Askerleri demirle dövüyorlardı
Evli ve 1,5 yaşında bir kızı olan, bir süredir Mersin’de yaşayan anne-babasının yanında kalan Şahin, askerlik görevi boyunca yaşadıklarını İHA’ya anlattı. 2010 yılında 5 bin askerin bulunduğu Işıklı Karakolu’nda göreve başladığını, ilk yılının çok güzel geçtiğini belirten Şahin, bir yıl sonra atamalarla karakola yeni üsteğmenler, yüzbaşılar, bölük komutanlarının geldiğini ifade etti. Şahin, “Gelen kişiler arasında şunu fark ettim; vatan, millet, bayrak aşkı var ama gelen kişilerin düşünceleri çok farklıydı. Başımıza gelen üsteğmen ve yüzbaşılar, ki şu anda bunlar FETÖ soruşturması kapsamında, oraya askerlik görevini yapmaya gelen ana kuzularını eziyorlardı. Zaten orası dağ başında, OHAL bölgesi, çatışma bölgesi. Askerlere işkence yapıyorlardı. Örneğin, demir sandalyeler ve tencerelerle askerlerin kafalarına vurarak işkence uyguluyorlardı. Biz alt rütbeliler her ne kadar buna engel olmaya çalışsak da üsttekiler yine de yapıyorlardı ve bunlara hiçbir şey yapılmıyordu, soruşturma açılmıyordu, hepsi anında kapanıyordu” dedi.
“Bir er baskılara dayanamayıp intihar etti”
Karakoldaki erlere yapılan baskıları bir örnekle anlatan Şahin, Bursalı Baturhan Aslan isimli bir erin, üstlerinden gördüğü işkence nedeniyle tezkeresine bir ay kala 2010 yılında intihar ettiğini söyledi. Şahin, erin başına gelenleri şöyle anlattı: “Osmangazi’den, topçuydu kendisi ve tezkeresine bir ay kalmıştı. Buna rağmen çocuğun yaşadığı sıkıntıları gördüm. Bu çocuğa olay yerinde 15 dikiş atıldı ve akşamında ziyarete gittiğimde, ‘üsteğmen bir yere götürdü’ dediler. Bir konteynere çocuğu kilitlemişler ceza olarak. Ben çıkarttım, sonra üsteğmenle biz papaz olduk. Durumu alaya, tugaya bildirdim, tugaydan tümene bildirildi, sonuç yok. Kimlerden dolayı, kimler ne yapıyor bilmiyorum. O çocuk, olaydan iki-üç gün sonra üsteğmenle tartışmaya girdi ve birbirlerine silah çektiler. O anda biz engel olduk ama çocuk dayanamadı ve gece saat 11’de G-3 tüfeğiyle intihar etti. Askeri savcılar geldi, otopsi yapıldı, sözde soruşturma başlattılar. Ben çocuğun sonraki dosyasına ulaştım ve bunu da gönderdim tümene, hatta BİMER’e dahi başvurdum. Çocuk şu anda vatan haini ilan edildi. Nasıl ilan edildi? Öyle bir düzen oturttular ki, çocuğun nöbeti yokken nöbet yazıldı, psikolojik sorunu yokken psikolojik sorunu var yazıldı. Halbuki bunlara sebep olan baştaki üsteğmenlerimiz, komutanlarımızdı. Başka yönlere çekmeye çalıştılar. İntiharından dolayı vatan haini ilan edildi ve ailesine tazminat cezası verildi. Halbuki o çocuğun hiç suçu yoktu.”
“PKK ile bir iletişim, alışveriş vardı”
Görevleri sırasında PKK terör örgütüne mensup bazı kişilerin görüntülerini aldıkları halde atış emri verilmediğini öne süren Şahin, “Aynı görüntüdeki kişilerle karakola geldiği zaman bir toplantı yapıyorlardı. Ben şuna inanıyorum, karakoldakilerle PKK terör örgütü arasında bir iletişim, alışveriş vardı. Bu devamlı vardı. Ben ne kadar da BİMER’e başvursam, hala davalarımı açıyorum, BİMER’e zaten iki defa başvurdum ve sonuç alınamadı” ifadelerini kullandı.
PKK ile karakoldaki komutanların görüşmelerine şahit olduklarını iddia eden Şahin, “Biz bunun hakkında şikayette de bulunduk. Ben bunu videoya aldığım halde, bize operasyon çıkarttı. Gelen kişiler olacağı zaman bizleri operasyona gönderiyordu gruplar hainde, ‘üst bölgelere çıkın, kontrol eden’ diyordu. Biz giderken uzakta olsak da gelen kişileri görüyorduk. Orada bir alışverişin olduğu belliydi zaten. Gelenler sivildi. Normalde oraya sivil halkın girmesi zaten yasak. Çukurca’ya 70 kilometre, Irak’a 3 kilometre Işıklı Karakolu. Oraya sadece askeri araç, konvoy haricinde helikopterle gidilen bir yer, imkansız ve helikopterle sivil taşınıyordu, toplantı yapılıyordu, bir şeylerin döndüğünü hissediyordum” diye konuştu.
O dönemdeki komutanların bazılarının şu anda yürütülmekte olan FETÖ/PDY soruşturması kapsamında gözaltına alındığını ifade eden Şahin, BİMER’e yaptığı şikayetlerin Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Milli Savunma Bakanlığı’na ve İçişleri Bakanlığı’na gönderildiğinin söylendiğini anlattı. “Ne kadar evrak göndersek de dava açsak da alt rütbe olunca gelip bizi dinleyen olmadı” diyen Şahin, açtığı davaların halen deva ettiğini belirtti.
Görev emri olduğu halde ‘firar’ iddiasıyla soruşturma açıldı
2012 yılında astsubaylık sınavına girdiğini ve kazandığını, 4 ay Ankara Polatlı’da eğitim aldığını, daha sonra ‘ortalık karıştırıyor’ gerekçesiyle sürgün edilmek istendiğini aktaran Şahin, tayin istemediğini ve Işıklı Karakolu’na geri döndüğünü söyledi. Döndükten 1-2 ay sonra kendisine bir görev çıkarıldığını ve 3 askeri, Van’a mahkemeye götürdüğünü dile getiren Şahin, yaşadıklarını ise şu cümlelerle anlattı: “Konvoy başı olarak 3 askeri Van Asayiş Kolordu’ya götürdüm. Askeriyede konvoy bekliyoruz, bir hafta, 10 gün, 20 gün, ona göre dönüş yapıyoruz. Oraya gittiğimiz, defteri imzaladığımız, elimizde defter olduğu ve KTM dediğimiz bölgede imza olduğu halde üsteğmen arkamdan direk ‘firar’ diye soruşturma açtırıyor, ‘üç askerle birlikte astsubayım firar etti’ diye. Bu imkansız, elimizde defter var, alaydan, tugaydan çıkışımız belli, vardığımız yer belli. Haklı olduğum halde orada inzibatlara ifade verdik. Şoka uğradık. Tugayda ‘yanlış anlaşılma var’ denilerek olay kapandı. Tekrar şikayette bulunduk, yine suçlu olan biz olduk” şeklinde konuştu.
“Askerlere Fethullah Gülen kitapları okurdu”
Işıklı Karakolu’ndaki üsteğmenin belli günlerde FETO ile ilgili Fethullah Gülen kitapları okuduğunu da iddia eden Şahin, şöyle devam etti: “Devamlı bize şunu söylerdi; ‘Biz onun yurdunda büyüdük, bizi o okuttu’. Devamlı askerlerle toplantı yapardı, askerlerin beynini yıkamaya çalışırdı. Askere baskı yapardı. Onların inancına göre, nasıl bir yurtta büyüdü bilmiyorum, ‘eziyet görsün ki, benim dediğimi yapsın’ diye uğraşırdı. Bütün askerler o yüzden kendisine karşı gelemezdi, her türlü baskıyı görürlerdi. Fethullah Gülen kitapları okuyarak, cemaat hakkında bir şeyler anlatarak bize baskıda bulunurdu. Bizi cemaate dahil etmek için baskı yapardı. Bu baskılar 1-2 sene sürdü. Görev çıkararak Van’a gidip FETO mensuplarıyla toplantılar yapardı. Bunun bağlantıları alayda da tugayda da var. Mesela, bizim tugay komutanı FETÖ soruşturmasında ilk başta alınanlardan biri oldu.”
“Bizim Fethullah ile ne işimiz var?”
Vatanını, milletini sevdiğini, ancak yaşadıkları nedeniyle sürekli soruşturma geçirdiğini ve o insanlarla artık çalışmak istemediğini, bu nedenle de istifa ettiğini söyleyen Şahin, o dönemde 120 devresinden 110’unun istifa ettiğini kaydetti. “Biz oraya severek gittik ama bize sonunda gerekeni yaptırdılar, istifa etmek zorunda kaldık” diyen Şahin, “Biz oraya vatan, millet, bayrak, Atatürk için gidiyoruz. Bizim cemaatle ne işimiz var? Hepimiz Müslümanız ama bizim Allah’a haşa kendisini peygamber hisseden Fethullah ile FETÖ teröristi ile ne işimiz var? Onun kitaplarını niçin okumak zorundayız? Bizim orada okuyacağım kitabımız belli, Nutuk okuruz veya askeri çalışma kitaplarını okuruz. FETO’yla ne ilgimiz var?” dedi.
“Psikolojim ve sağlığım bozuldu”
Yaşadığı sıkıntılar nedeniyle bunalıma girdiğini anlatan Şahin, askerleri korumak isterken psikolojik çöküntü yaşadığını ifade ederek, şunları söyledi. “Ben o dönemde Akciğer embolisi geçirdim. Kan pıhtılaşması, akciğere vuran bir şey. Bu nedenle zayıfladım, 85 kiloyken şu anda 65 kiloya kadar düştüm. İlaç kullandım, iki ay tedavi gördüm. Ama asıl sıkıntı psikolojimin bozulması. Ben 15 Temmuz olayından sonra yeniden görevime giderim, çünkü isteyerek asker olmuştum. Görevime devam etmek isterim tabi ki, yeter ki adalet yerini bulsun.”