“Partilerin bir arada olmasından biz de mutluyuz”
“Meydanlarda CHP’li, MHP’li veya diğer partilerden AKP’li bütün siyasi partilerin bir araya gelmesi ortak bir görüntü vermesi halkı çok mutlu etti ve hepsi alkışlıyor. Doğrudur, bizde bundan son derece memnunuz. Böyle olması lazım çünkü siyaset bir kavga alanı değil siyaset toplumu kardeş kılma sanatıdır” diyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Eğer siz toplumda uzlaşma kültürünü yerleştirebiliyorsanız samimi olarak gerçek anlamda yurtsever bir siyasetçisinizdir aslında. Elbette görüşlerimiz farklı olabilir, biz evde diyelim ki ben, eşim, çocuklar hepimiz aynı şeyi mi düşünüyor? Hayır, ama bir arada yaşıyoruz. Farklı düşüncelerimizi zaman zaman oturup tartışıyoruz kendi aramızda. Ama yarılıyor muyuz kavga mı ediyoruz? Hayır. Siyasette böyle olmak zorundadır. Yani bir arada yaşamalıyız, farklılıklarımız olmalı, farklılığı zenginlik olarak kabul etmeliyiz. Düşünce farklılığı toplumun gelişmesini sağlayan temel dinamiğidir, onu kabul etmeliyiz. Dolayısıyla siyasete böyle yaklaşmalıyız. Neden halk çok memnun? Çünkü, toplum çok gerilmişti, siyaset çok germişti toplumu, müthiş bir kutuplaşma vardı. Şimdi bu kutuplaşmayı attık üstümüzden, inşallah daim olur.”
“CHP içinde FETÖ üyesi varsa ve bize söylenirse gereğini yaparız”
Fetullahçı terör örgütü üyelerinin CHP içine de sızdıkları iddiasına değinen Kılıçdaroğlu, “Şimdi bizim bir istihbarat örgütümüz yok. Kim hangi cemaattendir bilmiyoruz yani Fethllah Gülen cemaatinden CHP’li var mı yok mu bilme şansımız yok. Eğer devlet yani hükümet bize şu cemaattendir şu gerekçelerle şöyledir derse biz gereğini yaparız. Ama ortada şuana kadar bize ulaşan bir şey yok. Bizim eski bir milletvekili arkadaşımızın kızını cemaat üyesidir diye çıkarmışlardı, biz söyledik ya bunu cemaatle bir ilgisi yoktur diye, düzelttiler. Dolayısıyla şu konuda çok dikkatli olmamız lazım şimdi binlerce kişi kamudan çıkarıldı. Bunların tamamı acaba gerçekten cemaat üyesi mi? Çünkü bu bir dernek olmadığı için bir yere kaydı yok. Diyelim ki Rize’yi sevme derneği olsa ya da Rize’yi kalkındırma derneği veya Elazığ veya Şanlıurfa’yı ya da Harran ovasını büyütme derneği sulama derneği olsa isimler vardır, dernek kaydı vardır, üyeler vardır bilirsin. Ama şimdi bu cemaatin üyesi kim? Ben şahsen bilmiyorum. Geçmişte bazıları kendilerini öyle tanımlamış olabilirler veya gazetelerde, yayın organlarının cemaate yönelik yayın yapanlar var veya bu cemaatin oluşturduğu farklı dernekler de olabilir. O derneklerin de üyeleri olabilir. Fakat dediğim gibi bir derneğe veya bir cemaate üye olmak suç değildir. Bunu kabul edelim. Cemaat inançsal bir birlikteliktir. Çünkü sadece Fethullah Gülen cemaati yoktur. Türkiye’de bir sürü cemaat var. Şimdi bütün cemaatleri alıp da hepsi suçludur demek doğru değildir. Mücadeleyi hukukun üstünlüğü bağlamında yaparsak bir sorunumuz çıkmaz. Eğer kişi diyelim ki Fethullah Gülen terör örgütüne üyeyse teröre bulaşmış, devletin yapılanmasını alt üst etmiş, darbe girişiminin içinde bulunmuşsa, zaten cemaat üyesi olsa da olmasa da suç işlemiş olur ve gereğinin yapılması lazım. Olaya biraz böyle bakmamız lazım. Yani hukuk penceresinden bakmamız lazım. Yaşın yanında kurunun da yanmaması lazım” diye konuştu.
“HDP’yi meşru alana çekmek görevimiz”
Anayasa yapım sürecinde HDP’nin olup olmaması yönünde fikrinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, “HDP’nin olması gerekiyordu, gerekiyor bizim kendi düşüncemiz böyle. Neden onu da söyleyeyim. Şimdi meclisin bombalandığı geceye bakalım. Dört partinin milletvekili var mı orada? Dört partinin milletvekili de var. Yani HDP’li milletvekilleri de orada, onlarda konuşuyorlar mı? Onlar da konuşuyorlar. Onlarda darbeye karşı mı? Onlar da darbeye karşı. Onlar da FETÖ terör örgütüne karşı mı? Evet onlar da FETÖ terör örgütüne karşı. Dönüyoruz ertesi güne, darbe sonrası sabaha dönüyoruz. Sabahleyin dört partinin genel başkanları yani yetkilileri çıktılar Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden konuşma yaptılar. Ben de bir konuşma yaptım. Onlar da bir konuşma yaptı. Sonra dört parti oturduk bir demokrasi manifestosu bildirgesi yayınladık. Demokrasiyi savunuyoruz, darbeye karşıyız diye içinde hükümette vardı MHP de vardı, HDP de vardı hepsinin imzaları da vardı. Şimdi siz grubu olan bir partiyi dışlarsanız, ona oy vermiş 6 milyon vatandaşı dışlamış olursunuz. Şimdi yanlış burada. Bir de şu var siyasetin bir görevi var siyaset meşru alanda yapılır, gayri meşru alanda değil. Siyasetin görevi CHP’nin de AKP’nin de MHP’nin de görevi HDP’yi meşru alanın içine çekmektir. Meşru alanın içinde olmalıdır ki HDP, gayri meşru alandan bizim onu uzaklaştırma gibi bir görevimizin de olması lazım. Dolayısıyla bizim şahsi görüşümüz oydu” dedi.
“İdam kararı parlamentodan çıksa dahi geriye yürümez”
İdam konusuyla ilgili Kılıçdaroğlu, “İdam konusu genelde gösterilere eylemlere ya da meydanda mitinglere katılan vatandaşların bir talebi olarak yansıyor bir slogan şeklinde bir talebi yansıyor. Devleti yönetenler sokağa teslim olmazlar. Devleti yönetenler alınan bir kararın Türkiye’ye diğer ülkelerin bakış açısı nedir ne değildir buna bakarlar. Biz idamı uzun yıllardır kaldırmış bir toplumuz. Niye kaldırdık idamı? Eğer idamla ilgili bir karar verilir ve yanlış olduğu daha sonra ortaya çıkarsa bunu düzeltme şansı kocaman bir sıfırdır, kimse düzeltemez. Çok tarihten örnek vermeye gerek yok. Size işte en son 10 yıldan örnek vereyim hatta son 3 yıldan örnek vereceğim. İdam olsaydı Balyoz, Ergenekon davasında birçok komutan, asker, gazeteci, profesör hepsi idam edilecekti. İdamına karar verilmişti zaten, hepsi idam edilmişti. Şimdi bu davaların tamamının kumpas olduğu çıktı ortaya. Düzenleyecek miydin? Hayır. O insanları geri getirecek miydi? Hayır. İdamın böyle geri dönülmeyen bir yönü vardır. İdam kararı parlamentodan çıksa dahi geriye yürümez. Yani bu olaylara siz idamı uygulayamazsınız. Çünkü fiilin işlendiği tarihte hangi ceza kanunu yürürlükte ise o kanun uygulanır. Bunu adalet bakanı da bilir, bunu barolar da bilir, bunu hakimler de bilir, bunu Avrupa da bilir hepsi bilirler. Bide biz tabi uluslararası anlaşmalara imza atmış bir devletiz. Bizim anayasada değişiklik yapıldı denildi ki; iç hukuk uluslar arası anlaşmalara aykırıysa iç hukuk değil uluslar arası anlaşmalar uygulanır. Bide anayasada böyle bir hükmümüz var. Dolayısıyla hani bu biraz böyle sokağın gazını almak için bir ifade edilen bir deyimdir. Hükümetin de böyle bir teklif getirmeye zaten bir niyeti de yoktur” diyerek idam cezasının getirilmeyeceğini vurguladı.
Güncelleme Tarihi: 12 Ağustos 2016, 08:51