Bir gün mescide girdim. Resûlullah yalnız oturuyordu. Ben de yanına oturup sordum: Yâ Resûlallah! Îmân bakımından en kâmil mü’min hangisidir? “Ahlâkı en güzel olanıdır” buyurdu. Dedim ki: “Yâ Resûlallah! Mü’minlerin en emîni kimdir?” “İnsanlara elinden ve dilinden zarar gelmeyen kimsedir” buyurdu. Dedim ki, “Yâ Resûlallah! Efdal [en fazîletli] hicret hangisidir?” “Günâhlardan uzaklaşmaktır” buyurdu.
“Sadakanın efdali [en fazîletlisi] hangisidir? Yâ Resûlallah!” dedim. “Az da olsa, fakîrin gönlünü almak için verilendir” buyurdu. Dedim ki, “Yâ Resûlallah! Allahü teâlânın indirdiği âyetler içinde en fazîletlisi hangisidir?” “Âyete’l-kürsîdir” buyurdu. “Yâ Resûlallah, bana nasîhat et” dedim. Buyurdu ki: “Sana Allah’tan korkmayı tavsiye ederim; işin başı budur. Sana Kur’ân-ı kerîmi okumayı tavsiye ederim; o senin için yeryüzünde nûr, gökte meleklerin övgüsüdür. Çok gülmeyi terk et, çok gülmek kalbi öldürür, yüzün nûrunu giderir. Susmayı tercîh et, sâdece hayır söyle; bu, şeytânı senden uzaklaştırır, dîne uymakta sana yardımcı olur. Miskînleri (fakîrleri) sev, onlarla bulun. [Dünya işlerinde] Kendinden aşağı olanlara bak, senden üstün olanlara bakma; çünkü içinde bulunduğun hâl senin için ni’mettir. Akrabânı ziyâret et, onlar seni ziyâret etmeseler de. Allahü teâlâya itâat et, kınayanların kınamasına aldırma. Acı da olsa, hakkı söyle.”
Şimdi de, Sevgili Peygamberimizin ikinci sahâbîye yaptıkları tavsıyelere geçelim:
İstanbul’umuzun manevî sultânı, halk arasında “Eyyûb Sultân” diye meşhûr olan Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî (radıyallahü anh), bir gün Resûlullah Efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip dedi ki: “Ya Resûlallah! Bana öyle az ve öz bir nasîhat et ki, onu hem kafamda tutabileyim, hem de onunla amel edebileyim.”
Resûlullah Efendimiz ona şöyle buyurdular: “Sana şu beş şeyi tavsiye ediyorum: 1- Halkın elinde olanlara göz dikme ve onlardan ümîdini kes. Bu, zenginliğin tâ kendisidir. 2- Tamahtan sakın. Zîrâ tamah peşînen fakîrliktir. 3- Namazı öyle kıl ki, sanki bu senin en son namazındır ve artık diri kalıp da diğer namazı kılamayacaksın. 4- Sonradan mecbûr kalıp da özür dileyeceğin bir ameli yapmaktan sakın. 5- Kendin için istediğin (arzu ettiğin, sevdiğin) şeyi dîn kardeşin için de iste (arzû et, sev).”
Güncelleme Tarihi: 05 Haziran 2015, 09:54