Geçtiğimiz günlerde Ankara Çukurambar'da gerçekleşen E.Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan ATEŞ cinayetinin ardından bir çok tepki sesleri duyulmaya devam ediyor. Milliyetçi Hareket Partisi yetkilileri sessiz kalırken yine Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanları ve yöneticilerinden bir çok tepki üst üste geldi. Tepki gösterenlerin arasında en dikkat çeken isim ise Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur YAVAŞ'ın Başdanışmanı olan Servet AVCI oldu.
AVCI sosyal medyadan yaptığı paylaşımlar ve yazıları ile birlikte dikkatleri üzerine çekerken sert ve ağır eleştrilerde bulundu. Cinayeti her yönüyle değerlendiren AVCI dertlerinin korkutmak ve sindirmek olduğunu beyan etti.
''Amaç korkutmak ve sindirmekti… Çünkü bütün zalimlerin gıdası korkuydu… Muhataplar sindikçe, torbacıdan kiralık tetikçiler tutan kokuşmuş anlayış hâkimiyetini perçinleyecekti…''
AVCI sosyal medyadan yaptığı paylaşımlar ve yazıları ile birlikte dikkatleri üzerine çekerken sert ve ağır eleştrilerde bulunurken cinayeti azmettirenlerin bu kadar kolay kaçamayacağını belirtti. Saldırıyı her yönüyle değerlendiren AVCI dertlerinin korkutmak ve sindirmek olduğunu beyan etti. Olay cinayetle sonuçlanmasa bu kadar ses getirmeyecek ve kapanıp gidecekti sözleriyle saldırıya ilişkin bir çok değerlendirmede bulundu. Yazının dikkat çeken kısmı ise ''Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş'in Ankara'nın ortasında katledilmesine yol açan cinayet, tüm ayrıntılarıyla ortaya çıkarılıp, bütün sorumlular yargılanıp ceza almadıkça, bu dosya asla kapanamaz…'' sözlerine ek olarak ''Herkes iz sürüyor ve herkes dayanışma içinde… Olayın çarpıtılması, örtülmesi, delillerin karartılması veya birkaç kişiye yıkılıp azmettirenlerin işin içinden sıyrılması çok kolay olmayacak…'' cümleleri oldu.
İşte yazının devamı ve detayları şu şekilde;
Güncelleme Tarihi: 05 Ocak 2023, 14:43Sinan Ateş cinayetinde, hem cenazenin defni sırasında ve sonrasında hem de sosyal medyada büyük bir tepki gösterilmesiydi ve bu tepki sürdürülüyor olmasaydı, bu aşamaya gelinir miydi? Emin değilim…
Yakın geçmişte organize edilmiş, ölümle sonuçlanmayan hangi saldırı hakkıyla soruşturuldu ve failler cezalandırıldı? Kenar mahalle çetelerine, uyuşturucudan sabıkalı tiplere yaptırılan hangi kalleşlik adaletin duvarına tosladı? Hemen hemen hiçbiri…
Yargılanmayan ve karşılıksız kalan her kalleşçe pusu, bir sonraki için cesaret verdi… 'Kamunun korunaklı alanı'nda kahpelik yapmak kolaydı ve yapana da kariyer kazandırıyordu!..
Amaç korkutmak ve sindirmekti… Çünkü bütün zalimlerin gıdası korkuydu… Muhataplar sindikçe, torbacıdan kiralık tetikçiler tutan kokuşmuş anlayış hâkimiyetini perçinleyecekti…
***
Sinan Ateş cinayetiyle bir anlamda deniz bitti… Bu olay cinayetle sonuçlanmasaydı, bu denli ses getirmeyecek, muhtemelen 'adi gerekçeler'le ilişkilendirilip hafifçe atlanacak ve yeni saldırılar için ilham verecekti…
Öyle olmadı… Şimdi karşılarında çok büyük bir öfke, asla korkmayan devasa bir kitle, cinayetin peşini bırakmayacak bir ısrar var…
Herkes iz sürüyor ve herkes dayanışma içinde… Olayın çarpıtılması, örtülmesi, delillerin karartılması veya birkaç kişiye yıkılıp azmettirenlerin işin içinden sıyrılması çok kolay olmayacak…
Bu teknoloji çağında ve güvenlik, istihbarat, iletişim ve soruşturma tekniklerinin bu kadar geliştiği bir dönemde, 'içeriden' hiç kimsenin zanlıları kurtaracak veya içlerinden bazılarını çekip alacak, üstelik bunu 'iz bırakmadan' yapacak şansları yok…
Bunu yapmaya kalkan, soruşturmanın yönünü değiştirmeye çalışan, zanlı ifadelerine müdahale eden ya da delil karartan, kendini yakar… Hangi birimde, hangi görevde olursa olsun, bütün Türkiye bu cinayete odaklanmışken, suçun direkt ortağı olur… Hepimiz dikkatle izliyoruz, biliyoruz, görüyoruz…
***
Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş'in Ankara'nın ortasında katledilmesine yol açan cinayet, tüm ayrıntılarıyla ortaya çıkarılıp, bütün sorumlular yargılanıp ceza almadıkça, bu dosya asla kapanamaz…
Böyle bir durumda siyaset konuşmak çok iğrenç ama hukukun işleyişine 'mecburî katkı' yapması açısından önemli olduğu için vurgulayayım: Sinan Ateş cinayeti kamu vicdanını rahatlatacak bir çerçevede sonuç bulmazsa, bunun siyasî iktidara da hiç beklemedikleri kadar yüksek bir siyasî maliyeti olacaktır… Bunu, Bursa'daki o musallanın etrafından tüm Türkiye'ye yayılan o öfke ve isyandan çıkarmak zaten mümkündür…
Devlet-ebet-müddet çizgisine sadece gönüllerini değil ömürlerini veren insanlar, Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapmış birisinin cesedinin cismen toprağa verilse bile mânen ortada bırakılmasına, hesabının hakkıyla sorulmamasına tahammül etmezler, edemezler…
***
Son olarak şu notu düşeyim: Bütün zalimler korkak ve bütün korkaklar zalimdir… Sinan Ateş cinayetinden sonra kendini gösteren 'bireysel ve kitlesel cesaret', zalimleri korkularıyla yüzleştirdi…
Şimdi bize düşen adaletin, lekesiz, gölgesiz, tarafsız gerçekleşmesi için sonuna kadar takipçi olmaktır… Hadi geçelim her şeyi, o iki yavrunun ahı bile hepimizi mecbur kılıyor… O iki yavrunun ahı dururken, katillerin ve azmettirenlerin yüzünün güldüğü bir dünya bize ait olmayacaktır çünkü…'' açıklamalarında bulundu.