Şanlıurfa'ya ilk gelişiniz mi?
Hayır. Diyarbakır'da 3 sene çalışmıştım. Diyarbakır Radyosu'nda başladım ben TRT'ye. 1990-1993 arası çalıştım ve bölgeyi çok gezdik. Diyarbakır Radyosu'nda çalışırken “Çiftçiler Yarışıyor” diye bir program sunuyordum. O zamanlar birkaç defa Şanlıurfa'ya geldim. İl il geziyorduk ve bu bölgedeki bütün illerde o yarışmayı yaptık. Çok da büyük ilgi vardı.
Diyarbakır'da çalışmaya nasıl başladınız, zor olmadı mı? Spikerlik kariyeriniz nasıl başladı?
Ben Kocaeli'nde okudum. Sonra İstanbul'da bir pazarlama şirketinde çalışmaya başladım. İlkokulu Sakarya'da, devamında da Kocaeli'nde okudum. Hafta sonları Gölcük'te arkadaşlarla buluşurken bir gün TRT'nin spikerlik sınavlarını gördük. Arkadaşlarım, 'Sesin güzel bir denesene' dedi. Ben de, 'Bize mi kaldı o iş, zor iş' demiştim. Sonra bir şansımı deneyeyim diye başvurdum. Ve öyle başladı bu macera.
Sınavı kolay kazandınız mı?
Sınavı çok tesadüf kazandım. Sınava girdim, çok heyecanlandım ve okuyamadım. Spiker, 'Çok heyecanlandın, biraz nefes al' dedi. Ben de arkaya biraz yaslandım ve kaybettiğimi düşünüyordum. 'Çok heyecanlandım, bu kadar heyecanlanacağımı zannetmiyordum, zor işmiş' dedim. Mikrofon açıkmış ve jüri bu sesi içeriden duymuş. Bu ses üzerine kazandım, tesadüfen.
Spor spikerliği çocukluk hayaliniz miydi?
Babam futbol hastasıydı ve beni Sakaryaspor'un maçlarına götürürdü. Eskiden radyodan maç yayınları çok önemliydi. Ben de başından sonuna dinlerdim. 'Bu spikerler hem maçı en güzel yerden seyrediyorlar hem de para kazanıyorlar' derdim. Ama zor ve uzak bir hayaldi o zaman için.
Oğlunuz da futbol oynuyor bildiğim kadarıyla, şu anda nerede?
Oğlum çocukluğundan beri oynuyor futbolu, şu anda da Ankaragücü'nde oynuyor. 15 yaş altı takımının kalecilerinden birisi. 2000 doğumlu.
Sizin etkinizle mi başladı yoksa, kendisi mi hevesliydi?
Beni örnek almış olabilir ama kendisi çok istedi. Ben spor yapmaya yönlendirdim. Hem fiziki açıdan hem de bir takım oyununu öğrenmesi, hayatı tanıması açısından çok önemli bence.
Sizinle ilgili yorumlarda “bana huzur veren spiker” yorumu ağırlıklı, bunu neye borçlusunuz?
Ben her şeyi konuşmaktan yanayım ve izleyicilerin de konuşmalarını istiyorum. Diyorum ki, 'yazın, yeter ki hakaret ve küfür olmasın, ben sizin her söylediğinizi anlayışla karşılamaya hazırım.' Her şeyi söylüyorum. Bence olumlu ya da olumsuz her şey konuşulmalı, konuşulabilmeli. Yeter ki birbirimizi anlayalım, hakaret ve küfür etmeden birbirimizi eleştirelim.
Türk futbolunu nasıl buluyorsunuz? Eskiye göre ne durumdayız sizce?
Saha içinde 20 seneden beri eskiye göre gelişim var. Ama son 20 senenin kendi içinde biraz kötü bir dönemindeyiz. Mesela 1996 Avrupa Futbol Şampiyonası'na gitmiş bir ülkeyiz. 2000'de Galatasaray'ın Avrupa Şampiyonluğu ile büyük bir mutluluk yaşadık. 2002'de Dünya 3'üncüsü olduk. Ama asıl problem saha dışından kaynaklanıyor. Türkiye'de burada ciddi problem var. Çünkü yönetimsel olarak büyük yanlışlar var. Sahalarımız değişti, hakemler, futbolcular değişti, iyiye doğru. Ama değişmeyen bir şey var onlardan biri yönetimler. Ben onların da değişmesini bekliyorum. Diğeri de benim de içinde bulunduğum medya.
Peki hep kavga edilen programlar prim yapıyormuş gibi. Neden?
Aslında ratingler çok yüksek değil. Ama o programlarda yapılan kavgalar genelde internet sitelerinde, gazetelerin ve medyanın ilgisini çekiyor. İnsanlar da o bölümleri izliyor sadece aslında programın kendisini izlemiyor. Bu değişecek ama bence.
Gençlik ve Spor Bakanlığı ile 2 senedir birçok ili gezdiniz, kaç şehir oldu?
50'yi geçmiştir. Gittiğimiz yerlerde Türkiye'yi görmüş oluyoruz. Çok büyük enerji alıyorum. Avrupa'nın ve dünyanın yeni enerji kaynağı olarak görüyorum ben Türkiye'yi insan anlamında. Çok genç ve akıllı bir ülkeyiz. Yeter ki gençleri doğru yönlendirelim.
En aklınızda kalan komik soru hangisiydi?
Bir panelde, bir hanım arkadaşımız “bize ofsaytı tarif edebilir misiniz?” dedi. Zor bir soru. Ben de “Eğer ofsaytı bilseydi Burak bu kadar ofsayta düşmezdi” dedim. Hep beraber gülmüştük.
Ne kadar devam edecek şu anki “Tecrübe Konuşuyor” projesi?
Bütün illerde devam edecek. Bakanımız sayın Akif Çağatay Kılıç tecrübenin paylaşılmasına çok önem veriyor. Başaranların nasıl başardıklarını gençlere anlatmalarını istiyor.
Gittiğiniz illerden en çok hatırınızda kalan hangisiydi?
Benim için Amasya'ydı. Türkiye'de her ilde değişimi, kültürel ve yapısal görüyorsunuz. Amasya fiziksel şartlarından dolayı kendini korumuş bir yer. Çok fazla inşaata uygun değil. 1700'lü yılların sonundaki Amasya'yı Fransız bir ressam çizmiş, o resmi gördük, bugünle arada çok az fark var. Artvin de çok ilginç bir şehir. Bu Artvin nerede diye hissettim, zor bir coğrafyada kurulmuş bir şehir ama doğal olarak da müthiş bir yer.
Takım tutuyor musunuz? Genelde söylemiyormuşsunuz...
Tabii ki tuttuğum ve gönül verdiğim bir takım var. Ben zaten çocukluğumdan itibaren bir takımı gönülden tutmayacak kadar bu işe ilgisiz olsaydım, bu işi yapamazdım. Ama söylemiyorum.
Küfür geliyor mu? Cevap verdiğiniz oluyor mu?
Futbolla ilgili çok gelmiyor. Bir kere Spor Artı'yı sunduğum dönemde “Bugün de adımı okumadın” deyip ağır bir küfür etmiş. Halbuki o mesajı görmemiştim. Bu küfürlü mesajlardan tazminat kazanan insanlar var ülkemizde ve bunu eden de, edilen de bazen çok değişik kullanabiliyor. O insan bana sırf ismini okumadım diye küfür ettiğinde onu kazanmak istedim. Dedim ki: “Adıyaman'dan yazıyorsun. (Adıyamanlı yazıyordu isminde) Şimdi sen o mesajı sil, ben de sileyim. Sonra bana güzel bir mesaj yaz ve ben senin o kişi olduğunu söylemeden senin ismini ondan sonraki dakikalarda söyleyeyim.” Hemen mesaj attı ve özür diledi, sonra da onun o güzel mesajını ben okudum. Bu arada da Adıyamanlılardan da özür mesajları geldi ama yazan zaten Adıyamanlı da değilmiş, soyadı öyleymiş.
Hangi sporları seviyorsunuz?
Tenis, atletizm. Tenis oynamaya çalışıyorum becerebildiğim kadarıyla. Futbol oynuyorum. Atletizm, jimnastik ve basketbolu da izlemeyi çok seviyorum.
Sevdiğiniz yemekler, tatlılar?
Yemek ayırmam aslında. İnsanın damak tadı 35 yaşından sonra değişirmiş derler. Ben önceleri çok kebap severdim, şimdi sebze yemeklerini daha çok seviyorum.
Müzik?
Hotel California gibi klasikleri severim. Boney M dinlemeyi severim. Türkçe olarak da arabamda hep bir nostalji radyosu açıktır. Erkut Taçkınlar, Aydın Tansel'i dinlerim, yenileri de dinlemeye gayret ediyorum ama o kadar olmuyor. Geçen Zekai Tunca ile bir TV programına katıldım, müthişti. İmkansız şarkısı başkadır. Türk sanat müziğinin aslında ne kadar güzel olduğunu bir defa daha yaşadım.
Futbolcu olarak hayatıyla sizi etkileyen kim var?
Hayatıyla etkileyen deyince, Maradona beni çok etkilemiştir. Çünkü çok büyük bir yetenek ama özel hayatında da bir o kadar sıkıntılıydı. Bu kadar büyük bir yeteneğin özel hayatının bu kadar nasıl çalkantılı olacağını anlamamışımdır. Yetenek ve güç. Yetenek gücü getiriyor. Güç de maalesef doğru kullanılmazsa hayatınızı kötüye doğru götürebiliyor. Buna rağmen Maradona halen ayakta, bir sürü problem yaşadı ama ondan sonra ayağa kalkıp dimdik durabilmeyi de başardı.
Gelecek planlarınızda farklı ne var?
Bir kitap yazmayı düşünüyorum. Gençlerin tam isteklerini anlayıp, ona cevap veren bir program geliştirmek istiyorum. Dünyayı çok gezdim iş için ama keyif için de gezmek istiyorum. Huzurlu, güzel bir hayat istiyorum.
KİMDİR?
Erdoğan Arıkan, Sakarya doğumludur, daha sonra ailesiyle beraber Gölcük, Kocaeli'ye taşınmış ve burada büyümüştür. Önceleri boya ve pazarlama alanında çalışan Arıkan daha sonra TRT'nin açtığı sınavları kazanarak bu kurumda spiker olarak çalışmaya başlamış ve 1990-1993 yılları arasında TRT Diyarbakır Radyosunda görev yapmıştır. Arıkan TRT 1'de bir dönem Stadyum (TV programı) isimli spor programını sunmuştur. 1 çocuk babası olan Erdoğan Arıkan, TRT Spor kanalında Spor Artı isimli spor programının sunuculuğunu bir dönem yapmış, şu anda da salı günleri “90'dan Sonra” ve cuma günleri “Teknik Analiz” isimli programları sunmaktadır.
Güncelleme Tarihi: 25 Ocak 2015, 10:46