Gazeteci Necmi İnce köşe yazısında Kılıçdaroğlu'nun 'Sözde Cumhurbaşkanı' ifadelerini değerlendirdi. Gazetecilerin sorunlarına da temas eden İnce, gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. İnce köşe yazısında şu ifadeleri kullandı:
Siyasette makul bir eleştiri yapmak normaldir.
Ama aşırıya gitmeden!
Her siyasi partinin bir görüşü ve fikri vardır muhakkak.
Bu kapsamda Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçtiğimiz günlerde yine yaptığı bazı gaflarla ve söylemlerle haddini aştığını söyleyebiliriz.
İşte bunlardan birisi de Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ‘nunCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı kasdeterek bir programda 'Sözde Cumhurbaşkanı 'açıklamasında bulunması olmuştu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bu açıklamayı "10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü" vesilesiyle Chp parti genel merkezindeki basın toplantısında yaptı.
Açıklamasında basına yönelik cezalara, sansür ve yasaklara, gazetecilere yönelik hedef göstermelere değinen Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz günlerde Erdoğan'ın bir gazeteyi hedef göstermesini de hatırlattı.
Chp Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, konuşmasında "Yine 2020 yılında Türkiye'de bir ülkenin sözde Cumhurbaşkanı bir gazeteyi doğrudan hedef gösterip 'Ben o gazeteyi okumuyorum siz de satın almayıp okumayın' diye çağrı yapıyorsa, orada medya üzerindeki vesayeti ve baskıyı bir düşünün!" ifadelerini kullandı.
Öcelikle bizlerde değerli meslektaşlarımızın10 Ocak çalışan gazeteciler gününü kutlayalım.
Gerçi çalışan meslektaşlarımızın yanında bir o kadar da malesef çalışamayan gazetecilerimizin olduğunu söylememiz gerekiyor.
Tabiki yine bu meslekten mezun olan yeni iletişim mezunlarının da işsiz güçsüz sokaklarda gezmesi bizleri de üzmektedir.
Malum Anadaolu’da gazetecilik her geçen gün can çekişmeye devam ediyor. İstanbul!un bab-ı alisi olarak bilinen Bursa'da bile günlük gazeteler haricinde diğer haftalık gazete veya dergiler çok büyük sıkıntılar çekmektedir.Tabiki orda çalışan meslektaşlarımızda bu sıkıntıdan dolayı onlarda mağdur olmaktadır.
Yani gazetecilik mesleği zamanla tarihin tozlu raflarına kalma durumuna geldi.
Zaten yeni nesil Z kuşağı arasında artık internet habercilik almış başını gitmiş.Gerçi bizim hala internet gazeteciliği yasamız bile çıkmadı.
Ah güzel ülkemde neleri konuşmamz lazımken neleri konuşuyoruz!
Yine gazeteclik mesleği ile ilgili bu kadar sıkıtnının yanında birde unutmadan yazdığı yazılardan özellikle mahkeme tutuklu yargılanan meslektaşlarımızda sorunlarını yazmazmız gerekir.
Ülkemizde de tutukluluk tedbir kararı olasına rağmen malesef bazen süpheliler için ceza amaçlı aba altından sopa göstermek olarak ceza verilmektedir.
En azında toplumuzda böyle bit aglı vardır.
‘’Bir kişi yanlış yapmasa neden tutuklu yargılanır?’’ bakışı Anadolu’nun her yerinde vardır.
Bizler tabiki her kim mahkeme tarafından suç işlemişse cezasını çekmesi taraftarıyız. Burada hiç bir sıkıntılı durum yok.
Bizler yüce Türk mahkemlerin verdiği kararlara saygı duyuyoruz.
Ama mahkeme aşamasında sırf yazdığı yazılardan dolayı (basın özgürlüğü,ifade özgürlüğü,) gazetecilerin tutuklu yargılamalarının yerine adli kontrol,yurt dışı çıkış yasağı vs. gibi mahkeme sonuçlana kadar önleyici tedbirler alınarak yargılamalarını savunmaktayız.
Yoksa tv kanallarında yayınlanan bir filmde olduğu gibi 20 yıl sonra cezaevinde yatan birisine pardon yanlışlıkla sizi tutukladık diyerek sonra beraat haberini daha çok duyarız.
Ama malesef ülkemzide Cumhurbaşkanı Erdoğanîn dediği gibi hukuk reformu yapılmasının herhalükarda kaçınılmaz bir durum olduğunu ve ivedikle yapılmasını ben de ümit ediyorum.
Neyse gelelim ana konumuza...
Şimdi Kılıçdaroğlu'nun Erdoğan için söylediği ''Sözde Cumhurbaşakanı'' açıklamasında değindiği bazı konular doğru olsa bile halk tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanına bu tarz bir söz söylemek yakışık almayan bir açıklama olmuştur.
Çünkü bundan önceki genel seçimlerde halk tarafından ilke kez seçilen Cumhurbaşkanı Erdoğan %52,6 oran ile 26 milyon oy alan bir siyasetçidir. Bu sebeple 'Sözde Cumhurbaşkanı ' söylemesi kabul edilecek bir hata değildir.
Bu açıklama sonrası bence bir an önce Kılıçdaroğlu Ak Parti ve Mhp seçmeninden özür dilemesi gerekmektedir.Haddini aşan bir açıklama olarak gördüğümü ifade etmek isterim.Şayet Chp olası ilk seçimlerde iktidara gelecekse her kesimin hassasiyetlerine dikkat etmesi gerekmektedir.
Gerçi aynı hassasiyeti Cumurbaşkanı Erdoğan'ında da dikkat etmesi gerekmektedir.Malum Ak Parti’nin eriyen oylarının karşısında bu oyları kaybetmemek için karşı mahalleninde oylarına talip olaması gerekiyor.Ak Parti Genel Başkanı Erdoğan'ın bir gazeteyi eleştirmesi çok normal bir durum ama o gazeteyi almayın beyanatı Chp örgütünde ve normal vatandaşlar da da farklı bir düşünceye sokabilir.
Bu gazeteyi hiç almayan birisi bu açıklama ile o gazeteyi almak isteyebilir.
Ayrıca Erdoğan karşı mahallenin gazetesi bile olsa bu eleştirileri yapsa bile sonrasında bu gazete için okuyanlara saygı duyabilirim açıklması yapsa sorun yine ortaya çıkmayacaktı.
Yani hem Kılıçdaroğlu hem de Erdoğan'ın yaptığı hatalar her iki kesimede ciddi zararlar vermektedir.
Sonuç itibari ile iki siyasi parti rakip olarak mücadele etmektedir.
Burada kim akılcı ve insani olarak insanlara yardımcı olup ve onların derdiyle dertlenirseler önümüzdeki seçimlerde ciddi sandıktan destek alabilirler.
Yoksa bu iki siyasi partinin halk diliyle ''didişmesinden'' bu iki partiyede kar sağlamıyacağını söylemek gerekiyor.
Gerçi Cumhurbaşkanına yapılan bu hakaret Erdoğan hayranlarını ve sevenleri tarafından kampanya olarak olumlu etki yaptıgını görmek gerekiyor.
Ayrıca bu haksız eleştiri sonrası CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na eksi yazdığı kanaatindeyim.
Şayet Kılıçdaroğlu bu eksi süreci Erdoğan'a karşı sözlerinin yanlış anlaşıldığını söyleyip özür dilerse bir adım öne çıkababilir!
Zaten muhtemelen bu sözlerden dolayı Cumurbaşkanı Erdoğan'ın avukatları Kılıçdaroğlu hakkında hakaret ve tazminat davası açaçaktır.
İşte bir kaç gündür malesef bu konularla zamanımızı öldürüyoruz.
Aslında asıl işimizin ülkemizin diğer sorunları olan işsizlik,ekonomi,çiftcilerin sorunu ve üretim ile ilgili sıkıntılarımızı çözmek olduğunu unutmamalıyız. Kendi kendine yeten bir ülkeden dünyaya ihraç eden bir ülke olmak için biraz da bu konulara zaman ayırmalı ve kafa yormamız gerekmektdir.
Zamanımız çok yok!
Bakınız kuraklık kapımızda ama bizler ne yapıyoruz?
Pandemi döneminde gıda üretiminin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha müşade etmiş olduk.
Artık dünyada savaşların su için olacağını herkes daha iyi görmektedir.
Hele hele bilimde ve teknolojide ilerlediğimiz bu zamanlarda sentetik biyolojik savaşların kapımızda olduğu şu yıllarda her alanda çok çalışmamız gerekmektedir.
Yoksa geri kalmış dünya ülklerinden hiç bir farkımız kalmaz.
Bizden söylemesi...