ABDESTSİZ EMZİRMEDİM
Oğlunun linç edilme görüntülerini izlediğinde perişan olduğunu söyleyen anne Derya Akdeniz, “O anki duygularımı ancak anne baba olan anlar. Ben onu abdestsiz dahi emzirmedim, pırıl pırıl bir evlat yetiştirdim. Vatan, millet sevgisini aşıladık. O nasıl vatan haini olabilir?” diye konuştu. 15 Temmuz gecesi havalimanına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı karşılamaya gittiklerini, sabaha kadar da nöbet tuttuklarını anlatan Akdeniz, şunları anlattı: “Görüntüleri izledikten sonra Ahmet’i bulmak üzere Ankara’ya gittik. 6 gün boyunca çalmadık kapı bırakmadık. GATA başta olmak üzere neredeyse bütün hastaneleri gezdik. Her gittiğimiz yerde darbeci ailesi diyerek aşağıladılar. ‘Ölü, yaralı, kaçak, yoğun bakımda’ gibi şeyler söylediler. En son Voleybol Federasyonu’na ait kapalı spor salonunda askerlerin tutulduğunu öğrendik. Polislerin sert müdahalesi ile karşılaştık. Tartışma neticesinde çeneme yediğim yumrukla dişim kırıldı. Çok ağır ve şiddetli küfre maruz kaldım. Kocam, yardım etmek için müdahale edince onu da ciddi şekilde dövdüler. ‘Siz darbecisiniz’ sözleri içimizi daha çok acıttı. Oradan netice alamayınca Emniyet Müdürlüğü’ne gittik. Bahçede içi kanlı ZPT araçlarını görünce fenalık geçirdim. Kalp hastasıyım. Allah razı olsun oradaki polisler yardımcı oldu. Onlara yalvardım. Biz bu devlete asker yetiştirmiş, göndermiş bir aileyiz. Darbeci, vatan haini değiliz. ‘Evladım tezkere alacaktı, o ne anlar darbeden’ dedim. İl emniyete yönlendirdiler. Gittik ama yine darbeci aile muamelesi ile uzaklaştırdılar. Çocuklarımıza avukat atamışlar, ona ulaştık. Oğlumuzun tutuklandığını, Sincan cezaevinde olduğunu öğrendik.”
CUNTACI YARBAY, KARŞIÇIKAN ÜSTEĞMENİ VURMUŞ
Baba Nurettin Akdeniz, terhisine sadece 6 gün kalan oğlunun darbe teşebbüsünün yaşandığı 15 Temmuz cuma günü kolundaki rahatsızlık sebebiyle GATA’ya gittiğini aktardı. Akdeniz, “GATA’daki kayıtlara göre; hastaneye saat 14:50’de resmî giriş yapılmış. Orada kendisine istirahat raporu vermişler. Hastanede yatırmak istemişler. Ancak tezkere alacağı için arkadaşlarıyla birlikte olmak istemiş. Sadece ilaçlarını alarak birliğine dönmüş. Bu hâldeki bir çocuğu bile kullanmışlar” diye konuştu.
Çocuğunun darbeci olmasının ihtimal dışı olduğunu onu çok iyi tanıdığını söyleyen baba Akdeniz, darbecilerin erleri emellerine alet ettiğini iddia ederek şöyle devam etti: “Ahmet, Mamak’taki 28. Mekanize Tugayı’nda vatani görevini yapıyordu. O gece Yarbay Ejder Yıldırım geliyor. 20 gün önce başka birliğe tayini çıkmasına rağmen ‘Terörist bir saldırı var, müdahale etmeye gidiyoruz’ diyerek emir veriyor. Birlik komutanı binbaşı, karşı çıkmaya çalışsa da üst kademeden gelen bir telefon, emir komutanın yarbayda olduğunu söylüyor. Yarbay, 7 Zırhlı Personel Taşıyıcı (ZPT) ile birlikten çıkan konvoyu engellemeye çalışan halka ateş açılması emrini veriyor. Emre uymayan üsteğmeni ensesinden vuruyor. Sonra Emniyet Müdürlüğü’nü ablukaya alıyorlar. Onlar emniyet önünde beklerken, helikopterler yaylım ateşine başlıyor. Uzun bir süre ateşin kesilmesini beklemişler. Daha sonra oğlumun aynı araçtaki arkadaşı (ismi Nuh) ne olduğunu anlamak için aracın üst kapağını açıyor. Alnından vurularak Ahmet’in kucağına düşüyor. İkinci kurşun Ahmet’in miğferini parçalıyor. Sonrasını bütün Türkiye görüntülerden izledi zaten. Halkın aracı ele geçirmesi sonucu ciddi şekilde darp ediliyor. Onu araçtan bir polis memuru indiriyor.”
Cezaevinde oğluyla ilk karşılaşmasını da anlatan baba Nurettin Akdeniz, “Bir baba için en zor şey, evladının karşısında ağlamaktır. Kendimi zor tuttum. Sürekli tavana bakmaya çalışıyordum. ‘Sen rahat ol. Biz senin ne olduğunu biliyoruz. İlk günden beri kapıda yatıyoruz. Seninle birlikteyiz evladım’ diyebildim” dedi.
BİZE HAİN DENMESİ ÇOK ZORUMA GİDİYOR
Anne Derya Akdeniz, Ahmet’in hayatta olduğunu öğrenmenin bile kendilerine güç verdiğini söyledi. Akdeniz, oğlu ile buluşmasını ise, şöyle anlattı: “Sabah erkenden Sincan Cezaevinin önünde beklemeye başladık. Yüzlerce aile vardı. Bizi özellikle güneşin altında olan bir bölgede topladılar. Herkes darbeci muamelesi görüyordu. İşlemler 17:00 sularında bitti. Biz evladımız göremedik. Ancak erler için görüş günü verdiler. Neticede 5 Ağustos’a görüş randevusu aldık ve gittik. Asker yakını olduğumuz için görevliler ve gardiyanlar bize çok ters davranıyordu. Bu çok zorumuza gitti. Biz darbeci değiliz desek de dinletemedik. Görüş için ancak 10 dakika müsaade ettiler. Ahmetimle görüş odasında ikimizi ayıran cam bölmede karşı karşıya geldim. Telefonla konuşmaya başladım. O an ne konuştuğumu bile hatırlamıyorum. Onun karşısında ağlamamak için kendimi şartlandırmıştım. Biz güçlü görünürsek moral kazanacaktı. Konuşurken bana, ‘Sizi en son aradığım telefonun sahibi olan arkadaşım şehit oldu. Bana da ateş edildi, miğferim parçalandı. Bizi oraya ‘terör saldırı var diyerek’ götürdüler anneciğim. Ama şimdi bize vatan haini, şehit olan arkadaşım Nuh’a leş diyorlar. Çok ağrıma gidiyor’ diyerek ağlamaya başladı. Giderken sağ ayağı çekerek yürüyordu. Üstüne atılan parke taşlarından yaralandığını söyledi.”
KÜÇÜK EVLATLARINI YENİ DEFNETTİLER
4 çocuk sahibi Derya-Nurettin Akdeniz çifti, oğulları Ahmet’i askere göndermeden kısa bir süre önce en küçük çocuklarını toprağa vermiş. Şimdi ise diğer çocuklarını kaybetmekten korkuyorlar. “Vatan haini, darbeci” gibi suçlamalara muhatap olmaları ise ayrı bir dert. Cezaevini telefonla arayıp çocuklarıyla görüşmek istediklerinde ‘Darbeci asker mi?’ şeklinde sorularla taciz edildiklerini anlatan aile, “Artık dayanamıyoruz. Biz bu devlete asker yetiştirdik diye gurur duyuyorduk. Onu vatanı beklesin diye gönderdik. Hainler emellerine alet ettiyse bunun suçlusu o değil. Onu kullananlardır. Neticede o bir asker, biz de vatanının seven ailesiyiz. Mağdur olan, masum olan biziz. Birileri sesimizi duysun artık” diye feryat etti.