AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, İlker Başbuğ’un Ergenekon davasındaki gerekçeli kararla ilgili açıklamalarına ilişkin, “Mahkeme kararını beğenmeyebilirsiniz ama netice itibariyle bu mahkeme kararı çıktığı zaman bu sizi bağlar” dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, TGRT Haber ekranlarında yayınlanan Ankara’nın Gündemi Programı’na konuk oldu. TGRT Haber ve İhlas Haber Ajansı (İHA) Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar ve Türkiye Gazeteci Ankara Temsilci Yardımcısı Ercan Gürses’in sorularını cevaplandıran Çelik, gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Ergenekon davasında bugün açıklanan gerekçeli kararını değerlendiren Çelik, Ergenekon davasının başladığı günden buyana söylediği sözlerin arkasında olduğunu ifade etti. Bütün bu olanları bir hayal gibi görünmesi durumunda kendi kendilerini aldatmış gibi olacaklarını sözlerine ekleyen Çelik, “Bu memlekette devrin devlet diye bir olgu var. Bu memlekette yıllarca faili meçhul cinayetler var. Bu memlekette devlet görevi üstlenen devletin kendisine verdiği unvan ve yetkiyi kullanarak gayri meşru işler, yasal olmayan işler yapan insanlar var. Durumdan vazife çıkartarak maalesef birçok insana zarar veren bir zihniyet ve oluşum var. Bunların hepsinin aynı dünya görüşüne sahip olduğunu kimse söylemiyor zaten. Farklı farklı cephelerde de olsalar netice itibariyle bu insanların birleştiği şey devlet içinde bulunan, devlet gücünü kullanan fakat anayasaya, vicdana, yasalar, insan haklarına aykırı fiiller işledikleri bir gruptan söz ediyoruz” dedi.
“DANIŞTAY SALDIRISINI VE AK PARTİ’YE KURULAN TEZGAHLARI YOK SAYAMAZSINIZ”
Ergenekon davası kapsamında yargılanan masum insanların da olabileceğini dile getiren Çelik, kendisine cezaevinden mektup gönderen insanların olduğunu ifade etti. Çelik, kendisine gelen mektuplarda masum olduklarını ifade ettiklerini ve bu manada masum insanların hüküm giymiş midir diye zaman zaman kendisini sorguladığını söyledi. Ergenekon’un var olduğunu dile getiren Çelik, “‘Kemal Kılıçdaroğlu nerede adresi ben gidip kaydolayım’ dediği zaman ben dedim ki, ‘hiçbir terör örgütünün tabelası yoktur. Hiçbir gizli örgütün derneği, adresi, kartviziti de yoktur ama vardır. Senin görmemen onun olmadığı anlamına gelmez. Senin bilmemem onun olmadığı anlamına gelmez.’ Nitekim Danıştay saldırısını yok sayamazsınız. AK Partiyle ilgili olarak AK Parti iktidara geldiği ilk günden beri AK Partiyle ilgili ortaya konan tezgahları yok sayamazsınız. Birçok bu memlekette yapılan iş var. Bunları yok sayamazsınız. Ben Ergenekon davasının müştekilerindenim. Yani ben davacı olanlardan birisiyim. Müdahillerden birisiyim. Müdahilliğim kabul edildi. ‘Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik kamuoyun nezdinde yıpratılacak’ diyor. Açıkça hüküm var orada” diye konuştu.
“MAHKEMENİN GEREKÇELİ KARARI YAZMASI ÇO GEÇ OLDU”
Mahkemenin gerekçeli kararı yazmasının çok geç olduğuna dikkat çeken Çelik, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bunu bir kere tenkit olarak ortaya koyalım. Bir kere 13. Ağır Ceza Mahkemesi malumunuz bu kısa kararı açıkladıktan sonra gerekçeli hemen yazsaydı Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruları oldu, efendim onlar temize gidemediler. Bu 16 bin 600 küsur sayfa Yargıtay’a gelecek. Sonra Yargıtay bir görüş hazırlayacak. Sonra raportöre gidecek. Bunların hepsinin okunması çok ciddi ve sıkıntılı bir iş. Ancak Davanın komplike olduğu kabul etmemiz lazım. 804 ayrı suçtan söz ediliyor. Bunların 670’yle ilgili hüküm tesis edilmiş. Çok fazla sanığı var. Birbirinden farklı farklı 22 ayrı dava birleştirilmiş. Aynı kapıya çıkan, aynı amaca hizmet ettiği kabul edilen davalardan söz ediliyor. Onun için bir kere 16 bin 600 sayfayı sizler okumadığınız gibi bende okumadım. Ben okusam da yargılama makamı değilim. Şimdi bu Yargıtay’a geldi. Yargıtay bu gerekli değerlendirmeyi incelemeye tabi tutacak ve oradan bir hüküm çıkacaktır. Sonuç itibariyle şekli bazı hususlara itiraz olsa bile bu başta gecikmeler olsa bile bunlara itirazımız olsa da bu mesele öyle basite alınacak, hafife alınacak, görmemezlikten gelinecek bir mesele değil. Tekrar altını çiziyorum; yanlış var mıdır olabilir. Ama hükmü verecek olan biz değiliz. Yeniden yargılanma gündeme geldi. Arkadaş birileriyle ilgili olarak delil üretilmişse, onlarda müracaatını yapması gerekiyor. Anayasa Mahkemesi’ne yapılan zaten bireysel başvurular var. Balyoz davası ile ilgili de yapılanlar var. Şimdi bununla ilgili Yargıtay kararını verdikten sonra bu kapıda açıktır. Bu yolda açık. Bir yığın insan tahliye edildi. Bir insanın tahliye olmuş olması o insanın beraat ettiği anlamına gelmiyor. Netice tekrar bir değerlendirme yapılacak. Eğer Yargıtay bu cezaları onarsa, yani Yargıtay iptal edebilir, aynen tasdik edebilir, onların ağır gördüklerini hafiflete bilir. Sonuçta Yargıtay’ın vereceği karar herkes için bağlayıcı hale gelecek mesele budur."
“BEN TARAFIM; GÖRMEMEZLİKTEN GELMEM SÖZ KONUSU OLAMAZ”
Bu meselede taraf olduğunu vurgulayan Çelik, kendisinin bu meselede davacı olduğunu kaydetti. Çelik, “Bu yok saymam, görmemezlikten gelmem söz konusu olamaz” dedi. Ergenekon davası ile ilgili 17 Aralık operasyonlarının ardından çarpıcı açıklamalarda bulunan Yalçın Akdoğan’ın geçmişte yapılan açıklamalarının sorulması üzerine Çelik, “O ifadeleri kullanan arkadaşımız Yalçın Akdoğan, sözünün ne anlama geldiğine dair birçok açıklamalar yaptı. Sayın Akdoğan’ın benden farklı düşündüğü kanaatinde değilim” şeklinde konuştu.
“YER ALTINDAN FIŞKIRAN SİLAHLARI NEREYE KOYACAKSINIZ?”
“Yer altından fışkıran silahlar var. Nereye koyacaksınız” diye soran Çelik, “Ben yargılama makamı değilim. Ama olup bitenlere baktığım zaman ben olup bitenleri görmemezlikten gelemem. Sadece bu davaya dahil olsun olmasın Hrant Dink’in öldürülmesi buna benzer bir tezgahtır. Malatya Kitap evi cinayeti buna benzer bir tezgahtır. Şu algı oluşturulmak istendi; AK Parti hükümeti, AK Parti’nin idare ettiği Türkiye’de gayrimüslimlere hayat hakkı tanınmıyor. ‘Bunlar İslamcıdır, bunlar dincidir.’ AB’ye bu mesajı veremeye çalışıyorlar. Kafes Eylem Planı’nın herhalde yok sayacak saymıyorsunuz demi? Görmemizlikten kimse gelemez. Bunu yok sayamazsınız. Ben bu gerekçeli muhtevasını henüz okumadım. Bu kadar sayfayı okuyacak zamana da sahip değilim. Ama bu işin uzmanları var. Didik didik edecekler. Uzmanlardan bu bilgileri alacağız. Bunla ilgili bilgi verildiği zaman muhtevası üzerinde de konuşula bilir” dedi.
“BAŞBAKAN BÖYLE BİR NAMERTLİĞİ HİÇBİR ZAMAN YAPMAZ, MERT İNSANDIR”
Gerekçeli kararın açıklamasının ardından eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un açıklamalarını da değerlendiren Çelik, “Ben sayın Başbuğ’un beyanatlarını dinledim. Sayın Başbakan kamuoyuna karşı ‘sayın Başbuğ tutuksuz yargılanmalıdır’ dedikten sonra şuna buna talimat verin tutuklayın demez. Başbakan böyle bir namertliği hiçbir zaman yapmaz. Başbakan mert bir insandır ve bunu asla yapmaz. Başbakan başından itibaren, benim fikrimi de sorarsanız hepimiz şunu söylemiyor muyuz; ‘Arkadaş tutukluluk istisnai olmalıdır.’ Esas olan tutuksuz yargılanmaktır. Şimdi diyelim ki hakikaten bir insanın kaçması, delilleri yok etmesi, delilleri karartması, başka türlü telafisi mümkün olmayan hallere sebebiyet vermesi söz konusuysa onlar tutuksuz değil tutuklu yargılansın. Buna kimse bir şey demiyor ama herhalde Genelkurmay Başkanın bu ülkeden firar etmesini filan kimse beklemiyor. Dolayısıyla Başbakan o söylediğinde son derece samimidir. Buna inandığı için söylemiştir. Ama arka planda da adı geçen şahsa veya şahıslara gidin eski Genelkurmay Başkanını tutuklayın dememiştir. Bu Başbakana yapılan bir iftiradır” şeklinde konuştu.
“GÖRSEL VE YAZILI MEDYADA SUÇ OLAN BİR ŞEY SOSYAL MEDYADA SEVAP MI OLUYOR?”
Başbuğ’un açımlamalarına da göndermelerde bulunan Çelik, konuşmasına şöyle devam etti:
“Sayın Başbuğ bugün yanında Türkiye Barolar Birliği Başkanı da vardı. Yaptığı açıklamada; ’16 bin sayfa değil 116 bin sayfada yazsanız kararınızı savunamazsınız. Ben ciddiye almıyorum. Sizde ciddi almayın’ dedi. Eğer bu karar kesinleşirse bu sayın Başbuğ’u da bağlar, başkalarını da bağlar. Mahkeme kararlarını beğenmeye bilirsiniz. Onların aleyhinde olabilirsiniz. Onların apsürt bulabilirsiniz. Netice itibariyle bu mahkeme kararı çıktığı zaman bu sizi bağlar. Dolayısıyla ben sayın Başbuğ’un yerinde olsam böyle söylemezdim. Diyelim ki, Anayasa Mahkemesi Twitter’ın açılmasına karar verdi. Şimdi Twittir açıldı. Anayasa Mahkemesi karar vermiş. Anayasa Mahkemesi’nin kararını beğenmeye bilirsiniz, eleştire bilirsiniz. ‘Ya buda nasıl karar diyebilirsiniz.’ Ben Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararı tutarsız buluyorum. Şundan dolayı tutarsız buluyorum. Diyor ki; ‘Büst bütün kapattı.’ Tamam nasıl yapacaktık. Şimdi Doğalgaz tamiri yapacaksınız ana vanayı kapatmazsınız tamir yapamazsınız. Üç kişinin beş kişinin değil yüzlerce müracaat var. Şu şu sitelerde hesaplarda aleyhimize şunlar vardır. Onları birer birer teker teker kapatma hakkına sahip değilsiniz. Twitter’ın teknolojisi buna müsait değil. Kişilik haklarınızı alt üst edecek. Size karşı haysiyet cellatlığı yapacak. Özel hayatın dokunulmazlığı diye bir şey kalmayacak. Siz arkadaş bu bana hakaret ediyor, bu benim kişilik haklarımı ayaklar altına alıyor diyeceksiniz, mahkeme buna karar verecek fakat oradaki Twitter’ın merkezi bunu ciddi almayacak. Görsel medyada suç olan bir şey, yazılı medyada suç olan bir şey sosyal medyada sevap mı oluyor?.”
“VANAYI KAPATMADIĞINIZ ZAMAN MUSLUT TAMİR OLMAZ”
Twitter’ın bugün açılmasının ardından kendisine çok sayıda hakaret içeren mesajlar geldiğini dile getiren Çelik, “Vanayı kapatmadığınız zaman musluk tamir olmaz. Twitter’ı kapatalım diye bir derdimiz yok. Bizim derdimiz Avrupa ülkelerine nasıl muamele yapıyorsa Twitter bize de aynısını istiyoruz. Benim ülkemin mahkemelerini tanımayan twitter’ı benim tanımamam lazım” dedi.
“ANAYASA MAHKEMESİNİN KARARI TEKNİK BOYUTTAN YOKSUN”
Anayasa Mahkemesi’nin kararının hükümetin elini zayıflattığını ifade eden Çelik, “Anayasa Mahkemesi’nin kararı meselenin teknik boyutundan yoksun bir karardır. Beğenmiyorum Anayasa Mahkemesi’nin kararını. Ama beğenmiyoruz diye uygulamamazlık edemeyiz” diye konuştu.
Güncelleme Tarihi: 04 Nisan 2014, 08:57