Kahraman, laiklik kavramının siyasal hayatta ve yargısal uygulamalarda bireysel ve toplumsal hak ve özgürlüklerin sınırlayıcı, yok edici bir araç olarak kullanıldığın ve ciddi mağduriyetlere yol açtığını kaydederek, “Bu haksızlıkların en temel sebebi laiklik kavramının tanımının yapılmamış olmasıdır” ifadelerini kullandı.
Kahraman, Anayasa’da Türkiye’nin, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtildiğini hatırlatarak şunları dedi:
“Ancak laikliğin tanımı yapılmadığından, din ve vicdan hürriyeti kavramları da tartışmaların ortasında yer almaktadır. Yersiz, lüzumsuz ve halkı kamplaştırıcı tartışmaların önüne geçmek için, laiklik kavramı, kötü niyetli yorumlara yol açmayacak şekilde, açık ve net bir biçimde tarif edilmeli, istismar edilmesinin önüne geçilmelidir.”
Kahraman şöyle devam etti:
“Esasında; laiklik her türlü din ve inanç mensuplarının ibadetlerini özgürce icra etmelerini, dini kanaatlerini açıklayıp bu doğrultuda hayatlarını tanzim etmelerini güvence altına alır. Bu bakımdan laiklik, özgürlük ve toplumsal barış ilkesidir. ‘Anayasanın dindar olması’ beyanımdaki kastım; hiçbir ayrım yapmaksızın din ve vicdan özgürlüğünün anayasamızın lafzi ve ruhu ile güvence altına alınmasını sağlamayı temenni etmektir.”
Laikliğin farklı inanç gruplarına sağladığı hürriyetlerin mevzuatta yer bulmasına işaret eden Kahraman, “Devlet ve milleti karşı karşıya getirmeyen bir laikliğin tarifi ve tatbikatı yeni anayasada olmalıdır. Konuşmamın bu şekilde anlaşılması, aklın, mantığın ve sağduyunun gereğidir. Farklı değerlendirmelere konu yapılmasının ise masum bir tavır olmayacağı açıktır. Milli mücadelenin en mühim kazancı olan Cumhuriyetimizin ilanihaye yaşayacağı inancı içinde kamuoyuna duyurulur” ifadelerini kullandı.
Güncelleme Tarihi: 27 Nisan 2016, 08:36