“Suyun kalitesini ve verimi yükseltiyor”
Kar suyunun toprağın içerisine girdiği zaman toprakta bulunan su kaynaklarının kalitesini de yükselttiğini ve bitki kökünün kaliteli su ile beslendiğini kaydeden Şimşek, “Mikroorganizmaların da aynı zamanda harekete geçmesini sağlıyor. Örneğin diyelim ki atmosferde yüzde 78 azot, yüzde 21 oksijen vardır. Karın yağışıyla birlikte bu miktar aynı zamanda toprağa düşmüş oluyor. Düşen bu maddeler aynı zamanda azot bakterileri vasıtasıyla da kalsiyum nitrata dönüştürülerek doğada serbest bulunan bitkinin ihtiyacı olan azotu da kısmen karşılayarak bitkinin faydasına olanak tanıyor. Ama insanlar ne diyor, ‘Kar geldi eyvah zarar gördük.’ Şunu iyi bilmemiz gerekiyor ki eğer bitki olmazsa insan olmaz. Karla gelen azot ve oksijen toprağın derinliğine kadar iniyor. Dolayısıyla yeraltı sularının kalitesini de arttırıyor. Kök toprağın içinde erimiş halde bulunan besin maddelerini alıyor. Bunu da o sular vasıtasıyla alıyor. Böylece atmosferden gelen o kar toprağın dibine girdiğinden dolayı bitkinin kökü kaliteli su almış oluyor. Dolayısıyla çözülmüş maddelerin de daha kolay bir şekilde çözülmesine olanak tanıyabiliyor. Demir, potasyum, kalsiyum gibi minerallerin de kolay bir şekilde çözülmesine olanak tanıyor" diye konuştu.
“Kar, ani yağmurlardan daha yararlı”
Ani yağmurlarda toprağın erozyona uğradığını anımsatan Şimşek, şunları kaydetti:
“Yağmur, böylece toprağı da beraberinde götürüyor ama karda öyle bir durum yok. Yavaş yavaş süzülerek toprağın dibine giriyor. Böylece toprağın nem oranını uygun hale getirmiş oluyor. Bu da onun kendine ait olan başka bir faydası. Bunları göz önünde bulundurduğumuzda bilinmesi gereken şudur ki kara aslında rahmet gözüyle bakmamız lazım. Rahmet gözüyle bakmamızın en büyük nedenleri de demin saydığımız hususlar. Bunu bu şekilde değerlendirmek lazım.”