“HİÇBİR ARACIN DIŞARI ÇIKMAMASINI EMRETTİM”
Ardından, birliklerin süratle kontrol altına alınması için komutan arkadaşlarına ulaşarak, sözlü emir verdiğini savunan Yılmaz, “Bunlar belgelerle sabittir. Kolordu harekat merkezine gittikten sonra 20. Zırhlı Tugay Komutanlığı’nı aradım. 23.53’te Diyarbakır Valisini arayarak, kendisine, ‘Genelkurmay karargahından haber alamıyoruz, bir kalkışma olabilir, 7. Kolordu mevcut birlikleri ile hukuk devleti anlayışı içerisinde kışlalarında anayasal düzen çerçevesinde görevinin başındadır’ dedim. Daha sonra sabaha kadar Diyarbakır Valisi ile 07.30’a 7 defa görüşmelerimiz oldu. 00:05’te ki sayın cumhurbaşkanımız 00:25’te halkı sokaklara davet etmişti, ancak ben 00:05’te valiyi aradıktan sonra il emniyet müdürümüzü arayarak kendisine de hiçbir birliğimizin kışlalardan çıkmayacağını, bütün birliklere emir verdiğimi ve komutaya tam hakim olduğumu beyan ettim. Daha sonraki süreçte ordu kurmay başkanını aradım, ondan ordu karargahı ile ilgili bilgi almaya çalıştım. Orada ordu komutanımızın enterne vaziyette olduğunu öğrendim. Mardin Mazıdağı’nda 4 taburla operasyonda olan 70. Mekanize Tugay Komutanlığın aradım ve aynı emri verdim. Hiçbir aracın ve personelin çıkmamasını emrettim” dedi.
“DİYARBAKIR’DAKİ DURUMU TAHMİN EDEMİYORUM”
Kolordu Komutanı olarak Diyarbakır’daki birliklerin hiçbirinden hiçbir askeri araç veya personelin çıkmamasını sağladığını anlatan Yılmaz, şu ifadelerde bulundu:
“Eğer ki biz Diyarbakır’daki birlikleri kontrol altına almasak ve onlar bir şekilde bu kalkışmaya katılıp bir şekilde İstanbul’da olduğu şekilde hareket etseydi, o zaman ben Diyarbakır’daki durumu tahmin edemiyorum. 4-5 mahallede birden bir kalkışmayla karşı karşıya kalabilirdik. Ben kendimi, karargahımı korudum. Bütün birliklere hakim oldum. Benim almış olduğum tedbirler sayesinde ki ilk andan itibaren darbenin başarısız olduğu belli oldu sonra harekete geçti düşüncesine hiçbir şekilde yer vermeyecek şekilde ilk andan itibaren birliklerimi kontrol altına aldım ve hiçbir askeri aracın, personelin herhangi bir mülki ya da adli makama gidip, ‘Sıkıyönetimi ilan ettik şunu bunu yapacağız’ demelerine bile imkan vermedim. Komutanın iradesi sesi duyulduğu zaman buna itaat edilmesi şarttır. Buna itaat edilmemesi halinde ne ile karşılaşacaklarını bilmeleri gerekir. Komutanlık böyle bir sanattır. Bunun sonucu olarak Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa ve Batman’da asker üniforması giymiş hain alçak teröristlerin devlete başkaldırması ve bu başkaldırıyı fırsat olarak bekleyen pusudaki hain terör örgünün Kaynartepe ve Sur’dakine benzer şekilde Diyarbakır’ın, Mardin’in çeşitli mahallelerinde bir kalkışmaya teşebbüs etmesi önlenmiş. Bunun neticesinde hem bölge asayiş ve güvenliği sağlanmış, aynı zamanda da Ankara ve İstanbul’daki bu kalkışmanın başarıyla sonlandırılmasına çok büyük bir katkı sağlanmıştır. Eğer Diyarbakır karışmış olsaydı, durum çok farklı olabilirdi. Bunu güvenlikle ilgilenen herkesin çok iyi bildiğini biliyorum. Çünkü Diyarbakır’daki olaylar ne Ankara’ya ne de İstanbul’a benzer. Bu noktada önce Allah’a sonra yüce Türk adaletine ve yüce Türk milletine tam güveniyorum.”
“AMAÇLARI BANA ÇAMURU BULAŞTIRMAKTI”
Sıkıyönetim görev listesinde yer almasıyla ilgili bilgisinin olmadığına dikkat çeken Yılmaz, şunları kaydetti:
“Görev listesinde neden yer almış olabileceğime ilişkin açıklamaları savcılık ifademde ayrıntılı olarak açıklamıştım. Bu zaten resmi kanalla gelen bir yazı değil. Ne olduğu belli olmayan ahlaksız heriflerin yazdığı bir yazıdır. Beni, ‘Darbe başarılı olursa bize uyarsa uyar, uymazsa enterne ederiz’ diye düşünerek yazmış olabilirler. Bir ihtimal de darbe başarısız olursa bana bu çamuru bulaştırmaktı. Diyarbakır’da bütün ülkelerin gizli servislerinin ajanları vardır. Bunlar isterse bana suikast de düzenleyebilirler. Sur’da 102, 103 ve 104 olarak numaralandırdığımız evler vardı. 103 numaradaki teröristler çocukları öne çıkartıp el sallatarak, onlara ateş etmemizi sağlamaya çalışıyorlardı. 102 ve 104 numaraları etkisiz hale getirdik.103 numaralı eve ise 1 hafta süre ile tek kurşun attırmadım. Bu anlayıştaki bir insanın kendi halkına ateş edenlerle birlikte hareket etmesi mümkün değildir.”
“1 DOLARLA İLGİLİ İDDİALARI KABUL ETMİYORUM”
FETÖ’nün şifre olarak kullandığı iddia edilen 1 dolarlardan bulundurduğuna ilişkin iddiaları kabul etmediğine de dikkat çeken Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Evimde dolar, sterlin ve euro vardı. Herhangi bir dış göreve gittiğimizde yabancı para bulundururuz. Yanlış hatırlamıyorsam dolar olarak bir 100 dolar, bir 5 dolar, iki de 1 dolar vardı. Sterlin ve Euro evdeydi. Evde eşim ve çocuklarım olmadığı için arkadaşlara sordum burada mı kalsın diye, onlar da para lazım olur üzerinizde kalsın dediler. Sayarlar, tespit ederler, geri teslim ederler diye söylediler. Bu paraları bizzat üstüme alarak geldim. Böyle bir şifre olsa paraları yok edebilirdim. Tekrardan şunu açık, kesin ve net olarak ifade etmek istiyorum. Ne benim, ne ailemin hiçbir ferdi, ne çocukluğumda, ne gençliğimde ne de meslek hayatım içerisinde bu alçak FETÖ örgütünün herhangi bir mensubuyla, derneğiyle, eviyle, dershanesiyle en ufak bir irtibatım olmamıştır. Yurtdışında çeşitli görevlerde bulundum. Bu görevlerim sırasında da kesinlikle bir irtibatım olmamıştır. Dolayısıyla benim bu hainlerle, halkına uçak bombası atanlarla, taarruz helikopterleri ile tarayanlarla ne şimdi, ne gelecekte ne de mezarda asla bir işim olamaz. Bu nettir ve kesindir. Bu konuda herhangi bir bilgi, belge bulunduğu takdirde ben her türlü cezaya razıyım.”
Güncelleme Tarihi: 29 Temmuz 2016, 15:55