Bursa Medyasının Amiral gemilerinden olan İNCE MEDYA GRUP bünyesinde faaliyet gösteren ManşetX Gazetesi, yine çok konuşulacak bir röportaja imza attı. Türkiye’min umut vadeden yeni partilerinden olan Deva Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu, ManşetX Gazetesine verdiği özel röportajda, ‘’Deva Partisi Türkiye’nin dertlerine DEVA olacak’’ dedi.
NECMİ İNCE: Mustafa Yeneroğlu kimdir?
MUSTAFA YENEROĞLU: Özetle herkesin huzur içinde yaşayabileceği bir Türkiye idealine sahip, bunun mümkün olduğuna inanan ve bu uğurda siyaset yapan biriyim.
1975 yılında Bayburt’ta doğdum. 1976’da ailemle birlikte Almanya’nın Köln şehrine yerleştim. Köln Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldum.
1987 yılından bu yana, Avrupa’da artan İslam düşmanlığı ile ilgili siyasi ve hukuki çalışmalarda aktif olarak yer aldım, yüzlerce davayı takip ve koordine ettim. Hayatım hukuksuzluklar ve ayrımcılıklarla mücadele ile geçti diyebilirim. Hem Avrupa’da hem de Türkiye’de. 2015 Milletvekili Genel Seçimlerinde AK Parti İstanbul Milletvekili olarak seçildim.
26. Yasama Dönem 1. ve 2. Yasama Yıllarında TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığı görevini; 27. Yasama Döneminde TBMM Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Grubu Üyeliği ve Türkiye – Avusturya Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanlığı görevlerini ifa ettim. 28 Ekim 2019’da Ak Parti MKYK üyeliğinden, 30 Ekim 2019 tarihinde de AK Parti’den istifa ettim.
9 Mart 2020 tarihinde kurulan DEVA Partisine kurucu üye olarak katılmamın ardından partinin Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanlığı görevine getirildim.
NECMİ İNCE: Uzun Yıllar Yurt Dışında STK’larda görev aldınız, orada neler yaptınız?
MUSTAFA YENEROĞLU: Almanya’da yaklaşık 27 yıl boyunca aktif olarak sivil toplum çalışmalarında görev aldım. 2011-2014 yılları arasında İslam Toplumu Millî Görüş Genel Başkan Yardımcısı ve son olarak Genel Sekreteri olarak, Avrupa’da yaşayan Müslümanların eşit vatandaş olarak kabul eden bir çoğulcu toplum düzeni modeli için mücadele ettim. Bu çalışmalardan bir kısmı, Avrupa’daki Türklerin ve Müslümanların meseleleri, din özgürlüğü, ayrımcılık, Türk vatandaşlarının yurt dışındaki sorunlarıyla ilgili. Göçmen, azınlık hakları, Avrupa’da artan İslam düşmanlığı ile ilgili siyasi ve hukuki çalışmalarda da görev aldım.
NECMİ İNCE: AK Parti’den istifa etmeye sizi hangi süreç sürükledi?
MUSTAFA YENEROĞLU: Ben AK Parti’nin yurt dışındaki vatandaşlarımızla da paylaştığım ve bizzat yazıp savunduğum ve kuşatıcılığı itibarıyla Cumhuriyet tarihinde bir ilk olan program çerçevesinde, ülkemizde Yurt dışı Türklerin sorunlarını dile getirmek üzere, milletvekilliği adaylığı teklifini kabul ettim. Maalesef Sn. Cumhurbaşkanı; AK Parti’yi tamamen köklerinden koparıp, ortak aklı, demokrasiyi ve hukuku yok sayan, temel hakları ayaklar altına alan, kendisi gibi düşünmeyenleri düşmanlaştıran bir sürece sürükledi. Yani değişen ben değilim, değişen AK Parti’yi kurucu kimliğinden koparan Sn. Cumhurbaşkanı’dır. Ben içeride 3 yıl mücadele ettim. Fakat bir zaman sonra sonuç alamayacağımı anlayınca, tüm hayatı Avrupa ülkelerindeki hukuksuzluklarla mücadele eden bir insan olarak ilkelerimi partime tercih etmek zorunda kaldım. Ve istifa sürecine girdim.
NECMİ İNCE: Neden Ali Babacan'la Deva Partisini kurma ihtiyacını gerek duydunuz?
MUSTAFA YENEROĞLU: İktidarın tek elde toplanması ve keyfi yönetimle birlikte, her alanda kötüye gidiş daha da hız kazandı. Eğitim, ekonomi, tarım ve hayvancılık politikaları iflas noktasına geldi. Demokrasi ve adalet konusunda ülke zaten sürekli geriye gitmekteydi. Sayın Ali Babacan’ın liderliğinde demokrasi ve hukuk devletini yeniden tesis etmek ve böylece ülkeye atılım yaptırmak amacıyla DEVA’yı kurduk.
NECMİ İNCE: Türkiye'de hukuk ve demokrasi deyince aklına ne geliyor?
MUSTAFA YENEROĞLU: Türkiye’nin en önemli sorunları, hukuk ve demokrasinin ezilmesi ve bunun neticesinde her alanda krizlerin çıkmasıdır. Ekonomik kriz tüm toplumun hissettiği sadece bir başlık. Hukuka uymayan, hesap vermeyen ve denetlenmeyen iktidar nedeniyle gün geçtikçe fakirleşiyoruz. Genel bir kuraldır, hukuk ve demokrasiye ne kadar saygı varsa ekonomik refah o kadar artar. İktidar da bu sorunların bilincinde, nafile bir şekilde reformlar açıklıyor. Ancak mevcut sistem değişmediği müddetçe, bu üç alanda da bir ilerleme sağlanamayacağını tarih bize göstermektedir. Zihniyet değişmediği, keyfi yönetimden vazgeçilmediği müddetçe hukuka güven de ekonomik refah da düzelmez.
NECMİ İNCE: Türkiye'deki (katolog suçlar) haricinde bile tutuklu yargılama ve cezaevlerindeki sorunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
MUSTAFA YENEROĞLU: Bildiğiniz gibi tutukluluk, CMK kapsamında istisnai bir tedbirdir. Ancak sizin de belirttiğiniz gibi tutukluluk bir cezalandırma aracı olarak ülkemizde çok sık başvurulan bir yol olarak karşımıza çıkmaktadır. İstisna bir tedbirin neredeyse kural haline gelmesi kesinlikle kabul edilemez. Öte yandan tutukluluk, bir ceza soruşturmasının en başından verilen bir ceza halini almıştır. Kişiler soruşturmanın başından sonuna kadar tutuklu olarak yargılayıp, en son Yargıtay’da beraat ettirilmektedir. Bu uygulamanın adaletli bir ceza hukukunda yeri olamaz. Fakat bu durum ülkemizde maalesef bazı yargılamalarda özellikle iktidarın istemediği, sevmediği kişiler yargılanırken sık kullanılan bir yol olarak karşımıza çıkmaktadır.
Cezaevlerinin fiziki yapısı, maddi koşulları ve uygulanan muameleler bir bütün olarak insan onuruna yakışır nitelikte olması gerekirken, 8 kişilik koğuşlarda 20 - 30 kişinin yaşamaya çalıştığı örnekler hayli fazladır. Ayrıca çıplak arama, kötü muamele, cezaevinin fiziksel ve idari sorunları gibi birçok sorun sayılabilir. Malumunuz cezaevlerinde insan onurunu yakışır bir ortam tesis edilmesi devletin asli görevi; ancak adalet politikalarında mevcut çok fazla sorun varken bu sorunlara çözüm üretmeyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Cezaevi sorunlarındaki tek çözümü de cezaevi sayılarının artırılması yönündedir maalesef.
NECMİ İNCE: Uzun yıllar basında görev yaptınız ülkemizde gazeteciler ne kadar özgür?
MUSTAFA YENEROĞLU: Ülkemizde gazeteciler maalesef özgür değil. Hatta medyaya en büyük baskının yapıldığı dönemlerden birisindeyiz. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün Dünya Basın Özgürlüğü Endeksine göre; 180 ülke içinde 153. sıradayız. Dünyada en fazla profesyonel basın mensubunun cezaevinde olduğu ülkelerden birisiyiz. Gazetecilerin %78’i otosansür uyguladığını ifade ediyor. Gazeteciler baskı ve tehdit altında, bunun en açık örneği OLAY TV’dir. Sadece bir ay bile siyasi baskılara dayanamadan kapatıldı.
Genel olarak tekelleşen medya, iktidarın siyasi propaganda aracı haline gelmiştir. Bu ülkede küçük ortak tarafından gazeteciler hedef gösterilmektedir. Gazeteciler sokak ortasında darp edilmekte ya da hakkında açılan soruşturmalar, kovuşturmalar ile uğraşmaktadır.
NECMİ İNCE: Geçtiğimiz günlerdeki 104 emekli generalin bildirisini ve yaşanan hukuki süreçleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
MUSTAFA YENEROĞLU: 104 emekli general bildirisi hakkında açılan soruşturma, tamamen siyasidir. Çünkü soruşturmada hukuk ile açıklayabileceğimiz hiçbir husus yoktur. Emekli generallerin açıklamasında TCK anlamında bir suç söz konusu değildir. İddia makamı, suç için antlaşma suçundan soruşturma açmıştır. Bu suç hangi suçtur? Anayasal düzeni değiştirmeye matuf fiiller için antlaşmadır. Ancak bu suçun elverişli araçlarla işlenmesi ve maddi olgularla belirlenebilen bir şekilde anlaşılması gerekiyor. Fakat bu açıklama sadece bir düşünce açıklamasıdır. Dolayısıyla açılan soruşturma, iktidarın kendi tabanını konsolide etmesi için, kendi başarısızlıklarına bahane bulması için siyasi bir fırsat olarak değerlendirilmiştir. Bu tutumum açıklamayı tasvip ettiğim anlamına gelmez ama siyaseten eleştirebileceğimiz bir açıklamayla ilgili hukuku araçsallaştıramayız.
NECMİ İNCE: Ülkemizdeki pandeminin de etkisiyle ekonomik gelişmeyi ve uygulanan politikayı nasıl buluyorsunuz?
MUSTAFA YENEROĞLU: Türkiye ekonomik bir kriz yaşamaktadır. Pandemi ile mücadele de de ekonomik krizinde tek sorumlusu da keyfi yönetimdir. Salgının ekonomide küresel bir kriz getireceği belliydi. ABD Merkez Bankası 3 trilyon dolar para bastı, 14 ülkeyle karşılıklı swap anlaşmaları yapıldı. Türkiye talepte bulundu; ancak karşılık bulamadı. Türkiye güvenilir bir ülke olsaydı, bu hatlara mutlaka girer, bu girişimleri karşılık bulurdu.
Mevcut durumda reel sektör önünü göremez bir halde, turizm ve hizmet sektörü salgının yavaşlatılamaması ve aşılanmanın sağlanamaması nedeniyle kapanma noktasına geldi. Esnaflara yönelik hibe uygulamaları da ciddi olarak yapılmayınca iflaslar başladı ve yoksullaşma arttı. Oysa sözde destekler yerine esnafın ve vatandaşın derdine deva olmak gerekiyor. Bu kapsamda acilen nakit ve kredi desteği kapsamı, süresi ve miktarı genişletilmelidir. Esnafımıza ayda asgari ücret kadar destek sağlanmalı ve bu destek minimum 9 ila 12 ay arasında sürdürülmelidir. Kredi borçları en az 18 ay faizsiz ertelenmeli, işletmelere 3 yıl vade ile rehabilitasyon destekleri ve ücretsiz izin yardımı asgari ücret kadar olmalı hazırlanmalı. Ne yazık ki tam kapanma olmasına rağmen bu tedbirlerden hiçbirisi alınmamıştır. Çünkü mevcut hükümetin sorunları çözme kapasitesi kalmamıştır.
NECMİ İNCE: Yine Ülke gündeminde başta Eyt, asgari ücretin altında maaş alan emekliler, ek gösterge mağdurları ve Z kuşağı ile ilgili çözüm önerileriniz nelerdir?
MUSTAFA YENEROĞLU: Gençlerin, yeniden Türkiye’de gelecek kurma hayallerine sahip olacağı bir Türkiye inşa etme hedefindeyiz. Gençlerin hayatlarını yurt dışında kurmak istemesini engellemek, özgürlük, işsizlik, adalet, ekonomi ve eğitim gibi konularda DEVA Partisi olarak nitelikli çalışmalar yaparak kamuoyu ile paylaşıyoruz. Tüm Türkiye’de zenginleşmeyi sağlayarak vatandaşlarımızın alım gücünü ve refahını artırmak hedefimiz.
NECMİ İNCE: Son aylarda çıkan merkez bankasının rezervlerinde olmayan 128 milyar dolar tartışmalarıyla ilgili neler söyleyeceksiniz?
MUSTAFA YENEROĞLU: Ekonominin kötü yönetilmesi nedeniyle işsizlik ve enflasyon rakamları çok arttı. Ülke kaynakları, AR-GE, yüksek teknoloji ürünlerinin üretimine değil rant oluşturabilecek alanlara aktarıldı.
Üretim olmayınca ihracat miktarı, ithalat miktarımız kadar yükselemedi. Cari açık nedeniyle sürekli çevrilmesi gereken yüksek döviz borçları oluştu. Döviz kurları da buna bağlı olarak yükseldi. Bunun çözümü için yapısal çözümler gerekmesine rağmen, Merkez Bankası’nın döviz rezervleri eritilerek, döviz kurlarının stabil tutulabileceği varsayıldı. Ekonomi kötü yönetilirken, yapısal çözümler uygulanmadan döviz kurlarının sabit tutulması mümkün değildi. Nitekim hem döviz rezervleri erimiş oldu, hem de döviz kurları tutulamadı. Görüyorsunuz dolar ve euro kurları tarihi yüksek seviyelerinde. Çözüm, acil bir yönetim değişikliğidir.
NECMİ İNCE: Olası önümüzdeki ilk seçimlerde halk neden Deva Partisine oy vermelidir?
MUSTAFA YENEROĞLU: DEVA Partisi, toplumsal kutuplaşmayı sona erdirebilecek, Türkiye’den her kimliği ve tüm farklılıkları eşit kabul eden bireylerin hareketidir. Her kesimden, her görüşten, her yaştan insan partimizde demokrasi idealiyle siyaset yapmaktadır.
Partimizde Türkiye’nin öncelikli sorunlarının bilincinde, çözüm odaklı düşünen çok nitelikli ve liyakatli arkadaşlar görev yapmaktadır. İktidara geldiğimizde ilk 90 gün ve ilk 1 yılda yapacağımız icraatlere dair eylem planlarımızı bile hazırlamış durumdayız.
DEVA Partisi iktidara hazır ve nazırdır.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçiş, demokrasi ve hukuk devletinin yeniden tesisi ve bunlarla birlikte ekonomik kalkınmanın, refahın gerçekleştirilmesi için DEVA Partisi tek gerçek adrestir.
NECMİ İNCE: Bursa yereliyle ilgili Deva Partisi olarak beklentileriniz ve hedefleriniz nelerdir?
MUSTAFA YENEROĞLU: DEVA Partisi olarak Bursa’da ilçelerin büyük bölümünde teşkilatlanmış durumdayız.
Bursa’nın ulaşım, kentleşme, kentsel dönüşüm, afet ve risk yönetimi, yaşam kalitesi başlıklarında yıllarca biriktirilmiş birçok yapısal sorunu olduğunun bilincindeyiz. Yeşil Bursa’da neredeyse yeşil alan kalmamıştır. Projeler maalesef halk odaklı değil, rant odaklı yapılmaktadır. Son yıllarda yapılan Doğanbey Konut Alanı, yeni stat yapımı, bitirilemeyen T2 Tramvay Hattı, Şehir Hastanesi gibi birçok proje "kentsel suç" kapsamında değerlendirilebilir.
Şu anda Bursa'nın bir şehir planı maalesef yok. Bursa’nın en son 1/100.000'lük planlaması 1997 yılında yapılmış. 1997’de sadece 2 tane öngörülen organize sanayi bölgesi sayısı, bugün 18’dir. Öngörülen nüfus o gün 2 milyonken, bugün 3 milyondur. Oldukça yetersiz bir şehir planı olmasına rağmen, halen yeni bir planlama yapılmamıştır.
Tüm bu sorunlara çözüm önerilerimizi üretmek üzere, kentin tüm paydaşları ile ortak çalışıyoruz. Bursa'daki mevcut durumu ortaya döken raporlar, değerlendirmeler, çözüm önerileri hazırlıyoruz. Bursa bu kötü yönetimi hak etmiyor, ilk seçimde yönetimi devralmak üzere tüm hazırlıklarımızı yapıyoruz.
Güncelleme Tarihi: 05 Mayıs 2021, 12:53