YÖK Başkanı Prof. Dr. Saraç, YÖK Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen Hemşirelik Lisans Eğitimi Çalıştayı’nın açılışnda yaptığı konuşmada, “Üniversitelerimizin amaçları arasında meslek edindirmede bilgi ve beceri kazandırmak, nitelikli insan yetiştirmek alana özgü bilimsel araştırmalar yapmak ve toplumun hizmetine sunmak önemli yer tutmaktadır. Hemşirelik bölümlerinin amacı 21. yüzyılda öğrenen, paylaşan, uygulayan ve uygulamalarının sonuçlarını değerlendiren; değişen koşullara uyum sağlama kapasitesi yüksek nitelikli sağlık hizmeti sunan hemşirelik mensuplarını yetiştirmektir. Sağlığın korunması ve geliştirilmesinde hemşirelik çok önemli ve gerekliliğini ortaya koymuş bir meslektir. Hemşirelik bölümleri bugün üniversitelerimizin Sağlık Bilimleri Fakülteleri, Hemşirelik Fakülteleri ve Sağlık Yüksekokulları içinde yer almaktadır. Türkiye genelindeki hemşirelik bölümlerinde yürütülen lisans ve lisansüstü programlardaki dersler büyük ölçüde birbirine benzemekle birlikte genel olarak üç modelin uygulandığını görmekteyiz. Bunlar klasik eğitim modeli, entegre eğitim modeli ve probleme dayalı eğitim modelidir (PDÖ). Bu üç modelin teorik ve klinik uygulama özellikleri farklılık göstermektedir” diye konuştu.
"Hemşirelik programlarında 71 bin 538 lisans, 6 bin 157 yüksek lisans, bin 359 doktora öğrencisi olmak üzere toplam 79 bin 54 öğrencimiz var"
Türkiye genelinde uygulanan en yaygın modelin klasik eğitim modeli olduğunu söyleyen Saraç, “Hemşirelik eğitimi en az dört yıl veya 4 bin 600 saatlik teorik ve klinik eğitimi kapsıyor. Toplam eğitim süresinin en az üçte biri teorik eğitim, yarısı ise klinik eğitimdir. Bu nedenle hemşireler sağlık ekibi içinde önemli roller üstlenmektedir” ifadelerini kullandı.
1955’de kurulan Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulunda 1980’lere kadar 25 yıllık hemşirelik eğitim ve uygulamalarında gerçekleşen değişikliklerin hemşireler için uzmanlaşmayı gerektirdiğine dikkat çeken Saraç, “Zaman içerisinde lisansüstü hemşirelik programları geliştiriliyor. 1980 yılından sonra hemşirelikte yetişen bilim adamlarının yaptıkları araştırma konularını uygulama alanından alıp ve sonuçlarını yine uygulama alanına yansıtmaları gerekliliği ortaya çıkıyor” dedi.
Saraç, konuşmasına şöyle devam etti:
“Hemşirelik programlarında 71 bin 538 lisans, 6 bin 157 yüksek lisans, bin 359 doktora öğrencisi olmak üzere toplam 79 bin 54 öğrencimiz var. Yani 80 bin kişilik bir öğrenci kadromuz var. Öğretim elemanı sayımız bin 562’dir. 125 profesör, 140 doçent, 429 yardımcı doçent olmak üzere toplamda 694 öğretim üyemiz mevcut. Öğretim üyesi dışındaki öğretim elemanı sayımız ise 868. Bunlar kafi değil, bunları arttırmak için bilimsel tahavvüller çerçevesinde nitelikten taviz vermeksizin bu sayıların arttırılmasına yönelik arayışlar içerisindeyiz. Bir takımda işlevsel işlemleri kararları da önümüzdeki günlerde yürürlüğe koymak istiyoruz.”
Son dönemde Yükseköğretim Kurulunca önemli çalışmalar gerçekleştirildiğini ifade eden Saraç, “2008 tarihinde yayınlanan bir yönetmelikle başta tıp doktorluğu olmak üzere diş hekimliği, eczacılık, hemşirelik, ebelik ve fizyoterapi eğitim programlarının asgari eğitim koşullarını belirlendi. Bu yolla söz konusu mesleklere sahip bireylerin mesleki yeterliliklerinin Avrupa Birliği üyesi ülkelerde tanınabilmesi için bu alanlarda yürütülen yükseköğretim programlarının eğitim müfredatlarının ve eğitim sonunda kazanılması gereken bilgi, beceri düzeyleri belirlendi. 2013 tarihlerinde Afyonkarahisar’da gerçekleştirilen Sağlık Eğitiminde Sorunlar ve Çözüm Önerileri Çalıştayı’nda fakülte ve yüksekokullarda ‘eğitime başlama ölçütleri’ belirlendi. Tıp ve sağlık eğitimlerinin asgari eğitim öğretim içeriklerini belirlemek ve belli aralıklarla güncelleştirmek amacıyla ‘Ulusal Çekirdek Eğitimi Programı’ çalışmaları tıp fakülteleri, diş hekimliği ve eczacılık fakülteleri ile hemşirelik yüksekokulları için tamamlandı. Diğer alanlarda da bu konuda çalışmalar devam ediyor. Sağlık eğitimi programlarından mezun olan öğrencilerin diplomalarının Avrupa Birliği ülkelerinde de geçerliliğinin sağlanması için ulusal ve uluslararası akreditasyonların yapılması gerekliliği buna bağlı olarak da hem YÖK olarak hem de üniversitelerimizde ‘kalite ve akreditasyon süreçlerini’ içeren çalışmalara hız verildi. Bu bağlamada YÖK Kalite Kurulu ile birlikte üniversitelerin kalite kurulları kuruldu. Bu konuda iç ve dış paydaşlara ilişkin görüşler esas alındı” açıklamasında bulundu.
"Toplam ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 1’ini aktif çalışan sağlık personeli ile sağlık alanında eğitim gören öğrenciler oluşturuyor"
Yükseköğretim Kurulu olarak sağlık insan gücünün planlamasında Eğitim, Sağlık ve Maliye Bakanlıkları ile işbirliği içinde çalışmaya devam ettiklerini söyleyen Saraç, “Bizim en son baktığımız verilerde ülkemizde 150 bini aşan bir hemşire bulunduğunu görüyoruz. Bu yeterli mi? Yeterli değil. Ama bu sayının artması nitelikten de taviz verilmeksizin artırılması bizim önceliklerimiz arasında yer alır. Toplamda 150 bini hemşire olmak üzere 550 bine yaklaşan bir sağlık personeli bulunuyor ülkemizde. Bu veriler ülkemizde hizmet veren sağlık insan gücünün kapasitesini gösteriyor. Toplam ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 1’ini aktif çalışan sağlık personeli ile sağlık alanında eğitim gören öğrenciler oluşturuyor. Bu rapora göre mezun olan ve mezun olacak olan kişilere göre hekim ve hemşire ihtiyacının 2024 yılında, ebe ve tıbbi sekreterlik mesleği ihtiyacının ise 2025 yılında tamamlanacağı öngörülmekte. 2024 yılı ve sonrası dönem; eğitim kontenjanları ve mezunların istihdamı açısından gözden geçirilmesi büyük önem arz ediyor. Sağlık İş Gücü Planlamasının sağlıklı yapılması ve yürütülmesi için Sağlık Bakanlığı ile birlikte bir planlama yapılması gerektiği ortada. Biz bu bağlamda Sağlık Bakanlığı olarak bir partner olarak planlamayı, müşterek bir çalışmayı başlattık. Ayrıca sağlık eğitiminin her alanında uygulamalı eğitimlerin önemi aşikar. Nazari ve tatbiki müfredatın hemşirelik eğitiminde de aksamadan yürütülmesi hususunda eğitim kurumlarımıza önemli görevler düşmektedir.”
Hemşirelik Çalıştayı'nda elde edilecek bilgilerin, ortaya çıkan çözüm önerilerinin, sorunların tespitine yönelik sunulacak görüşlerin çok önemli olduğunu söyleyen Saraç, bu çalıştayın sonuçlarının YÖK’ün ilk ya da ikinci genel kurulunda tartışılması konusunda söz verdi.
Güncelleme Tarihi: 23 Kasım 2017, 16:06