan Nuri Yaşar, Gümüşhane Üniversitesinde “Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemi” konulu konferans verdi.
Mezun olduğu Gümüşhane Lisesinde yaptırdığı kütüphanenin açılışına katılmak üzere geldiği Gümüşhane’de üniversite öğrencileri ve protokolle buluşan Yaşar, yeni Anayasa ve başkanlık sistemi hakkında önemli bilgiler aktardı. Gümüşhane Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Çok Amaçlı salonda gerçekleştirilen konferansta “Bizim üzerimizde tarihsel bir sorumluluk var. Ya biz bu Anayasayı başarılı bir şekilde yapacağız ya da artık Anayasayı bu kadar tartıştıktan sonra yapamayan bir toplum durumuna düşeceğiz” tespitinde bulunan Yaşar, artık “yeni anayasadan vazgeçtik” demenin mümkün olmadığını söyledi.
Yeni anayasanın yeni olmasının en önemli sebebinin sistemden ziyade yapılış biçimi olduğuna vurgu yapan Yaşar, “Yeni anayasanın ortaya çıkmasında etkili olan sebeplerden bir tanesi 1982 Anayasası bir vesayet mantığına dayanıyor. Bu Anayasada altıncı maddede egemenliğin kayıtsız şartsız halka ait olduğu söylendikten sonra deniyor ki, halk bu egemenliğini Anayasada düzenlenmiş yetkili organların eliyle kullanır. Normal bir demokratik gelenekte organ kavramından kastedilen şey yasama, yürütme ve yargıdır. Fakat biz de böyle değil. Biz de yasama, yürütme, yargı ve YÖK bile egemenliği kullandığı iddiasındadır. Bugün bizim 6. bir maddeye ihtiyacımız var. Türkiye Cumhuriyetine bir nitelik atfedecek bu bir demokratik hukuk devleti olmalıdır. Demokratik hukuk devleti gerçekleşmediği takdirde geri kalanların hiç birisinin bir değer anlamı taşıdığını söyleyemeyiz. Bizim amacımız demokratik bir hukuk devletiyse bu devletin gerçekleşmesi içerisinde Cumhuriyetin en başından beri kazandığı modern yüksek kaliteli insan haklarına dayanan şeklide ortaya çıkması inancını Anayasaya yansıtmalıdır” dedi.
Başkanlık sistemini istemelerindeki birinci nedenin egemenlik hakkını kesin ve tereddütsüz şekilde kullanan bir yasama organı istemeleri olduğunu kaydeden Yaşar, “Yasama organı idari işlere kesinlikle karışmamalıdır. Şu anki sistemde bütün milletvekilleri başbakan ya da bakan olmak istiyor. Bu durum sürekli hükümet krizine yol açıyor. Bundan asla vazgeçmezler çünkü siyasetin tabiatı bu. O zaman milletvekillerinin yürütme organının içinde yer alma arzusunun önünü kesmek lazım. Bu durumu önlemenin tek yolu başkanın hükümetin bakanlarını meclis dışından seçmesidir. Eğer bir kimse milletvekili olmak istiyorsa bakan olamayacağını en başından bilecek ve buna göre adaylığını koyacak ya da koymayacak” şeklinde konuştu.
“KOALİSYONU MECLİS DEĞİL HALK YAPMIŞ OLACAK”
Başkanın tıpkı 2014 yılında Cumhurbaşkanının referandumla seçilmesi gibi halk tarafından seçileceğini aktaran Yaşar, “Başkan halk tarafından yüzde elli bir oyla seçileceği zaman ikinci turda herkes iki adaydan bir tanesini seçmek durumunda olduğundan kendiliğinden bir koalisyon olacak. Ama bu koalisyonu meclis değil halk yapmış olacak” dedi.
“ANAYASA MAHKEMESİ’NİN ÜYE PROFİLİ YETERSİZ”
Özgürlükleri genişletmek yerine son derece kısıtlayıcı kanunlarla anayasanın anlamını daraltan, siyaset alanını daraltan kararlar verildiğini ve şuan ki Anayasa Mahkemesi’nin üye profilinin yetersiz olduğunu belirten Yaşar, “Örneğin 1961’den beri bütün özelleştirmeleri Anayasa Mahkemesi iptal etmiştir. Bir türlü özelleştirme yapılmasına imkan vermemiştir. Özelleştirmeye karşı olabiliriz fakat Anayasa Mahkemesi’nin özelleştirmelere taraf olmak, karşı veya lehinde olmak yetkisi bulunmamaktadır. Bu tamamen meclisin kararıdır. Dünyada özelleştirmelerle ilgili başka bir anayasa mahkemesinin olduğunu hiç görmedim. Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçimi çok önemli ve irdelenmesi gereken bir konu. Anayasa Mahkemesi’nin üyeleri seçilirken siyasi geçmişten ziyade hukuki geçmişlerin olması göz önüne alınmalıdır. Şu anki Anayasa Mahkemesi’nin üye profili yetersizdir. Üyeleri yeterince donanımlı değildir” diye konuştu.
“HAK VE ÖZGÜRLÜKLER BEYANNAMESİ YAYINLANMALI”
Yaşar, Türkiye’nin böyle bir anayasa yazım sürecine bir “hak ve özgürlükler beyannamesi” yayınlamak suretiyle başlaması gerektiğine vurgu yaparak, “Toplum bu hak ve özgürlükler beyannamesinde anayasa yapmak isteyenlerin niyetinin amacının ne olduğunu açık seçik biçimde görmelidir. Onun için bizim anayasa tartışmalarına öncülük edecek bir haklar beyannamesine, tüm hak ve özgürlükleri garanti altına alacak ve onları her türlü saldırıya karşı koruyacak olduğuna vatandaşı inandıran bir beyannameye vatandaşın ihtiyacı olduğunu söylüyorum” ifadelerini kullandı.
“AMACIMIZ DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİDİR”
Anayasanın ikinci maddesinin değiştirilemez olmasını bir sorun olarak görmediğini ifade eden Yaşar, “İkinci maddede yer alan Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir maddesi ile ilgili herhangi bir sorun bulunmuyor. Türkiye Cumhuriyetine bir nitelik atfedecek olursak bu bir demokratik hukuk devleti olmalıdır. Demokratik hukuk devleti gerçekleşmediği takdirde geri kalanların hiç birisinin bir değer anlamı taşıdığını söyleyemeyiz. Bizim amacımız demokratik bir hukuk devletiyse bu devletin gerçekleşmesi içerisinde cumhuriyetin en başından beri kazandığı modern yüksek kaliteli insan haklarına dayanan şeklide ortaya çıkması inancını anayasaya yansıtmalıdır” şeklinde konuştu.
“Egemenlik kayıtsız ve şartsız millete aittir. Millet bu egemenliğini yasama, yürütme ve yargı eliyle kullanır. Bu üç organ olacak fakat nasıl kullanacak?” diyerek güçler ayılığı ilkesine dikkat çeken Yaşar, “ Güçler ayrılığının açık biçimde yazılması gerekiyor. Yasama, anayasaya uygun olarak, yürütme anayasaya ve kanuna uygun olarak, yargı kanunlara uygun olarak bu egemenliği kuşanır. Dolayısıyla kanun yargı için daha temel bir çerçeve anlamına gelir. O zaman mahkemeler kanun adına karar verecek duruma gelirler. Yani güçler ayrılığının sınırları çok daha net bir şekilde belirlendiğinde yasama, yürütme ve yargı organları görevlerini çok daha iyi bir şekilde yerine getirecektir” dedi.
Konferans sonunda öğrencilerin sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Hasan Nuri Yaşar’a Gümüşhane Üniversitesi Rektörü İhsan Günaydın tarafından plaket takdim edildi.
Konferansa Gümüşhane Valisi Yücel Yavuz, Belediye Başkanı Ercan Çimen, Gümüşhane Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İhsan Günaydın, Ağır Ceza Reisi Muhammed Zafer Terzi, İl Emniyet Müdürü Orhan Kar, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Güncelleme Tarihi: 22 Nisan 2016, 08:19
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner103

google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0