"Darbe yapmaya geldiler, darbeyi yediler gerisin geri gittiler"
“Türkiye, dünya demokrasi tarihinde hiçbir ulusa nasip olmayacak bir silahlı darbe girişimini silahsız bir güçle darbecilere darbeyi vuran ülkenin adıdır” diyen Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Darbe yapmaya geldiler, darbeyi yediler gerisin geri gittiler. Şimdi içeride hesap veriyorlar. Yağma yok. Bu ülkenin kazanımlarını, ülkenin kılcal damarlarına sızıp, bin bir türkü entrikalarla iradeyi ele geçirmeye bu millet müsaade etmedi. Darbe oldu Olağanüstü Hal ilan ettik. Dedik ki biz Olağanüstü Hal’i kendimize ilan ediyoruz vatandaşa değil. Bu darbe girişimini başlatanlardan hesap sormamız lazım. En ağır şekilde hukukun, adaletin emrettiği her türlü hesabı sormamız lazım. Bu darbenin sebeplerini ortadan kaldıracak yapısal reformları yapmamız lazım. Bu darbe girişimin başlatan terör örgütünün bütün bağlantılarını ortaya çıkarmak, bunların devlet ve milletle ilişkilerini kesmek. Bunun için Olağanüstü Hal’i ilan ettik” şeklinde konuştu.
"Petrolümüz yok ama genç nüfusumuz var"
Türkiye’nin fark oluşturacak ürünler üretmesi gerektiğini söyleyen Yıldırım, “Her şeyi üretirsiniz, herkesin ürettiğini üretirseniz katma değer oluşturamazsınız. Fark oluşturmanız lazım. Bilgiye sahip olacağız, üreteceğiz ve bilgiyi katma değere dönüştüreceğiz. Akıl terini alın terine katacağız. Böylece Türkiye’yi medeniyet yolculuğunda 2023 hedeflerinde dünyanın parmakla gösterilen ülkeleri arasına sokacağız. Bunu yapar mıyız, yaparız. Türkiye’nin en büyük üstünlüğü genç nüfusu ve girişimci özel sektörüdür. Petrolümüz yok ama genç nüfusumuz var, dünyayı fellik fellik dolaşan özel sektörümüz var. Müthiş üniversitelerimiz var. Burada yıllarca biz talebeyken efendim ‘sanayi üniversite iş birliği önemli’ denirdi. Ama lafta. Burada icraat var. Üniversite burada, sanayi burada. Onları bir araya getiren Teknopark da burada. Burada teknoloji üretilecek. Üretilen teknoloji ülkemize katma değer sağlayacak. Şimdi yapmamız gereken şey sattığımız her bir kilo malın birim değerini arttırmak. Şimdi 2 doların altındayız. Gelişmiş ülkeler 10 dolara tırmanmış. Bir kilo mal satıyor 10 dolar alıyor, biz bir kilo satıyoruz 1.80 dolar para alıyoruz. Teknolojiyi yakalamadığımız için katma değer istediğimiz kadar büyüyemiyor” ifadelerini kullandı.
"Ressama gemi projesi çizdiriyor, bakıyor makine dairesi yok"
Geçmiş yıllarda AR-GE faaliyetlerine yeterli önem verilmediğini anlatan Yıldırım, “2002 sonu milli gelirde AR-GE pay yüzde yarım. Şimdi yüzde 1’in üzerine çıktık. Hedef 2.5-3. O zaman araştırma geliştirme tamamen devletin işiydi. Özel sektör ‘bu işe para harcanmaz’ diyordu. Akla para verme işi eskiden yoktu. Parayla akıl mı satın alınır. Fuzuli masraf olarak görüyordu. Tanıdığım armatörler vardı. Gemi yaptıracak üç kuruş proje parasından kaçınıyor, başkasının projesini araklayıp iş yapmaya çalışıyor. Yanında çalışan ressama para vermiş proje yaptırıyor. O da projeyi yapıyor, veriyor. Gemi yapılmaya başlanıyor. Gemi ortaya çıkıyor, bakıyor ki geminin makine dairesi unutulmuş proje acele olduğu için. Bizim ressamı hemen yakalıyor. ‘Ne yaptın, makine dairesini yapmayı unutmuşsun’ diyor. Bizimki pişkin ‘Ne kızıyorsun düşünsene adamlar fark etmeseydi daha çok yük taşıyacaktın’ diyor. Bu günlerden nerelere geldik. Şimdi en büyük iş akıl. Önce akla yatırım yapacağız. Akla yapılan yatırım ülkeye daha büyük katma değer olarak gelmeye devam edecek” dedi.
"Trafikte hız felaket, üretimde hız berekettir"
Türkiye’nin 2015 yılında AR-GE faaliyetlerine harcadığı paranın 6 milyar TL’yi geçtiğini vurgulayan Yıldırım, “Trafikte hız felaket, üretimde hız berekettir. Daha hızlı çalışacağız, daha çok üreteceğiz. Ürettiklerimizi satacağız, refahımızı yükselteceğiz. Dışarı satarken azimli, alırken nazlı olacağız. Cari açığımızı da azaltacağız” ifadelerini kullandı.
Güncelleme Tarihi: 20 Ağustos 2016, 16:32