YÖK'te çok değişik şeyler oluyor, alışılagelmiş şeyler değil!
Konuşmasına YÖK'le ilgili maddeler görüşülürken YÖK Başkanı ya da YÖK Başkan Vekilinin
TBMM’de bulunmamasına dikkat çekerek başlayan Karabıyık, “YÖK'te çok değişik şeyler
oluyor, alışılagelmiş şeyler değil!” uyarısında bulundu.
CHP’li vekil, YÖK Yürütme Kurulu üyeleri toplantıda bulunmadan birtakım kararlar alındığını,
"Biz karar verdik, tepeden talimat geldi. YÖK Yürütme Kurulu üyeleri gelsin imza atsın"
dayatması yaşandığını, üniversite barajlarının da bu şekilde kaldırıldığı şaibesi olduğunu
hatırlattı. Bu iddialarla ilgili verdiği soru önergesine de yanıt alamadığını söyleyen CHP’li
vekil, “Böyle bir uygulama son derece yanlış, etik değil, bunu defalarca söyledik. YÖK bu
şekilde uygulamalara imza atıyor, hatta bazen YÖK'ün haberi olmuyor, tepeden verilen
talimatlarla YÖK Yürütme Kurulu’nun sadece imzasını alarak, belki bir araya bile gelmeden
kararlar alınıyor. Ya da bazen de Kurul acil toplanıp, gündem çok kısa bir süre önce verilip,
tartışmaya açılmadan kararlar alındığı şaibeleri de oluyor.
Ayrıca son dönemde, bir üye atamasında, önce "Üniversitelerarası Kurulca seçildi" denildi.
Aynı gün, mükerrer sayıdaki Resmî Gazete'de ilan değişti. Üniversitelerarası Kurulca seçildi
denilen aynı kişi için, "Cumhurbaşkanı kontenjanından seçildi” denildi. Halihazırda 14 olması
gereken Cumhurbaşkanı kontenjanı 15'e çıktı. Bu konuyu gündeme getirdiğimizde ise, bu
kişiden istifa geldi, ya da istifa ettirildi. Bunlar hem komik, hem üzücü uygulamalar hem de
Türkiye’de yükseköğretim yönetimine yakışmıyor” sözleriyle konuya dikkat çekti.
Hak edilmeyen cezalar verilebilir!
Görüşülen kanunla yükseköğretim kurumlarındaki öğrencilere ilişkin disiplin cezasını
gerektiren fiiller, uygulanacak cezalar ve disiplin sürecinin belirlendiğini vurgulayan Karabıyık,
“Bu konular 2547 sayılı YÖK Kanunu'nun 54'üncü maddesinde ifade ediliyor, aynı kanunun
65'inci maddesinde yer alıyor. Bu konuyu Anayasa Mahkemesine götürdüğümüzde, Anayasa
Mahkemesi "Bu kararlar kanunla düzenlenmelidir" dediği için, ilgili yönetmelikler bir kanun
maddesi çerçevesine aktarılarak aynen getirilmiş durumda. Yani Anayasa Mahkemesinin
"Yapın." dediği güya yapılıyor; ancak burada sübjektif, net olmayan ifadeler var. Karar
alıcıların keyfî uygulamalarına zemin hazırlanıyor; suistimale açık madde ile, isteyen yönetici,
Boğaziçi Üniversitesi’nde de, diğer tüm üniversitelerde de istediği gibi bu durumu kullanıp
gerçekten hak edilmeyen cezalar verebilir. Ve unutmayalım Anayasa’ya göre, "Hukuk
devletinin temel ilkelerinden biri belirliliktir. Bu ilkelere göre yasal düzenlemeler hem kişiler
hem de idare yönünden kuşkuya ya da aksamaya yer vermeyecek şekilde net ve anlaşılır
olmalıdır. Kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşılık koruyucu önlem içermelidir.”
Ancak maddede öyle olmadığını görüyoruz” dedi.
Şimdi ne oldu, ne değişti?
Konuşmasında Vakıf Üniversiteleri gerçeğini de gözler önüne seren Karabıyık, iktidarın kendi
getirdiği kanun teklifini, bir süre sonra yine kendi değiştirdiğini vurguladı. CHP’li Karabıyık, bu
duruma bir örnek olarak, daha önce, ekonomik birtakım sıkıntılar olması halinde öğrencileri
korumak amacıyla Vakıf üniversitelerine öğrenci gelirlerinin yüzde 2'sini nakit olarak kendi
adına açtıkları hesapta tutun dendiğini ve nakit olması konusunda AKP’nin ısrar ettiğini, şu
anda ise teminat mektubuna değiştirildiğini söyledi ve "Ne oldu, ne değişti? Vakıf
üniversiteleri itiraz mı ettiler? Onların baskısı altında mı kaldınız?” diye sordu.
Ayrıca, bir üniversiteye vakıf üniversitesi diyebilmek için bir yıllık toplam maliyetinin ne
kadarının öğrencilerden elde edilen gelirlerle karşılandığının önemli olduğunu hatırlatan
Karabıyık, “Eğer bir vakıf üniversitesinin toplam maliyetinin yüzde 90'ı, 95'i, yüzde 100'ü
öğrencilerden elde edilen gelirle götürülüyorsa buna vakıf üniversitesi denebilir mi? Vakıf
burada ne yapıyor, ne işe yarıyor? O zaman burası bir ticarethane görünümünde oluyor.
Bunu bütün vakıf üniversiteleri için söylemiyorum. Bunlara çok net olarak uyan vakıf
üniversitelerimiz de var tabii ki” dedi.
Yine bazı üniversiteler hariç, vakıf üniversitelerinin kendilerine getirilen birtakım
sorumluluklardan kaçmaya çalıştıkları uyarısında bulunan Karabıyık, bu vakıf
üniversitelerinin lehlerine olacak birtakım değişiklikler için külliyeye, YÖK'e, vekillere baskı
yaptıklarını da söyledi.
Hakkında şaibe olan üniversitenin ismi değişiyor!
İlgili kanun teklifinin bazı vakıf üniversitelerinin isim değişikliklerini yapan maddesinde,
madde gerekçesinin yetersiz olduğuna dikkat çeken Karabıyık, “İsim değişikliği yapılması
teklif edilen üniversitelerden bazılarıyla ilgili olarak basında da yer alan birtakım şaibeler var
ve Sayın YÖK Başkanı, bizim sorumuzun ardından “Soruşturma devam ediyor.” diyor Biz
sormasak bu şaibeler konuşulmayacak.” dedi. CHP’li Karabıyık, “Bu isim değişikliği neden
yapılıyor? Soruşturması devam eden, hakkında şaibeli kararlar olan, 5-6 soruşturması olan
bu üniversitelerin isimleri değişince bazı sorumluluklardan mı kurtulacaklar? Biz bunu
bilmiyoruz. Gerekçeleri ile ilgili açıklama yapılmadan, bize bilgi verilmeden, isim değişikliği
talep eden üniversitelerden bazılarının şaibeleri devam ederken, soruşturmaların da sürdüğü
bir ortamda bu üniversitelerin isim değişikliğinin getirilmesi ve kabul edilmesi doğru değil”
uyarısında bulundu.
Mağduriyetleri gidermiyor, sorunları çözmüyor!
50/d'deki araştırma görevlilerinin 33/a'ya taşınmasını doğru; ancak eksik bulduklarını dile
getiren Karabıyık, Komisyonda bu konuda önergeler verdiklerini, güvenceli istihdam,
akademik özgürlük ve demokratik öğrenme ikliminin son derece önemli olduğunu
vurguladıklarını; ancak bir değişiklik yapılmadığını söyledi. Bu maddenin, mağduriyetleri,
özlük hakkı kayıplarını ortadan kaldıracak şekilde getirilmesi gerektiğini, bu eksik haliyle
birtakım özlük haklarını geri getirmediğini, mağduriyetleri, sorunları çözmediğini söyledi.
Türkiye'nin en başarılı gençleri şu anda işsiz, geleceklerinden kaygı
duyuyor!
Konuşmasında 100/2000 Doktora Projesine ve burslularına da değinen Lale Karabıyık,
“Türkiye'de daha önce olmayan biomalzeme, aşı, nanoteknoloji, robot, moleküler onkoloji gibi
çok önemli 100 alanda doktora programları, yetkinliği olan belirli üniversitelerde başlatıldı;
ardından diğer üniversitelerde de doktora programları açıldı. 2 bin öğrenciyle başlayan
projede öğrenci sayısı 5 bine çıktı. Bu öğrencilere verilen bursların asgari ücretten aşağı
olmayacağı ve projenin ikinci aşamasında da bu bilim insanlarının üniversitelerin kadrolarına
yerleştirileceği söylenmişti. Tabii ki tematik kadrolarını taşıyarak yerleştirilmeleri gerekiyordu.
Peki ne oldu? Türkiye'nin en başarılı gençleri üniversitelerden seçildi, bu gençler eğitildi;
şimdi bir kısmı mezun, işsiz, hiçbir üniversitenin kadrosuna yerleşememiş durumda; bir kısmı
ise eğitimine devam ediyor, kendilerine "En az asgari ücret kadar burs." denildiği hâlde 3.825
lira burs alıyorlar. Üniversitede araştırma görevlilerinin yaptığı her işi yapan; ancak özlük
hakları olmayan, Türkiye'nin geleceği için kıymetli bu gençlerin gelecek kaygıları, süreç
içerisinde artarak devam ediyor. Üstelik bu projenin finansman sorunu da yok. Kaynakları, bu
proje için hazırlanan burs yönetmeliğinde çok net belirlenmiş. Bunu dile getirdik; ancak nasıl
çözüm olacağının henüz cevabını alamadık. Kalkınmanın temeli, en önemli yapı taşı eğitim.
Onlara bu sorunlarının birkaç ay sonra çözüleceğinin sözünü veriyoruz. Bu mağduriyeti biz
çözeceğiz!” dedi.
Biz YÖK’ü kaldıracağız; ancak YÖK'ü zaten AKP görmezden geliyor!
Görüşülen kanun teklifi ile MİT bünyesinde kurulan Millî İstihbarat Akademisi’nin Anayasa’ya
aykırı olduğunu söyleyen Karabıyık, “Millî İstihbarat Akademisi, lisansüstü eğitim öğretim
yapacak yani istihbarat ve millî güvenlik alanlarında lisansüstü eğitim, bilimsel araştırma,
yayın yapacak. Lisansüstü eğitim yapıyorsa bir kere akademi olmaz da, buna "yükseköğretim
kurumu" demek lazım. Anayasa'ya göre bu kurumun YÖK'e bağlı olması, YÖK'ün programı
çerçevesinde planlanması gerekirken, şu anda MİT tarafından bu şekilde bir akademinin
kurulacağı ifade ediliyor. Bu noktada Anayasa'ya aykırı olduğunu hatırlatmak gerekiyor” dedi
ve AKP sıralarına seslendi: “Biz YÖK'ü kaldıracağız; ancak siz hem "YÖK var." diyorsunuz,
hem de YÖK'ü siz lağvediyorsunuz, siz tanımıyorsunuz!”
Hiçbir kontrol, denetim olmadığı gibi çok geniş haklar verildi!
CHP’li vekil, Türk-Japon Üniversitesi’nin geçtiğimiz yıllarda kuruluşunun TBMM’de gecenin
geç bir saatinde, apar topar olarak gerçekleştiğini hatırlattı.
Türk Japon Üniversitesi 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na tabi
tutulmadığını ve hiçbir kontrol, denetim olmadığı gibi çok geniş haklar ve Pendik'te bir orman
arazisinin üniversiteye devredildiğini dile getiren Karabıyık, bu konuyu denetimsizlik ve
üniversiteye nakledilen orman arazisi konusunu Anayasa Mahkemesine götürdüklerini ve
haklı bulunduklarını vurguladı. TBMM’de görüşülen YÖK Kanunu’nda yer alan denetim
maddesinin, aradan geçen uzun sürenin ardından, yalnızca Anayasa Mahkemesi’nin kararı
gereği yapıldığını ifade etti.
Görüşülen teklifteki arazi kullanımı ve kiralama maddesi ilgili “Burada halen Anayasa'ya
aykırılık söz konusu, ve Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği karara uyan bir durum değil. Bu
durumda Anayasa Mahkemesinin kararı etkisiz kılınmış oluyor, arazi tahsisine ilişkin yargı
denetiminden de kaçırılmış oluyor” uyarısında bulundu; arazi kullanımı ve kiralama ile ilgili bu
maddenin ısrarla geri çekilmesi gerektiğini vurguladı.
Bu işler böyle yürüyorsa gerçekten çok büyük sorunlar var
demektir!
Lale Karabıyık, YÖK'ün yaptığı çalışmalara bakıldığında, gençlerin istihdamına, nasıl daha iyi
bir üniversite olacağına, daha iyi bir eğitim verileceğine yönelik bir çaba olmadığına dikkat
çekti.
CHP’li vekil, Millî Eğitim Bakanlığı ve YÖK’ün birlikte bir çalışma yapılarak ortak müşterekte
okul öncesinden yükseköğretime kadar da ciddi bir planlama yapmadığı için sınav
başarılarının sürekli düştüğünü ve baraj kaldırılarak sorun giderilmeye çalışılsa da gerçek bir
çözüm üretilmediğini vurguladı.
Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK’e, eğitim sisteminde yaşanan sorunlarla ilgili sürekli olarak
önerge verdiklerini; ancak çoğuna bir yanıt alamadıklarını, ya da az sayıda önergeye de olsa,
geçiştirici yanıtlar aldıklarını dile getiren Karabıyık, “Bu işler böyle yürüyorsa gerçekten çok
büyük sorunlar var demektir” dedi.
Hiç merak etmeyin gençler, hiç merak etmeyin bizi dinleyenler, biz
geliyoruz!
CHP’li vekil CHP Grubu adına yaptığı konuşmasını, “Hiç merak etmeyin gençler, hiç merak
etmeyin bizi dinleyenler, biz geliyoruz. Türkiye'nin bütün sorunlarını çözeceğimiz gibi, okul
öncesi eğitimden yükseköğretime, lisansüstüne kadar doğru planlamamızla eğitimdeki bütün
sorunları da çözeceğiz. Türkiye'nin kalkınmasına öncelik verecek, gençlerin gelecek
kaygılarını ortadan kaldıracak, bütün ailelerin sorunlarını çözecek, bütün ailelere nefes
aldıracak ve iyi bir eğitim verecek doğru bir eğitim sistemini kurarak sizin karşınıza geleceğiz;
yol haritamızı Yarının Türkiyesi için Ortak Politikalar Mutabakat Metni Tanıtım Toplantısında
açıkladık” sözleriyle tamamladı.