Başbakan Ahmet Davutoğlu, sık sık HDP’ye yüklendiği Diyarbakır’daki konuşmasında, öksüz ve yetimlere aylık müjdesi verdi ve Mavi Marmara saldırısında yaşamını yitirenler için Fatiha okudu.
Partisinin seçim çalışmaları çerçevesinde dün gece saatlerinde Diyarbakır’a gelen Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, sabah saatlerinde sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve kanaat önderleri ile yaptığı toplantı ve gerçekleştirdiği bir dizi ziyaretin ardından İstasyon Meydanı’ndaki mitinge katıldı. Davutoğlu, burada miting alanını dolduran on binlerce kişiye hitap etti. Kitleyi Türkçe ve Kürtçe selamlayan Davutoğlu, hiçbir zaman bu manzarayı unutmayacağını belirtti. Diyarbakır'ın 7 Haziran’a hazır olduğunu ifade eden Davutoğlu, her Diyarbakır’a gelişinde, her Diyarbakır’ın kokusunu aldığında tevhid kokusunu ve Hazreti Muhammed’in kokusunu aldığını kaydetti.
Ulu Cami'ye gidemeyenlerin Diyarbakır’ı anlayamayacağını dile getiren Davutoğlu, “85’i aşkın miting yaptım. Her vilayette ya bir saat kaldım ya da miting yapıp gittim. Ama programı yapan arkadaşlara dedim ki, ‘Ben Diyarbakır’a bir saatliğine gitmem.’ Bir tek Diyarbakır’da yaklaşık 24 saat kalacağız. Diyarbekir’in irfanından uzak olanlar Diyarbekir’in bu coşkusunu görsünler. Ders alsınlar. ‘Diyarbekir’de güneşin doğuşunu seyretmeden, orada tefekkür etmeden, Diyarbakır’dan ayrılmam’ dedim. Sabah 3.30-4.00’te Ulu Cami’ye sabah namazı için gittiğimde dedim ki, ‘Burada Mescid-i Aksa, Bursa Ulu Cami kokusu var.’ Secdeye kapandım, ‘Yarabbi bu Mescid-i Aksa’nın kardeşinde, bu Diyarbakır’da 'Kudüs Yahudilerindir' diyenlere fırsat verme’ dedim. Birileri, 'Kudüs Yahudilerin mekanıdır' diyor. Onlara hakkını bildirecek miyiz? ‘Kudüs Diyarbakır’ın kardeşidir. Evvelden ezele kadar kardeşi olacak’ diyecek miyiz? Diyarbekir bize tevhidi anlatır, ilahi kardeşliği anlatır. Allah Diyarbekir’den razı olsun” dedi.
“İSRAİL’E GEREKEN CEVABI VERDİK”
TBMM’deki iki üç yıl önceki bir görüşmede, “İstanbul’un kaderi Kudüs’ün, Saraybosna’nın kaderidir” dediğinde, birinin çıkıp neden 'İsrail’in kaderi Diyarbakır’ın kaderidir demiyorsunuz?' diye sorduğunu vurgulayan Davutoğlu, “Konyalı, Siirtli, Diyarbakırlı, Mescid-i Aksa için hep aynı şeyi hisseder. Bugün Mavi Marmara’nın yıldönümü. 9 kardeşimiz şehit edilmişti. Bugün yıldönümü. Bu yiğitlerden biri Ali Haydar Bengi Diyarbakırlıydı. Allah rahmet eylesin. Bu şehitlerin hepsinin ismini buradan tek tek telaffuz edeceğim; İbrahim Bilgen-Siirt, Ali Haydar Bengi-Diyarbakır, Cevdet Kılıçlar-İstanbul, Çetin Topçuoğlu- Adana, Necdet Yıldırım-Malatya, Furkan Doğan- Kayseri, Fahri Yaldız-Adıyaman, Cengiz Songür- İzmir, Cengiz Akyüz-İskenderun. Bütün bunlar Mavi Marmara’ya bindiklerinde 'Türk müyüz Kürt müyüz, Alevi miyiz, Sünni miyiz' düşünmediler. Hep birlikte Gazze’ye yürüdüler. Filistin’e yürüdüler. Aziz Diyarbekirliler. O gün onlar şehit edildiğinde ben hemen BM’ye gittim. Bütün programlarını değiştirip BM’ye gittim. Allah’ın huzuruna bir tek şey ile çıkmak isterdim. BM’de yaptığım konuşmayla. Döndüm onlara bütün bu kardeşlerim üzerinden terörist devlet diye İsrail’e gereken cevabı verdim. Haçlılar da Kudüs’ü işgal etmişlerdi ama Selahattin Eyyubi o işgale son verdi. Allah hür ve özgür Filistin’i bize nasip etsin. Mavi Marmara’daki şehitlerimiz için Fatiha” diye konuştu.
“ÇÖZÜM SÜRECİNİ MUTLAKA BAŞARIYA ULAŞTIRACAĞIZ”
Diyarbakır’dan iki müjde vereceğine de vurgu yapan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tarım desteği ödemelerinde çiftçilere bugün ve yarın 2 milyarın üzerinde ödeme yapıyoruz. İkinci müjde, ilk defa burada açıklıyorum. Bugünden itibaren aldığımız kararla Türkiye’de öksüz ve yetim her çocuğa 100 TL ödeme yapılacak. Annesini ya da babasını kaybeden her çocuğa aylık bağlıyoruz. Biz öksüze yetime, mazlumlara sahip çıkan bir ülkenin vatandaşlarıyız. Onlar afaki cümlelerle Türkiye’yi dolaşıp, kışkırtmalarda bulunurken ve paralel çetelerin desteği ile tuzaklar kururken, ki burada gelip paralelin sözcünü kapalı kapılar arasında konuştular. Ne konuştular biliyor musunuz? ‘AK Parti’yi nasıl durdurabiliriz.’ Ermeni partileri, komünist partileri bunlara destek veriyor. Peki AK Parti’nin arkasında kim var? Millet var. HDP’nin arkasında Taşnak lobileri, Fransız Komünist Partisi var. Onlar sizi temsil edebilir mi? Bugün bir TV programında hükümetin 10 maddelik ilk gündemini açıkladım. İlk aşamada yeni anayasa, çözüm sürecini mutlaka başarıya oluşturacağız. Toplumun bütün kesimlerinin sorunlarını çözeceğiz. Ekonomiden yeni bir istihdam programı açıklayacağız. 25 öncelikli programı hayata geçireceğiz. Bürokrasiyi yeniden tanzim edeceğiz. Şehirleri yeniden yapılandıracağız. Şimdiden biz 8 Haziran hükümet programını yazdık. Gümbür gümbür geliyoruz.”
“BUNLAR DİYARBAKIR’I TEMSİL EDEBİLİR Mİ?”
Birilerinin, “Kudüs’ün Yahudilerin kutsal mekanıdır” dediğine dikkat çeken Davutoğlu, şunları söyledi:
“Şimdi bu kişi ve onun tayfaları gelip, Diyarbakır’da halkın huzuruna çıkabilir mi? Destek isteyebilir mi? Kılıçdaroğlu soruyor; ‘İsrail’de niye büyükelçimiz yok’ diye soruyor. Biri Mavi Marmara şehitlerinden, diğeri Selahattin Eyyubi’den bihaber. Bunlar Diyarbakır’ı temsil edebilir mi? Ders bir; alsınlar bu dersi. Diyarbakır tevhid şehridir. Ders iki; alsınlar ve öğrensinler. Onlara katılan müftü de öğrensin. Gazze Diyarbakır’ın kardeşidir. Ders üç; Taksim değildir Kabe. Şimdi milletten bu kadar kopuk olan birisi, Diyarbakır’ın ruhundan bu kadar kopuk olan birisi Kürtleri, Müslümanları, milleti İbrahim'i temsil edebilir mi?”
“7 HAZİRAN’DA İKİ SİYASET OYLANACAK”
7 Haziran’da iki siyasetin oylanacağına, bunlardan bininin birlik siyaseti, diğerinin ise parçalayan siyaset olduğuna işaret eden Davutoğlu, “1071’de Malazgirt’in ordusunda Türkler, Kürtler omuz omuzaydı. Daha sonra İdris-i Bitlis’i, Sultan Selim’in ordusunda beraberdi. Selahattin Eyyubi’nin ordusunda, Yemen’de, Çanakkale’de, Mavi Marmara’da beraberdik. Bunlar birbirinden ayrılabilir mi? Bütün Diyarbakır ve Türkiye’ye sesleniyorum. AK Parti birlik hareketidir. Tevhid hareketidir, vahdet hareketidir. Biz birleştirmeye geldik, parçalamaya değil” dedi.
“BİZ 78 MİLYONU TEMSİL EDİYORUZ”
Şimdiye kadar 71 vilayeti ziyaret ettiğini ve 81 vilayete gidip, AK Parti’nin birlik hareketi olduğunu cümle aleme göstereceklerini kaydeden Davutoğlu, şunları kaydetti:
“Birileri Orta Anadolu’da, birileri sahilde, birileri Güneydoğu’da dolaşıp, bütün Türkiye’yi temsil ettiğini sanıyor. Türkiye’de baskıya, red politikalarına meydan okuyan kim? Geleceğe el ele yürüyelim diyen kim? Allah birliğimizi daim etsin. Az önce 'Serok (Başkan) Ahmet' diye seslendiniz. Ne güzel, dilinize kurban. Güzel Türkçeye de güzel Kürtçeye de kurban. ‘Mele (Hoca) Ahmet’ dediniz. Birileri bundan rahatsız olmuş. Diyarbekir’de, Diyarbekirli bana ne derse başım gözüm üstüne. Mele Ahmet, Serok Ahmet, Yörük Ahmet, Efe Ahmet dediler bana. Neden biliyor musunuz? Çünkü biz 78 milyonu temsil ediyoruz. Biz kardeşliğin şiarıyız. Halkla biz gönül gönüle konuşuruz. Hangi dilde olursa olsun. Türkçe, Kürtçe kardeşlik türküleri söyler miyiz? Şimdi hep beraber bunlara tarih dersi verecek miyiz? Kudüs dersi verecek miyiz? Selahattin Eyyubi dersi verecek miyiz? Tevhid dersi verecek miyiz?”
“EZAN EVVELE KADAR ASLI İLE OKUNACAK”
Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kılıçdaroğlu ‘Diyaneti kaldıralım’ diyor. Demirtaş da, ‘kaldıralım’ diyor. Demirtaş, ‘Allah Kürtçe bilmiyor mu?’ diyor. Allah bütün dilleri bilir. CHP döneminde ezanı Türkçe okuttular. Ezan bu semalarda evvele kadar aslı ile okunacaktır. Geçen Mardin’de Türkçe, Kürtçe ve Arapça mevlid-i şerif dinledik. Ne güzeldi. O akşamı hiç unutamam. Ne güzeldi her dilde Allah’a yakarmak. Ama bakın zihniyet paralelliğine bakın. Bir HDP milletvekili diyor ki, ‘Başörtü kadını aşağılayan bir ritüeldir’ diyor. Diyarbekirliler böyle bir adama oy verir misiniz? 28 Şubat’ın ikna odacıları ile bunların ne farkı var? Birisi Türk, diğeri Kürt. CHP vaktinde Diyarbakır’ın kendi kültürünü, kimliğini reddetmişti. Bunlar da Diyarbakır’ın İslami kimliğini yok etmek istiyorlar. Bunlar neden batıdaki adayları halkın huzuruna çıkarmıyorlar. Ben bütün adaylarımı getirebilirim. Ama HDP’nin İstanbul, İzmir’deki adayları gelip Diyarbakır halkının huzuruna çıkabilir mi? Burada gelip, başörtülü kadının yüzüne bakarak, ‘Başörtü kadını aşağılayan bir ritüeldir’ diyebilir mi? Siz bunlara oy verir misiniz? Edepten yoksunlara oy verir misiniz? Baskıda ve tek tipçilikte de de aynı zihniyete sahipler. Bugün CHP ile HDP anlaşıyor. Ama tek parti döneminde Diyarbakır’ın kimliğini kim reddetti? CHP. Peki bunları kim kaldırdı? OHAL’i kim kaldırdı? Yol yasaklarını kim kaldırdı? DGM’leri kim kaldırdı? Köylere dönüşü kim getirdi? Kürtçe üzerindeki yasakları kim kaldırdı? 12 yıl önce ben buraya gelsem siz bana Serok Ahmet deseniz, hakkınızda dava açılırdı. Bütün bu yasakları kim kaldırdı? TRT Kürdi’yi kim yayına soktu? Bütün bu özgürlükleri biz herhangi bir baskı sebebi ile yapmadık. Güzel Kürtçemizi güzel Türkçemiz gibi sevdiğimiz için yaptık. Ahmedi Hani’yi Hazreti Mevlana gibi sevdiğimiz için yaptık.”
“İSTANBUL’DA BARIŞ, BÖLGEDE BASKI DİLİ”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 2005’te Diyarbakır’da yaptığı konuşma ile çözüm sürecini başlattığını anımsatan Davutoğlu, şöyle konuştu:
“O günden bu güne her türlü demokratikleşme adımını attık. Seçimlere giderken hala Kadıköy’de, Şişli'de barış sözünü kullanıyorlar, ama Diyarbakır’da, Siirt’te, Mardin’de, Şırnak'ta baskı dili kullanıyorlar. Bu kadar adım atılmışken neden silaha ihtiyaç duyuluyor. Neden anneler ağlıyor ve çocukları dağlara kaçırılıyor. HDP şunu söylüyor ‘İyi Kürt bana tabi olan Kürt’tür. Bana tabi olmazlarsa hepsi ile savaşırım, hepsini baskı altına alırım.’ Diyarbekir’e baskı ve şiddetle boyun eğdirebilirler mi? Siirt’te bana 5 kişilik liste verildi. Dağa kaçırılıyor 5 genç. Anneleri babaları aranıyor ve ‘Bize oy vermezseniz çocuklarınızı göremezsiniz’ diyorlar. Biz bu çocukların gözyaşlarını, annelerin gözyaşlarını dindirmeye çalışıyoruz. Ama birileri silahı ellerinden bırakmamaya dayalı bir politika yürütüyor. Silahlı gruplar Türkiye’den çıkacaktı. Çıktılar mı? Sözlerini tuttular mı? Silahsızlanma kongresi yapacaklardı. Yaptılar mı? Demirtaş, batıda barış güvercini. Kim ne sebeple yaparsa yapsın her türlü şiddete ve baskıya karşıyız. Kürt vatandaşlarımıza yapılacak zulmün hesabını yaparız. Demirtaş diyebilir mi bunu? Biz eşit Türkiye vatandaşları kimliği ile bütün vatandaşlarımıza her türlü özgürlüğü veriyoruz. Yasin Börü’yü kim katletti. Bunlar 4’üncü kattan gencecik çocukları attılar. Bunların hep zihniyeti bu. İstiyorlar ki tek tip olsun. Ha CHP, ha HDP. Biri Türk, diğeri Kürt ulusalcısı. 6-7 ekim olaylarını beraber yaşadık. 1 Ekim’de hükümeti kurar kurmaz HDP eş başkanı ile görüşmemiz oldu. Süreçte atılacak adımları konuştuk. 6-7 Ekim’de bütün illerimizde şiddet uyguladılar. 6-7 Ekim’de hayatını kaybedenlerin hesabını nasıl verecek? 12 Eylül yöntemlerini şimdi bunlar uyguluyor. Gerekçe ne? Kobani. Şuradan bu konuyu açık bir şekilde konuşacağım halen istismar ettikleri için. Suriye’den gelen kardeşlerimize hiçbir ayrım göstermeden kapıyı açtık. Esad zulmünden kaçan Kürtler, Türkmenler, Araplar geldiğinde ayrım yapmadık. Ama Kürtler geldiğinde HDP bizi suçluyordu. 3 günde 197 bin kardeşimizi Kobani’den aldık. Hepsine bağrımızı açtık. Kobani’nin sınırı Türkiye olmasaydı, direnebilirler miydi? Halepçe katliamından sonra nasıl bağrımızı açtıysak, şimdi de açtık. Çünkü biz bir mazlum gördüğümüzde, ‘Türk mü, Kürt mü, Arap mı?’ diye sormayız. Sadece insan olduğuna bakarız. Biz ne zaman çözüm sürecine yaklaştıysak, birileri sabote ediyor. Kim mazlumsa onların hamisi Türkiye cumhuriyeti devletidir. Bayır bucak Türkmenlerine yardım gidiyor. CHP, HDP ve MHP bize karşı harekete geçiyorlar. Bunların derdi AK Parti’yi yıpratmak ve uluslararası çevrelere yaranmak.”
“BİR TEK MAZLUMU TESLİM ETMEDİK, ETMEYECEĞİZ”
Demirtaş’ın güya antiemperyalist olduğunu ancak ABD’ye gidip, döndükten sonra lobilerin dili ile konuşmaya başladığını dile getiren Davutoğlu, “Biz kimsenin diliyle konuşmayız. Adaletin diliyle, hazreti Süleyman’ın dili ile konuşuruz. Kılıçdaroğlu diyor ki, ‘Suriyelileri geri gönderelim.’ Bunlar arasında Kürtler var. Peki siz Demirtaş’tan dönüp, Kılıçdaroğlu’na, ‘Kimi nereye gönderiyorsun’ diye sorduğunu duydunuz mu? Bu nasıl Kürtlere sahip çıkmak. Ben söylüyorum. Mazlum ve masum bir tek Türkmen'i, Kürt'ü, Arap'ı teslim etmedik, etmeyeceğiz” dedi.
“SINIRLAR OLACAK AMA TİCARET SERBEST OLACAK”
Türkiye'nin IŞİD'e yardım ettiği iddiasıyla karalanmaya çalışıldığına işaret eden Davutoğlu, “İki yıl IŞİD ile çalışan onlardı. Bu suni sınırlar aramızdan kalktığında bütün Ortadoğu’da kardeşi kardeşle buluşturacağız. AB’de olduğu gibi sınırlar olacak ama ticaret serbest olacak, vizesiz seyahat olacak. Biz buna yöneldiğimiz için Suriye’yi karıştırdılar, Irak’ta sürekli olaylar çıkarıyorlar. Türkleri, Kürtleri, Arapları tek bir yumruk haline getirmeye var mısınız? Mazlumu desteklemeye var mısınız? Bir noktaya daha dikkatinizi çekmek isterim. Şimdi tehdit ediyorlar. Diyorlar ki, ‘7 Haziran’da barajı geçemezsek, 8 Haziran’da şöyle olur, böyle olur.’ Buradan söylüyorum Diyarbakırlılar, yüreğinize korku salmaya çalışanlara karşı başınız dik olsun. Bir daha bu ülkede 6-7 Ekim olaylarını yaşanmasına izin vermeyiz. Demek istiyorlar ki, ‘7 Haziran’da HDP barajı aşamazsa şiddet tekrar başlar.’ Siz buna izin verir misiniz? Bu şiddet karşısında şehirlerimizi dimdik ayakta korur musunuz? Bu tehditler karşısında hiçbir zaman demokrasiden kamu düzeninden taviz vermeyeceğiz. Çözüm sürecinden bir adım dahi geri adım atmayacağız. Sürecin sahibi AK Parti’dir. Doğu ile batıyı, kuzey ile güneyi birleştiren tek parti AK Parti’dir. Bütün yasakları kaldıran parti AK Partidir” diye konuştu.
“GÜNEYDOĞU’YU BAŞTAN BAŞA İMAR EDECEĞİZ”
Saydığı partilerin ideolojiyi konuştuğunu ancak hizmet getirmediğini anlatan Davutoğlu, geçen hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte Yüksekova’da havaalanı açılışı yaptıklarını ve adını ibret olsun diye, ‘Selahattin Eyyubi Havaalanı’ koyduklarını anımsatarak, şunları kaydetti:
“Bu havalimanı hayal gibiydi. Hemen Demirtaş ses verdi; ‘Keşke kurdeleyi biz de kesseydik’ dedi. Keşke sen de orada olsaydın. Ama keşke oraya 99 kez saldıran vandallara, teröristlere, ‘dur’ diyebilseydin. Keşke dönüp onlara, ‘Bu havaalanını Kürtler kullanacak’ diyebilseydin. Onlara dur diyemiyor. Şimdi cumhurbaşkanımıza, bana bir takım iftiralarda bulunuyor. Onlar bin kere saldırsalar da Doğu’yu, Güneydoğu’yu baştan başa imar edeceğiz. Bazı rakamlar vereceğim. Biz iktidara geldiğimizde Diyarbakır’da 6 ambulans vardı. Şimdi 79 tane var. kar paletli ambulans da var, helikopter ambulans da var. Şimdi daha güzelini söyleyeyim. Her yere hastaneler yaptık ama Kayapınar ve Yenişehir’e iki tane büyükşehir hastanesi yapıyoruz. Biz iktidara geldiğimizde 44 kilometre bölünmüş yol vardı. Şimdi 343 kilometre. Diyarbakır’ı çevre illere bölünmüş yollarla kim bağladı. Silvan barajı ile 200 bin Diyarbakırlıya istihdam alanı olacak. 200 bin Diyarbakırlı aş, iş bulacak. Dağlarda değil, Diyarbakır’da çalışacaklar. ‘Doğu’nun Paris’i’ derlerdi güya. Paris ne ki? Paris dünkü şehir. Diyarbekir binlerce yıllık şehir. Paris Diyarbakır’ı örnek alsın. Belediyeyi görüyorsunuz. Hiçbir noktada maalesef istenilen düzeye getirmek istediğimiz hizmetlere yardımcı olmuyor. Çalışmıyor. Bir kere Diyarbekir’in tarihi dokusunu koruyarak, büyük bir kentsel dönüşüm projesi hazırlıyoruz. Bugün gezdik sur içini. Sabah gezdim ve hepsini gördüm. Ulu Cami'nin etrafındaki müzeyi gördüm. Şimdi bütün o restorasyonları tamamladık. Diyarbakır’ın tarihi karakterini öyle ayakta tutacağız ki bütün dünya Diyarbakır’ı görmeye gelecek. Diyarbekirliler Ulu Cami'yi yaptıklarında Avrupa’da şehir yoktu. Yeni havalimanı terminali yapıyoruz. Bu 5 milyon kapasiteli olacak. İnşallah önümüzdeki dönemde öyle bir ulaştırma ağı ile Diyarbakır’ı merkez kılacağız ki, haritayı zihninizde canlandırın. Niye önemli biliyor musunuz? Kafkaslardan Ortadoğu’ya, Akdeniz’e inen yolun, Karadeniz’den Basra’ya, Anadolu’dan Orta Asya giden yolun merkezinde Diyarbekir var. Diyarbekir’i hızlı tren hatlarının merkez kavşak şehri yapacağız. Diyarbekir merkez bir şehir olacak. Kim doğudan batıya, kuzeyden güneye giderse gitsin Diyarbekir’e selam duracak. Turizmi geliştireceğiz. Tarımda olağanüstü destekler verdik. Daha da vereceğiz. Ama bir özelliğe daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Diyarbekir bir sanayi şehri olacak. Organize sanayi bölgesini Diyarbekir’e kim kurdu? Şimdi ne yapıyoruz? OSB sayısını arttıracağız. İlçelere de yayacağız. Ama iki proje var ki biri hayati. Tekstil ihtisas organize sanayi ve gıda ile besicilik OSB’yi kuruyoruz. Bu alanlarda Diyarbekir öncü şehir olacak. Diyarbekir’in yüzyıllık geleceğini kuruyoruz. Peki onlar ne yapıyor. Buraya gelip, size konuşanlar tek bir somut proje getirdiler mi? Onların bütün derdi etnik milliyetçilik ile ulusalcılık ile buralarda tahripler yapmak. Diyarbekir hem Türkiye hem de Ortadoğu’nun sanayi, tarım üretim ve ulaşım merkezi olacak inşallah. Bizim Diyarbekir ile ilgili hayallerimiz var. Onların ise tek hayalleri 6-7 Ekim olayları gibi kışkırtmak. Diyarbakır’ın bu parlak geleceğine var mısınız?”