İftar programının ardından ödül törenine geçildi. Ödüle layık görülenler tek tek sahneye davet edilerek ödüllerini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinden aldı. Törenin ardından kürsüye davet edilen Erdoğan, konuşmasına Kızılay’a teşekkür ederek başladı. Erdoğan, “Bugün aramızda bulunan ve altın madalya ile ödüllendirilen hayırseverlerimize bağışçılarımıza şükranlarımızı sunuyorum. 1868 yılından beri Kızılay çatısı altında hizmet veren bu uğurda hayatlarını kaybeden herkese Allah’tan rahmet diliyorum. Kızılay’ın ve onu temsil eden şu kırmızı hilalin bizim milletin gönlünde çok önemli bir yeri var. Bu hilal ülkemizde yaşanan her afette, her mülteci akınında, yaşanan her önemli hadisede mazlumların gölgesine sığındıkları bir güven kapısı olmuştur. Kızılay’ın bu hilali artık sadece ülkemizde değil, dünyanın dört bir yanında umudun sembolü olarak dalgalanıyor. Hamdolsun Kızılay’ımız bu mücadelesinde artık yalnız değil. Hiç kimsenin ulaşamadığı, giremediği yerlerde Kızılay’ımızın bayrağının dalgalanıyor olması açıkçası bizi gururlandırıyor” diye konuştu.
“BUGÜN DÜNYANIN 17. BÜYÜK EKONOMİSİ DURUMUNDAYIZ”
“Bugün dünyanın 17. büyük ekonomisi durumundayız” diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Ama 12 yıl önce Türkiye olarak bizim verdiğimiz destek neydi biliyor musunuz? 45 milyon dolardı. Şimdi 4.5 milyar dolarlık yardımla dünyada 3’üncü sıraya çıktık. Yıllar dışarıdan yardım bekleyen, yardım talep eden bir ülke olarak bugün insani sıralamasında 3’üncü sıraya gelmek elbette bizim için sevindiricidir. ABD, İngiltere ve üçüncü sırada Türkiye. Ama bu aynı zamanda pek çok zengin kalkınmış ülkenin insani yardım görevini hakkıyla yerine getirmediğini de gösteriyor. İşte Suriye, işte Irak, oralardan bize iltica eden 2 milyon insan, 6 milyarın üzerinde onlara verdiğimiz destek var. Tüm dünyanın bize gönderdiği yardım 363 milyon. Ve bu Türkiye’nin nerede olduğunu göstermesi bakımından çok önemlidir. Türkiye’nin bu güney sınırlarında son 4 yıldır yaşadıklarımız Avrupa devletleri başta olmak üzere zengin ülkelerin duyarsızlığını göstermeye tek başına yeter.”
“2 MİLYON CİVARINDAKİ BU MÜLTECİ HEP TÜRKİYE DİYOR”
Bugün 2 milyon civarındaki mültecinin hep ‘Türkiye’ dediğini belirten Erdoğan, “Bunların 260 binini kurmuş olduğumuz kamplarda misafir ediyoruz. Diğerleri de yine devletin sunduğu imkanlarla ve kendi imkanlarıyla ülke içinde barınıyorlar. Bugüne kadar misafirlerimiz için harcadığımız bu rakamları Batı yanımıza geldiği zaman övüyor ama hadi sizde dediğimizde maalesef bir şey görmüyoruz. Bütün bu yardım ve destekler bizlere bir şey kaybettirmiyor. At denize balık bilmezse Halik bilir. Biz böyle biliyoruz” şeklinde konuştu.
“UTANMADAN, SIKILMADAN TERÖRİST TİYE TWEET ATANLARA SESLENİYORUM”
Türkiye’yi terörist devlet olmakla itham eden tweetlere dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
“İçeride ve dışarıda bir takım çevreler ısrarla farklı bir görüntü yaratmanın çabası içerisinde. Daha önce bir Kobani meselesi yaşandı. Suriye ve Irak’ta onlarca şehirlerinde, yüzlerce kasabasından yaşanan çatışmalar Kobani’de yaşandı. Bu olayı bahane eden bir takım çevreler 6-7-8 Ekim 2014 tarihlerinde Türkiye’nin pek çok yerinde olaylar çıkardılar. Bu hadiseler sırasında 50 kişi hayatını kaybetti. Şimdi yine aynı şehirde bir takım olaylar yaşanıyor. Ve aynı çevreler bir kez daha Türkiye’yi ateşe ve vermek için bahane olarak kullanmaya çalışıyor. Utanmadan, sıkılmadan terörist diye tweet atanlara sesleniyorum; eğer sizlerde haysiyet varsa, onur varsa bu Kobani’den kaçıp gelenleri burada kamplarda barındıran bir ülkeye terörist deme hakkını siz nereden elde ediyorsunuz. Tweet atarak elde ettiğiniz dereceler sizin o kapkara yüzlerinizi beyaza çevirmeyecektir. Bunu çok iyi bilmeniz lazım. Şunu bir kez daha ifade etmek isterim Türkiye’nin ismini herhangi bir terör ile yan yana zikreden bu ülkeye ve bu millete en büyük iftirayı atıyor. Türkiye Suriye’deki özgürlük mücadelesine elbette destek veriyor. Irak’ta haklarını savunun insanlara elbette iyi niyetle yaklaşıyor. Ama Türkiye bu işleri yaparken asla terör örgütleriyle yan yana gelmiyor. Ne devlet terörü estiren Esed rejimi ile nede diğer oradaki terör örgütleriyle Türkiye’yi kimse yan yana gösteremez. Kobani, DEAŞ saldırısı altındayken buraya yardım elini uzatan yine biziz. Üstelik bölücü örgütün tehditlerine karşı çıkmasına rağmen bu yardımları oraya ulaştırdık. Esasen biz oradaki insanlara çok daha fazla yardımcı olmak istiyorduk. Buna engel olan bize bu suçlamaları yöneltenlerdir. Ve biz burada yarma harekatları yaparak içeride mazlumlara insani yardım eli uzatanlarız. İşte Hatay olayı, Adana olayı, Bayırbucak Türkmenlerine giden tırlarımızın çevirenlerin o yol kesen eşkıyaların kimler olduğunu her kez şuanda çok açık ve net olarak görüyor.”
“AMAÇLARI DÜNYA KAMUOYUNA YÖNELİK BİR ALGI OPERASYONU OLDUĞU ÇOK AÇIK”
Bazı çevrelerin Türkiye üzerinden bir algı operasyonu oluşturduğunu ifade eden Erdoğan, “Son günlerde yine Türkiye ile ilgili hiçbir ilgisi ve alakası olmadığı belgeleri ile kanıtlanmış olan hadiseleri aynı amaçla çarpıtıyorlar. Bir yandan Esed rejimi, bir yandan bölücü örgüt sözcüleri, bir yandan da ülkemizdeki bir siyasi partinin sözcüleri aynı ağızla konuşuyor ve aynı şeyleri tekrarlıyorlar. Amaçları dünya kamuoyuna yönelik bir algı operasyonu olduğu çok açık. Bu tür ithamlarla Türkiye’yi yanı başında olup biten olayların dışında kalmaya zorlayarak bölgenin demografisini değiştirme operasyonunu tamamlamak istiyorlar” diye konuştu.
“SURİYE’NİN KUZEYİNDE, GÜNEYİMİZDE BİR DEVLET KURULMASINA ASLA MÜSAADE ETMEYECEĞİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Buradan tüm milletime sesleniyorum, tüm dünyaya sesleniyorum; Suriye’nin kuzeyinde, güneyimizde bir devlet kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Bunun bilinmesini istiyorum. Bedeli ne olursa olsun bu konudaki mücadelemizi sürdüreceğiz. Bölgedeki terörist grupların nereden destek aldıklarını biz biliyoruz. İlgili herkes te çok iyi biliyor. Nihai sonuçlara baktığımızda Esed’in DEAŞ’ın ve bölücü örgütün aynı çizgide yürüdüğünü görüyoruz. Bu açık gerçek ortadayken Türkiye’nin adını terörle birlikte anmak ancak art niyetle izah edilebilir. Teröre asıl destek bir yandan 2 milyon insanın yükünü omuzlarımıza bırakırken, diğer yandan da sınırlarınızı iyi kontrol edemiyorsunuz tafrası yapmaktır. Kendi ülkelerinden terörist çıkışını engelleyemeyenlerin bu sorunu bizim kendi sınırlarımızda çözmemizi beklemesi samimi bir yaklaşım değildir. Hem bölücü örgütün, hem de uluslararası güçlerin bölgede yaşanan insani dramı Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak için bir fırsata dönüştürme gayretini şiddetle kınıyorum. Açık söylüyorum böyle bir durumda o bölgede herhangi bir ticari faaliyetin yürütülmesi söz konusu olamaz. Biz bölgedeki demografinin değiştirilmesine göz yummayacağız. Hangi etnik gruba, hangi inanca, hangi mezhebe mensup olursa olsun. Tüm Suriye halkı, Irak halkı büyük acılar çekti. Çok büyük yıkımlara maruz kaldı. Bu insanlık dışı süreci biran önce sona erdirmek gerekiyor. Biz Suriye’de ve Irak’ta huzurun bir an önce sağlanabilmesi için üzerimize düşenleri yapmaya kesinlikle hazırız. Zaten büyük ölçüde de yapıyoruz” dedi.