Bartın’ın Ulus ilçesinde küçük bir dağ köyünde yaşayan Onur Yılmaz, yedi yaşında üşüme ve titreme şikâyetleriyle gittiği hastaneden ‘bir şeyin yok’ denilerek geri gönderildi. Ancak, şikâyetlerinin uzun sürmesiyle götürüldüğü başka bir hastanede Onur'a şeker hastası olduğu teşhisi konuldu. Onur’un düzensiz kontrolleri ve küçük yaşta omuzlarına yüklediği ailevi sorumlulukları hastalığının seyrini fiziksel olarak da etkiledi. 15 yaşında olmasına rağmen bir buçuk metrenin altındaki boyuyla akranlarından kısa kaldı. Vücudundaki şeker oranının düşürülemediği gerekçesiyle Düzce Üniversitesi Hastanesi’ne gönderilen Onur, hem hastalığıyla hem de tedavi sürecindeki doktoruyla dost olmayı başardı.
KÜÇÜK YAŞTA AİLENİN REİSİ OLDU
Libya’da işçi olarak çalışan babasının yerine deyim yerindeyse aile reisliği yapan Onur’un yaşam hikâyesi oldukça ilgi çekici. Hayvancılıkla geçimlerini sağladıkları dağ köyünde zorlu yaşam koşulları nedeniyle erken teşhis edilemeyen hastalığı, Onur'un gelişimini de etkiledi. Eklem ağrıları yaşayan Onur, hastalık sürecini ve sorumlulukları şu sözlerle anlattı; “Ben, bu hastalığa 7 yaşında yakalandım. Şeker hastası olduğumu söylediler. 15 yaşında tekrar hastalandım beni şekeri çok yüksek diye Düzce’ye gönderdiler orada İlknur ablayla tanıştım, düzenli kontrollerimi yaptım. Şekerimi kontrol altına aldım. Boyum 1.40’dı, burada hayatımı düzene koyduktan sonra 9 ay için de boyum 10 santim uzadı şuan 16 yaşındayım ve boyum 1.50 oldu, buraya geldiğimde 33 kiloydum şimdi 42 kiloyum. Şeker değerlerim 15,9’dan 7,05’e düştü."
Onur, boyu uzadığı için çok mutlu olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "Babamla bazen görüşüyorduk ama bazen uzak yerlere gittiğinde görüşemiyorduk. Bana şeker değerlerimi soruyordu bende bu konuyla ilgili bilgi veriyordum. Evde bazen annemler olmadığında hayvanlarla ben ilgileniyorum onlar geldiği zaman da ben geziyordum onlar hayvanlarla ilgileniyordu.”
ONURUN İYİLİK MELEĞİ
Diyabet haftasında Onur'la tanışan Prof.Dr. İlknur Arslanoğlu da hastaneden sonraki hayatında onu yalnız bırakmadı. Uzaktan yapılan kontroller için sosyal paylaşım sitesinden arkadaş olan ikili, Düzce Üniversitesinin düzenlediği yaz kampı ve Diyabetik Çocuklar Kampında da beraber olarak dostluklarını pekiştirdi. Onur'la tanıştıklarını, düzenledikleri sosyal etkinliğe katılamadığı için çok üzüldüğünü belirten Arslanoğlu, şöyle konuştu:
”Diyabetin en önde gelen tedavisi sık kan şekeri ölçümleri ve buna tam olarak uyarlanmış bir insülin tedavisidir. Bunun içinde hastamızın iyi bir eğitim görmesi gerekir. Bu yüzden Onur'u bir sosyal etkinliğimize davet ettik ama katılamadı. Bu benim içimde yara olarak kaldı. Çünkü, orada Onur'la daha yakınlaşacağımızı bir gün boyunca gezip günlük koşullarında işte birlikte yemek yerken, insülini nasıl ayarlayacağımızı, karbonhidratı nasıl sayacağımızı deneyimlemek istemiştim. Sonra biz bir kamp planladık ve ilk aklıma gelen Onur'du çünkü onunla uzun süre birlikte olabileceğimiz bir hafta. Onur'u aradım gelebileceğini söyledi ama babasının Libya'da olmasından dolayı araya engeller girdi. Bartın'da diyabetli bir çocuğumuzun ailesinden yardım istedim. Onlarda sağolsun yardımcı oldular, destek oldular. Onur'u otobüsle bize, Düzce’ye gönderdiler. Orada yaz okulunda birlikte olduk burada da kampta beraberiz bu yüzden çok mutluyum.”
2020 DİYABETLİLERİN YILI
Kan şekerinin yükselmesi sonucu diğer metabolizma durumunu bozan bir hastalık olan diyabetin günümüzde kesin bir tedavisi bulunamadı. Şeker değerlerinin normal ve normale yakın tutulması sayesinde kalp, damar hastalıkları göz ve böbrek hastalıkların önlenebileceğini belirten Prof. Dr. Rüveyde Bundak diyabet tedavisinde gelinen noktayı şu sözlerle anlattı; “Diyabette herkesin aradığı kesin çözüm. Pankreas nakli ya da pankreas için de insülin üreten adacıklar var bu adacıkların nakli ile tedavi mevcut ama henüz onlar çok başarılı değil. Yapay pankreas çalışmaları var. Aslında çocuklara da uyguluyorlar. Amerika, başarılı olduğu bildirildi sanıyorum. 2020'den sonra yapay pankreasla hayat diyabetliler için daha da kolaylaşacak. Bir taraftan kök hücre çalışmaları var ama henüz herkese uygulanacak bir durum değil.”
Prof.Dr. Bundak, diyabetli çocuklar için 1993 yılında kamp düzenlemeye başladıklarını ve amaçlarının çocukların kendi doktorları olmalarını sağlamak olduğunu söyledi. Prof.Dr. Bundak, düzenledikleri kamptaki etkinlikleri şöyle dile getirdi;”Kampın amacı şeker bakma, enjeksiyon yapma, insülinin nasıl ayarlanacağını kendilerine öğretmek ve kendilerine bu konuda cesaret vermek ve kendi kendilerinin doktoru olmasını sağlamak aslında bütün amacımız bu. Diyabetle ilgili ne bilgi varsa biz onlara aktarıyoruz.”
Öte yandan Aygaz’ın desteğiyle Türkiye’de 8-18 yaş grubu çocuklar 22 yıldır düzenlenen kamplarla İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü ve İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı ile Çocuk ve Adolesan Diyabetikler Derneği tarafından gerçekleştirilen proje ile diyabet hastası çocuklara kendi kendilerine yetebilmeyi sağlıyor.
Güncelleme Tarihi: 24 Ağustos 2014, 12:47